Dünya ekonomisinde ana belirleyici, gelişmiş ülkelerin merkez bankalarının uyguladıkları politikalar olmaya devam ediyor. Bunun temel nedeni, özellikle gelişmiş ülkelerin küresel kriz sonrası karşılaştığı büyüme ve deflasyon sorunlarını kalıcı olarak aşamamış olmalarıdır. Gelişen ülke merkez bankaları da gelişmiş ülke merkez bankalarına giderek daha bağımlı hale geliyor.
1. ABD MERKEZ BANKASI’NIN FAİZ ARTIŞ SÜRECİ BELİRSİZ
Küresel kriz sonrası genişlemeci para politikasını sona erdiren ilk ülke ABD oldu. ABD’de kalıcı büyüme sağlanırken, işsizlik oranı da yüzde 4.9’a kadar indi. ABD Merkez Bankası bu nedenle geçen aralık ayında faiz artışlarına başladı. 2016 yılında da faizleri birkaç kez kademeli artırması bekleniyor. Ancak Çin yavaşlaması ve petrol fiyatlarındaki düşüşler ile ABD’de enflasyonun zayıf kalması faiz artışlarına ilişkin belirsizlik oluşturdu. Öyle ki, 2016 yılında hiç faiz artışı olamayacağına inananlar dahi bulunuyor. Faiz artışlarına ilişkin çok farklı beklentiler olması da küresel mali piyasalarda aşırı dalgalanmalara yol açıyor.
2. AVRUPA MERKEZ BANKASI PARASAL GENİŞLEMEYİ ARTIRACAK
Avrupa Birliği parasal genişleme programını halen sürdürüyor. Ancak işsizlik halen yüzde 10 seviyesinin üzerinde. Yüzde 1.7 olarak beklenen ekonomik büyüme oldukça kırılgan. Ayrıca Avrupa genelinde deflasyon riski ve baskısı halen sürüyor. Bu nedenle Avrupa Merkez Bankası mart ayında parasal genişlemeyi artırma işareti verdi ve tüm araçları kullanabileceğini açıkladı. Avrupa Merkez Bankası’nın parasal genişlemeyi artırması halinde Euro zayıflarken, gelişen ülke para birimleri destek görebilecek.
3. JAPONYA MERKEZ BANKASI NEGATİF FAİZ UYGULAMAYA BAŞLADI
Japonya, 1991 yılından bu yana resesyonlar ve deflasyon ile mücadele ediyor. Uzun yıllar bu mücadelede sadece maliye politikasını kullanan Japonya, 2008 küresel krizinden sonra para politikasını da kullanmaya başladı. Japonya Merkez Bankası kademeli olarak daha genişletici para politikası uygulamasına karşın yüzde 2 enflasyon oranının uzağında kalınıyor. Bu nedenle Japonya Merkez Bankası, 2016 yılında para politikasında bir adım daha atarak bu kez eksi ve negatif faiz uygulamasına başladı. Japonya böylece para birimi yenin güçlenmesini de engelleyerek Çin gibi bölgesel rakiplerine karşı rekabet gücünü korumaya çalışıyor.
4. ÇİN MERKEZ BANKASI YUANDA İSTİKRAR SAĞLAMAYA ÇALIŞIYOR
Yüzde 10’lar üzerinde büyüyen Çin’de para birimi yuan kademeli olarak değer kazanıyordu. Yuan, dolar karşısında 9.50 seviyelerinden 6.20 seviyelerine kadar yükseldi. Ancak ekonomik büyümeye ilişkin kaygılar ortaya çıkınca yuan bu kez değer kaybetmeye başladı. Çin halen para birimi için dar bir bant içinde kalarak sabit kur politikası izliyor. Sabit kur uygulamasına rağmen yuan, Çin dışında hızla değer kaybetmeye başlayınca Çin Merkez Bankası yuanın değerini korumak için önemli ölçüde döviz rezervlerini kullandı ve rezervleri azaldı. Ancak yuanda halen kalıcı bir istikrar sağlanamadı ve büyümeye ilişkin kaygılar yuan üzerinde baskı oluşturmaya devam edecek.
5. GELİŞEN ÜLKE MERKEZ BANKALARI NE YAPSIN?
Küresel ekonominin bu dört merkez bankasına artan bağımlılığı nedeniyle gelişen ülke merkez bankalarının kendi para politikalarının etkinliği de sınırlanıyor. Gelişen ülke merkez bankaları bir yandan gelişmiş ülke merkez bankalarının aldıkları kararların oluşturduğu küresel dalgalanmanın etkilerini yönetmeye çalışırken, diğer yandan kendi ülkelerinde enflasyon, para birimlerinin değer kaybı, sermaye çıkışları, döviz rezervlerinde azalma ve büyüme gibi hedefleri yönetmeye çalışıyorlar. Ancak bu hedefler üzerinde küresel etkiler daha belirleyici oluyor.
Son Söz; 2016 yılında TC Merkez Bankası kadar diğer merkez bankalarını da yakından izlemeye devam edeceğiz.