Bilindiği gibi Türkiye Maarif Vakfı, resmi organlarını oluşturarak çalışmalarına başlamış bulunuyor. Yasal yönetim organları olan; mütevelli heyet, yönetim ve denetim kurulları oluşmuş ve icraat noktasına gelmiş durumdadır.
Türkiye Maarif Vakfı, küresel bir medeniyet inşa ettiğimiz şehrimiz olan İstanbul merkezli kuruldu. Fakat çalışma alanı; bütün dünya ülkeleri ve şehirleri olacak şekilde tasarlandı. Bir anlamda ülkemizin küresel eğitim teşkilatı anlamına geliyor. Yani; konu önemli ve iddialı. İş; devasa, sorumluluk büyük ve ülkemizin nüfuzunu genişletecek geleceğe yönelik en sürdürülebilir çalışma buradadır.
Maarif ismi kuşatıcılık anlamında eğitim konularının tümünü kapsıyor. Türk Dil Kurumu maarifi; bilgi ve kültür, eğitim ve öğretim sistemi olarak tanımlıyor. Gerçekten de eğitime dair her şey içinde. Bu kelime/kavram Nabi Hoca’nın çok sevdiği bir isimdi ve doğruydu, kullanım olarak da tuttu ve benimsendi. Vakfın isim babası da kendisi zaten.
Belki, özellikle eğitimde yaşadığımız Fetö hainliği yüzünden bir reaksiyon olarak vakfın kuruluşu akla gelebilir ama ülkemiz aslında bu tür bir kuruluşu çök önceden yapmalıydı. Zaten vakıf düşüncesi bilindiği üzere darbe girişiminin çok öncesine dayanıyor. Ama bu süreç, icraat noktasında işi hızlandıran bir unsur oldu. Milli Eğitim Bakanımız İsmet Yılmaz ise bu süreci hızlandıran ve kurucu kişi olması ile tarihi kayıtlara geçti.
Bilindiği üzere vakfın kuruluşuna yönelik bu irade bizatihi ülkenin liderine aittir. O irade ve kararlılık hepimizi harekete geçiren, güven ve umut veren dağ gibi bir kaynak. Şimdi yapılmaya çalışılan; bu iradeye dayanılarak; kurumsal, gönüllü yanı sağlam, arkasında millet ve devletin olduğu güçlü bir irade oluşturmaktır. Akabinde de dünya ülkelerine bir derviş gibi, bir akıncı gibi bir Sarı Saltuk anlayışıyla yola çıkmaktır.
İSTANBUL VE MAARİFİN SIRRI
Maarif bizim hareket noktamız, yürüyeceğimiz yolun kendisi, eğitime dair her şeyi kuşatıcı olan yanımız. Vakıf sistemi; dini ve geleneksel boyutu bulunan sivil ruhlu yönetim anlayışımız, gönüllülüğü merkeze alan iş tutuş tarzımız. İstanbul küresel şehrimiz olarak dünyaya bakış üssümüz, medeniyet inşa ettiğimiz kutsal mekânımız. Bir dünya dolu eğitimi kurgulayacağımız ve planlayacağımız eğitim üssümüz.
Şimdi; vakfın sivil ve gönüllü kanadını hem bağışlar hem de ruh olarak insan kaynağı açısından hakiki tutma vaktidir. Şüphesiz ki, aynı anlayışla devletin imkânlarını ve nüfuzunu rasyonel bir şekilde değerlendirerek sonuç odaklı çalışma vaktidir. Vakfın organlarını temsil edecek kişileri seçme konusunda gösterilen duyarlılığın aynısı çalışanlarda da gösterilme vaktidir. Vakit; derviş ruhu ve inceliği ile akıncı hareketliliğini eylemde birleştirme vaktidir.
Maarif Vakfı’nın yapacağı işler vesilesi ile bütün yurt dışı teşkilatlarımız el ele vermelidir. Çünkü iyi biliyoruz ki, hiç kimse eğitim çalışmalarının dışında kalamaz. Dışişleri Bakanlığımızın koordinasyonunda; TİKA, Yunus Emre, Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığı ve Diyanet Teşkilatı olmak üzere bütün uluslararası kuruluşlarımız taşın altına elini koymalıdır. Milli Eğitim Bakanlığımız ise hiç şüphesiz işin muhtevası açısından sahibidir, kurumun hamisidir ve yurt dışı teşkilatını vakıfla muvazi çalışmak üzere seferber etmelidir. Tüm bunlarla birlikte Maarif Vakfı sivil toplumun yurt dışı ayağının da desteğini almalıdır. Zira her ülkenin kendi özel şartları vardır ve işimiz kolay olmayacaktır.
Çünkü iyi biliyoruz ki, burada elde edilecek başarı bütün milletimizi ve medeniyet inşa etme çabamızı yakından ilgilendirmektedir. Tarihî nüfuz alanımızı yeniden harekete geçirecek ve güçlendirecek anlayış budur. Bu nedenle de vakıf üst yönetimi, ülkemizin yetiştirdiği bütün değerli kişilerin bu işte rol almasını, katkı yapmasını bir şekilde sağlamalıdır.
26 Eylül 2016 Pazartesi