Donald Trump ve Xi Jinping’in Japonya’da G20 Zirvesi çerçevesinde yapacakları görüşmeler, bu yazının yazılmasından birkaç gün sonra gerçekleşecek. Temelinde büyük güç rekabeti olduğundan iki ülke arasındaki çekişmenin, bu görüşmelerle veya başka bir yolla sona ermesi mevcut koşullarda mümkün değil. Bununla beraber bu çekişmenin kontrolsüz bir şekilde yayılıp derinleşmemesinin önlenmesi, kendileri ve ülkeleri açısından en önemli sakıncalarının sınırlanarak kontrol altına alınmasını sağlayacak bir anlaşma olması, iki liderin de istediği bir şey. Ancak böyle bir anlaşmayı zorlaştıran engeller var.
‘Yüz’ Çinlilerle, uluslararası politika da dâhil, etkileşimde olan herkesin göz önünde bulundurması gereken bir etkendir. Yüz -Çince Mianzi, 面子- kişinin toplumsal saygınlığını ifade eder. Bu, her toplumda önemlidir ama Çin’deki önemi başka toplumlarla karşılaştırılamaz ölçüde büyüktür. Bu ülkede bir grubun lideri için ‘yüz kaybına’ yol açacak şekilde davranırsanız o grupla iş yapmanız çok zordur. Donald Trump ise liderler arasında konuşulan konuları twitter kanalı ile dünyaya duyurması, Kuzey Kore örneğinde olduğu gibi pazarlık masasından ani şekilde kalkıp gidebilmesi, yakın zamanda Meksika örneğinde olduğu gibi yapılmış anlaşmalara farklı bağlamda ele alıp uymayabilmesi ile Xi Jinping için ciddi bir ‘yüz kaybı’ riski oluşturuyor. Bu nedenle G20 zirvesinden doğrudan bir anlaşma değil, iki taraf arasındaki müzakerelerin sürmesi kararı bekleyebiliriz. Bu müzakerelerden altına Xi Jinping’in imzasını atacağı bir anlaşma çıkması ise yukarıdaki ‘yüz’ risklerine karşı garantiler sağlanmasına bağlı olur. Liderler açısından kişisel riskin ötesinde, böyle bir anlaşmanın herhangi bir anlamı olması için düzenlediği konuların başka bağlamlarda tekrar tekrar gündeme gelmemesinin sağlanabilmesi gerekir.
Çin’de yabancı ülkelerle ‘eşitsiz’ anlaşmalar yapılması, ülkenin 1800’lerin ortalarından sonraki ‘utanç yüzyılı’ olarak nitelenen dönemindeki tecrübeler nedeniyle çok hassas bir konudur. Ülke yönetimi yakın zamana kadar ABD ile sorunların kamuoyunda bu hassasiyete dokunacak şekilde yansımamasına gayret etmekteydi. Ancak geçen ay iki ülke arasındaki görüşmelerin gürültülü bir şekilde sona ermesinden sonra ABD ilişkileri elektronik ve geleneksel medyanın yoğun katılımıyla toplum gündeminin tepesine oturmuş bulunuyor. Bu ortamda Çin Komünist Partisi’nin ‘yüz’ kaygıları da müzakerecilerin anlaşma ile ilgili esnekliğini sınırlayacaktır.
ABD tarafında da işler kolay değil. Trump’ın Çin politikalarının kamuoyunda bir yankı bulduğu algısı muhalefetteki Demokratik Parti’yi Trump’ı Çin’e yumuşak davranma konusunda uyarı yapar bir konuma getirmiş bulunuyor; ABD’de politik partiler arasında Çin’e sert davranma yarışı başlamış görünüyor. Bu da seçmenlerine Çin’e karşı sert olma vaadi ile gelen Trump için bir ‘yüz’ meselesi ortaya çıkartarak müzakerelerdeki esnekliğini sınırlayacaktır.
Sonuç olarak iki ülke arasındaki güç mücadelesinin etkilerini bir ölçüde kontrol altına alacak bir anlaşmanın ortaya çıkması için tarafların çok büyük politikacılık hüneri sergilemeleri gerekiyor.
28 Haziran 2019 Cuma