Biri size stresin yoğun olduğu hastane ortamında; ‘abla, abi, amca, dayı, teyze’ türünden hitap ettiğinde hoşunuza da gidebilir, rahatsız da olabilirsiniz. Bu durum sizin konumunuza, söyleyenin ifade tarzına ve ortama göre değişir elbet. Bu durumu bir problem olarak görüyor muyuz, yoksa işin doğal hali böyle mi?
Bir hastanede hekimler de dahil olmak üzere tüm sağlık çalışanları ile hastalar arasında bu türden ifadelerin de kullanıldığı bir iletişim var. İşte bu iletişimin icrası esnasında kullanılan dilin biçimi ne ölçüde önemli?
Dil kullanımı nasıl oluştu ve problemleri hangi boyutta?
Hekim veya diğer sağlık çalışanları öğrenci iken bu türden bir ders alıyorlar mı?
Sağlık Bakanlığı’nın bu konuda resmi bir yönlendirmesi mevcut mu?
Yoksa her kurum, her birey kendi iletişim dilini/tarzını mı inşa ediyor? Veya bu konuda bir yönlendirmeye ihtiyaç var mı, yoksa şehirlere ve kurumun konumuna göre işi doğal akışına mı bırakmak doğru olan?
* * *
Var olandan hareket edecek olursak; hastanelerde hekimler, sağlık çalışanları ile hastalar ve hasta yakınları arasındaki iletişim dili, zaman zaman problemli hale gelebilir. Bunların temel sebeplerine bakacak olursak;
* Kullanılan tıbbi terimlerin hastalar ve yakınları açısından anlaşılma zorlukları,
* Hastaların, sağlık durumlarıyla ilgili verilen bilgileri endişe ve stres nedeniyle tam olarak anlamakta zorlanmaları veya yanlış anlamaları,
* Hekimlerin yoğun iş temposu, hastalara yeterli zamanı ayıramamaları ve bu nedenle iletişimde eksikliklere yol açması şeklinde görülebilir.
Bu problemlerin aşılabilmesi için öncelikle hekimlerin/sağlık çalışanlarının empati yapmaları, açık ve anlaşılır bir dil kullanmaları, gerektiğinde daha çok gelişmiş ülkelerde görülen maket türü materyallerden faydalanmaları doğru olur. Diğer taraftan hastaların ve yakınlarının anlamadıkları konularda soru sormaları gibi hususlar desteklenmeli. Konunun başka bir boyutu ise zaman zaman hasta yakınlarının kullandıkları dilin de aşırıya kaçabilmekte oluşudur.
* * *
İyi bir iletişim için bazı prensipler şöyle sıralanabilir:
* Hasta ne tür bilgiye ihtiyaç duyuyorsa, onu anlayabileceği dilde sunmak önemli. Tıbbi terimler gerektiğinde basit ve günlük dile indirgenmeli.
* Hastalar genellikle endişeli ve stresli olabilirler. Bu durumda resmi bir dil yerine, daha empatik ve sıcak bir dil kullanmak onun rahatlamasına yardımcı olabilir.
* Kritik ve ciddi tıbbi durumlar söz konusu olduğunda, doğru ve net bilgilerin verilmesi önemli. Bu gibi durumlarda resmi ve profesyonel bir dil kullanmak uygun olabilir.
* Hastanın eğitim ve bilgi düzeyine göre iletişim dilini uyarlamak işi kolaylaştırır ve hastanın kendini daha iyi ifade etmesini sağlar.
İletişim dili açısından; tıbbi terimler ve anlaşılması ve anlatılması zor tıbbi konseptler, uzun yıllar kendi meslektaşları ile hemhâl olan hekimler ile bu konulardan doğal olarak uzak olan halk arasındaki iletişim uçurumunu yükseklere taşıyabiliyor.
Tecrübe, hastalıkları halk diline indirgeyerek anlatabilmede, belki de hekimlere en büyük destektir. Bunun dışında teoride bilindiği kadarıyla tıp fakültesinde hastalarla iletişim becerileri üzerine formal dersler yok. Bu konuda yurt dışında eğitimlerin ve derslerin olduğunu biliyoruz. Ülkemizde de bu konunun gündem yapılması düşünülebilir.
Bir başka nokta ise iletişim dilinin yapılandırıcı özellikleri olan kibar ifadeler, senli benli yerine sizli bizli konuşma tarzını benimsemek işin püf noktasıdır.
Sağlık çalışanları ve hekimler tarafından kimi zaman amca, teyze gibi ifadelerin kullanılması, kimileri için samimiyet ifadesi iken, kimileri için rahatsız edici olabiliyor. Benzer ifadeler hasta ve yakınları tarafından da kullanılabiliyor.
Sonuç olarak, resmi ve halk arasında konuşulan dil arasında bir denge kurmak en doğrusu. Hekimler ve sağlık çalışanları, hastaların anlayabileceği dilde ve onların duygusal durumlarını göz önünde bulundurarak iletişim kurma yönünde gayret etmeli. Fakat hekimlerin hastalarına ayıracağı vakit ülkemizde çok sınırlı olduğundan bu durum kısa iletişimi mecburi hale getiriyor.
26 Ağustos 2024 Pazartesi