Gündelik hayata ilişkin her türlü zorlukları aşmak için kurduğumuz yaygın bir cümle var;
‘...fakat ne yapalım hayat devam ediyor’. Ne kadar zorluk yaşarsak yaşayalım, hayatın gerçeği bu cümlede var oluyor. En yıkıcı felaketlere dönüşen olayları da yaşasak, gündelik hayatımız alt üst de olsa en rasyonel çözüm; sosyal hayatın normalleşmesidir. Bu durum deprem bölgesi için de dışı için de geçerli. Kendi geleceğimiz için normalleşme sürecini birlikte başarmakla mükellefiz.
Fakat bu yaşadığımız en yıkıcı depremden sonra gördük ki, deprem yıkıcı değil, bizim yanlışlarımız felakete davetiye çıkarıcı imiş. Ülke olarak başta İstanbul olmak üzere afet eğitimini önceliğimiz olarak gördük ve bu hazırlıklar muvacehesinde normalleşeceğiz. ‘Bölgede depremin yarasını sarıyoruz, başka şehirlerde olursa yine sararız’ anlayışının çökmüş olması gerekir. Artık ülkemizin deprem tehlikesi olan her yanında afet eğitimi doğrultusunda çalışılıyor. Bilindiği üzere afet eğitimi; hem birey ve toplum hem de kurumlar olarak deprem olduğunda afete dönüşmemesi için yapılan çalışmaların tümünü kapsıyor. Zira, afete dönüşen depremin kendisi değil, sonucudur.
ÖNCELİK AFET EĞİTİMİ
Bu kez sosyal hayatın normalleşmesi afet eğitimine muvazi olarak sürecek. Devletin her kurumu da bu konuda kararlı ve tavizsiz olacak. Afet eğitimi ile afet yönetimini karıştırmamız gerekir. Eğitimini hakkı ile yapamaz isek afeti yönetmekte de zorlanırız. Bu açıdan öncelik eğitimindedir.
Bilindiği üzere deprem bölgesinden diğer şehirlerimize kayda değer bir ‘geçici göç’ hareketi yaşıyoruz. Göçe maruz kalanlar ve bizler bu süreci büyük bir duyarlılık içerisinde tamamlamakla mükellefiz. Daha çok hassasiyet ve anlayış gösterecek olan bizleriz. Zira travma geçirmiş olanlara karşı her açıdan duyarlılık gösterme ve onlarla kucaklaşmak ev sahibi olarak bizim işimiz. Geçici olması gereken bu süreci hassasiyet içerisinde tamamlayabilirsek devletin geliştirdiği politikalar da karşılığını bulur, değilse zorlanırız.
Gündelik hayatın normalleşmesinde karşılaştığımız problemleri çözerek gitmek, işin en rasyonel tarafıdır kuşkusuz. Şimdi, okullarımızın tümünde depremzede olan öğrencilerimiz var. Öncelikli bir şekilde onlara karşı davranışlarımızda öğretmen ve öğrencilerimiz olarak duyarlılığımızın zirvesini gösterebilmeliyiz. Özellikle bu alanda psikolojik danışman ve rehberlik öğretmenlerimize büyük iş düşüyor. Sürecin başarısı için onların duyarlılığı ve katkısı büyük önem taşıyor.
ÖĞRENCİLERE DESTEK MEKANİZMALARI
Diğer taraftan yine gündelik hayatımızın normalleşmesinde kültür ve sanat etkinliklerinin devreye girmesi önemli. Sinemanın, tiyatronun, musikinin, şehir-müze gezmenin ve tüm kültürel etkinliklerin kaldığı yerden başlamasında yarar var. Misafirler için yeni mekanlar ve etkinlikleri keşfetmek, diğer işlevleri yanında rehabilite edici boyutu da önemli olacak. Bu etkinlikler kaynaşma açısından da değerli. Zira hayatın akışı bunu gerektiriyor.
Başka önemli bir konu; bu yıl lise ve üniversite sınavına girecek depremzede öğrencilerimizin hassas durumudur. Bunlara yönelik resmi-sivil destek mekanizmaları kurabilmeliyiz. Her şehrimizde bulunanlar içerisinde sınava girecek öğrencilerimizin envanterini çıkarmalı ve onlara yönelik destekleme kursları düzenlemek çok iyi gelir. Eğitimle ilgili sivil toplum kuruluşlarımız da milli eğitim müdürlükleri ile birlikte organizasyonlar yapmalı. Özellikle bu konuda tecrübeli öğretmenlerimize koordinasyon adına büyük iş düşüyor. Sınavlara hazırlananlara destek olmak çocukta, ailede ve hepimizde mutluluk oluşturur, bunu bilelim.
13 Mart 2023 Pazartesi