Türkiye 2002’den sonra oluşan küresel koşullar içinde ucuz ve bol yabancı para cinsi finansman olanaklarını önemli ölçüde değerlendirdi. Ancak borçları daha çok TL getirisi olan işlere yönelik olarak kullandık. Bu borçların vadeleri gelmeye başladı ve yeterince döviz kazanamadığımız için de firmalar, sektörler ve toplamında Türkiye olarak zorlanmaya başladık. Bu nedenle yeni dönemde döviz kazandırıcı işlere ve ihracata her zamankinden çok ağırlık vermemiz gerekiyor. Buna yönelik önerilerimizi paylaşalım:
1 - İHRACAT ARTIŞ HIZI
Dünya mal ticaretinde yılın ilk 5 ayında yüzde 13 genişleme yaşandı. Haziranda da benzer bir genişleme yaşandığı öngörülüyor. Türkiye’nin ilk 6 aylık ihracatı ise yüzde 5.9 artış gösterdi. Nisan ve mayıs aylarında Türkiye’nin yavaşlayan ihracat artışı haziran ayında yüzde 1.2 düştü. Türkiye hızlı genişleyen dünya mal ticareti içinde zayıflayan bir ihracat performansına sahip. Bu çerçevede ihracata desteğin önemi daha da artıyor.
2 - DÖVİZ KURLARI VE TL
İhracat ve ihracatçılar açısından Türk Lirası’nın değeri kadar öngörülebilir olması önem taşıyor. Türk Lirası son 3 yıldır önemli ölçüde değer kaybetti ve 2003=100 bazlı reel döviz kuru endeksi 77 puan ile tarihin en düşük seviyesinde. Bir başka deyişle Türk Lirası aşırı değer kaybetti. Bu değer seviyesi ihracatçılar açısından bir rekabet gücü sağlıyor gibi görünmekle birlikte TL’deki aşırı dalgalanmalar ve öngörülebilir olmaktan çıkmış olması ihracatı zorluyor. İhracatçılar maliyet yapıyor ve fiyat vermekte zorlanıyor. Bu nedenle Türk Lirası’nda sağlanacak istikrar, ihracata en önemli desteklerden biri olacak.
3 - İHRACAT KREDİLERİ
Türk bankacılık sektörü tarafından kullandırılan kredilerin sadece yüzde 5.18’i ihracat işlemleri finansmanında ve yüzde 0.73’ü ihracat garantili yatırımların finansmanında kullanılıyor. 2018 Nisan ayı sonu itibariyle ihracat kredileri büyüklüğü 115.87 milyar TL. Bu da yaklaşık 28.5 milyar dolara denk geliyor. Türkiye, ihracatının yüzde 17’sini nakit krediler ile finanse edebiliyor. İhracat kredileri ilk aşamada ihracatın yüzde 30’una (50 milyar dolara) çıkartılmalı. Bunun için Eximbank sermayesinde önemli bir artış yapılmalı. Bankalar ihracat kredileri kullandırmada özendirilmeli. Kredilerin sınırlanması önlemlerinde de ihracat kredileri dışarıda tutulmalı.
4 - BİRİKMİŞ KDV ALACAKLARI
Geçen yıl gündeme alınan ancak son anda kaldırılan birikmiş KDV alacaklarının ödenmesi konusu yeniden gündeme getirilerek uygulanmalı. Bu çerçevede birikmiş KDV alacakları belirlenecek bir takvim içinde ödenmeli. Yeni KDV alacakları da 3 ay içinde ödenmeli, ödenmemesi halinde faiz ödenmeli. Ödemelerde öncelik ihracat işlemlerinden kaynaklanan KDV alacaklarına verilmeli. 2017 yılsonu itibariyle 167.3 milyar TL olarak hesaplanan birikmiş KDV alacaklarının 45.5 milyar TL’si ihracatçıların KDV alacakları. Nakit geri ödeme yanında KDV alacakları ihracatçıların DİR, Eximbank kredileri ve gümrük işlemleri gibi alanlarda kullandıkları banka teminat mektupları yerine geçmeli. Böylece ihracatçılar önemli bir mali yükten de kurtulmuş olacak.
5 - KAMU VE BÜROKRASİ YÜKÜ
İhracatçıların alt mali yüklenimleri (taşeronların vergi ve SSK gibi yükümlülüklerinden müteselsil sorumluluklar) azaltılmalı. İhracatta bürokrasi azaltılmalı, karar alma ve uygulama süreçleri hızlandırılmalı. Yatırım teşvikleri yeniden gözden geçirilmeli, ihracatçıların 1. ve 2. bölgedeki yenileme ve modernizasyon yatırımları teşvik kapsamına alınmalı. İthalatta korumacılık önlemlerinin tüm değer zincirlerine etkisine bakılarak yeniden değerlendirilmeli. Döviz vadeli işlemler yeniden ele alınmalı ve ihracatçılar için kolaylıklar sağlanmalı.
Son Söz: Ekonomide çok daha fazla döviz kazanmalıyız. Aksi takdirde mevcut döviz yükümlülüklerimiz resesyon ihtimaline karşı yeterli olmayabilir.
24 Temmuz 2018 Salı