Prof. Dr. Ahmet Emre BİLGİLİ

Prof. Dr. Ahmet Emre BİLGİLİ

Diğer Yazıları

MUHABBETTE ANA TEMA: ŞEHİR YEMEKLERİ

Eskiden yemeğin bizatihi kendisi ve bir arada yenmesi insanlar arasında muhabbete vesile olurdu. Arkadaşlık ve akraba grupları, yemek vesilesi ile toplanır ve doyumsuz muhabbetler edilirdi. Şimdilerde ise durum tersine döndü ve yemeğin kendisi muhabbet konusu oldu. Yani, gruplar bir araya geldiğinde yemeğin kendisi ve türleri üzerine muhabbet eder hale geldiler. Özellikle İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük şehirlerde şehir aidiyeti de gastronomi üzerinden anlatılır oldu.

Diğer taraftan nüfus yoğunluğunun şehirlerde toplanmasının da etkisi ile köken itibariyle farklı şehirlerden olanlar muhabbetin temasını yemek kültürüne kaydırmaya başladılar. Diğer bir deyişle yemek kültürü üzerinden şehir konuşmaya başladık. Eskiden bir şehir, konuşmanın gündemi haline gelmişse o şehrin öncelikle başka özellikleri konuşulurdu. Yani o şehrin; tarihi, coğrafyası, destanları, kahramanlıkları, folkloru, edebiyatı gibi. Şimdi ise hangi şehir gündeme gelmişse o şehrin yemek kültürü merkeze oturmaya başladı.

Kitaplarda, dergilerde, gazetelerde, televizyon programlarında şehir yazısı ve tanıtımında mutlaka o şehrin yemek kültüründen giriş yapılıyor. Bir ölçüde de sohbetin belirleyicisi oluyor. Bunun nedenlerine baktığımızda; ülke içi nüfusun iyice karışması yani ülke içi küresel etkiler, kökene ilişkin şehir aidiyetine duyulan özlem ve yemek kültürünün popüler hale gelmesi gibi faktörler muhabbetin ana teması olmasını doğurdu.

ŞEHİRLER VE ÜNLÜ YEMEKLERİ

Şehirlerde, şehirler kadar o yörenin ünlü yemekleri de ünlüdür. Sözgelimi; Adana deyince; kebabın ve şalgamın, Mersin deyince tantuninin, Tekirdağ deyince köftenin, Edirne deyince yöreye özel ciğerin, Kayseri deyince pastırma/mantının, Antakya deyince künefe ve humusun, Urfa deyince çiğköftenin, Erzurum deyince cağ kebabının, İzmir deyince zeytinyağlı yemeklerin, Van deyince kahvaltının, Diyarbakır deyince burma kadayıfın, Antep deyince ise tümden zengin mutfak kültürünü hatırlamamız boşuna değil.Elbette bu listeyi uzatabiliriz, çünkü bu konuda ülkemiz çok zengin bir potansiyele sahip.

Şimdi ‘olan’ bu ve biz bu durumu anlamaya çalışalım. Problem cümlemiz; neden şehir tanıtımları öncelikli olarak yemek kültürü üzerinden yapılıyor. Şehir kültürü neden sadece gastronomiye indirgeniyor. Gerçekte ise şehir kültürü dediğimiz olgu, kültürün bütün boyutları ile bir bütünlük arz eder. Folklorundan tutun da edebiyat, kültür, sanat, tarih ve doğal güzelliklerine kadar şehirlerimiz olağanüstü zenginlik taşır.

Maalesef ki bu zenginliğin sadece gastronomi kısmı popüler hale geldi. İtirazımız buna ama yapacak da bir şeyimiz yok doğrusu. Zira olan bu. Negatif bir durum değil ama sadece buna indirgenmesine itirazımız var. Popüler olanın peşinden gitmekten bir ölçüde kaçamayız ama buna esir olmak zorunda da değiliz.

İşin bir de turizm boyutu var. Özellikle şehir turizmi dediğimiz türün en dinamik ve cazibe yaratan kısmı yemek kültürüdür. İnsanlar bir şehirden/ülkeden ayrıldıklarında daha çok gördüklerinden değil yediklerinden konuşurlar. Bu da her açıdan işin cazibesini artıran bir unsur oluyor. Gastronomi yazarları ise mutfak kültürünü şehirlerle ilişkilendirerek daha popüler hale getiriyor. Böylece şehirden sonra ülke muhabbetleri de gastronomi üzerinden yapılır hale gelmiş bulunuyor.

16 Ocak 2017 Pazartesi