Prof. Dr. Ahmet Emre Bilgili
Öyleyse bereketlendir kalbimizi ey Ramazan!
Sezai Karakoç
Kutsal Ramazan ayına yine salgın hastalığın oluşturduğu şartlar altında girdik. Bu, ikinci yılımız, acemiliğimiz geçti sayalım. Artık geçen yıla göre daha tecrübeliyiz. Fakat doğrusunu söylemek gerekirse hastalık da deneyimli hale geldi. Hem yaygınlaştı hem de mutasyon halleri ortaya çıktı, yani tehlikesi sürüyor. Bu nedenle tedbirlere sıkı sıkıya devam.
Oruç ayımız salgın hastalığın oluşturduğu şartlar altında geçecek. Maalesef, safları sık tutalım geleneğimiz ise tam tersi bir hâl aldı. Sık tutmayı bıraktık, bir arada bulunmayı bile tehlikeye soktu. Bu durum bir müddet daha devam ederse tekrar eskiye dönüşümüz de riske girecek gibi görünüyor. Kaderimiz gereği bu dönemi yaşayan bizler, küresel salgın etkisinin biçimlendirdiği Ramazan ayını zorunlu olarak farklı bir şekilde geçireceğiz. Geçtiğimiz yıl acemilikten olacak, zorunlu olarak bir karmaşa içinde yaşadık. Fakat bu yıl asla bir karmaşaya müsaade etmemiz gerekir. Önemli olan Ramazan ayını nasıl geçirmemiz gerektiğine ilişkin prensiplerdir. Oruç tutabilenlerin de tutamayanların da mutlaka yapmaları gereken esaslar üzerinden gitmek doğru bir yaklaşım olur. Bizim Ramazan ayından maksatımız nedir, bu maksata nasıl ulaşırız sorusu ve cevabı önem taşır.
KALBİMİZİN BEREKETLENMESİ İÇİN
Aslında Ramazan ayını birbirinden de ayrılmayan iki kısımda düşünmek gerekir. Birincisi; ibadette olabildiğince yoğunlaşmaktır. İkincisi ise sosyal yardımlaşma konusunda yine elimizden geldiği kadar mahremiyet içerisinde ihtiyacı olan kişilere ulaşma gayreti içerisinde olmaktır. Üstadın ifadesi ile ‘kalbimizin bereketlenmesi’ için bu iki hususta dengeyi sağlamamız gerekir. Bu çerçevede Ramazan ayındaki sosyal ve gündelik hayata ilişkin temel vazifelerimizi başlıklar halinde hatırlarsak;
- Kendimizden daha fakir olanlar için iyiliği tavan yaptırmak.
- Bunu yaparken kesinlikle mahremiyet içerisinde olmak, yani veren elin alan eli bilmemesi ilkesi.
- Kendi imkânımız yoksa veya yetersiz ise iyiliklere vesile olmak, aracılık etmek.
- İyiliğe en yakınımızdan başlamak; akraba, komşu, arkadaş.
- Tebessüm sadakadır tavsiyesini göstermede daha cömert davranmak.
- Sosyal dayanışmayı en üst seviyeye çıkarmak için üstün gayret göstermek.
SOSYAL DAYANIŞMA ZAMANI
İfade ettiğimiz gibi bu Ramazan’ın dikkat etmemiz gereken tarafı, salgın koşullarının hakim oluşudur. Dolayısıyla sosyal dayanışmamızın da bu şartlara uygun olarak yapılmasıdır. Pidenin dört lira olarak belirlendiği bir ortamda evine pide götüremeyecek kişiler için en basitinden fırıncılarla veya bakkallarla mahremiyet içerisinde bir işbirliği yapılabilir. İyilik yapmayı sadece profesyonellere bırakmak doğru olmaz. Elbette profesyonel iyilik teşkilatları kurumsal olarak mevcut olacak ama ulaşılmayan birçok ihtiyaç sahibi olabileceği için küçük, amatör ve gönüllü müdahale edenlere her zaman ihtiyaç olacaktır. Bu yüzden birinin bir günlük ekmek ihtiyacını bile karşılamak tam yerini bulan bir iyilik olur. Mahallemizin fırını ve bakkalı bunun için önem taşır. Bunlar üzerinden yapılacak küçük iyilikler sadra şifa mahiyetinde olur. Netice olarak küçük ve amatör iyilikleri son derece önemsiyoruz.
Pandemi şartları içinde geçecek olan bu Ramazan ayında dayanışma için mazeret üretecek halimiz yok. Koşullar ne olursa olsun mutlaka dayanışmayı sağlayacak yollar bulmalıyız. Hem kurumsal hem de bireysel dayanışma usullerini etkin olarak kullanmalıyız. Bizim dinimiz, kültürümüz, geleneğimiz her hâl ve şartta etkin dayanışmayı öngörüyor, şartlar zor diye bu vazifeden muaf tutmuyor. Çünkü bu Ramazan ayında yaşanılan salgından dolayı her zamankinden daha çok ihtiyaç sahibinin olduğunu iyi biliyoruz. Bundan dolayı da hepimize her zamankinden daha fazla iş düşüyor. Yapacağımız ibadetler de yaptığımız yardımlar ölçeğinde anlam kazanacak. Yaptıklarınız kabul olsun mübarek olsun inşaAllah.
09 Nisan 2021 Cuma