Hakan Güldağ
Kelimenin tam anlamıyla bir şok yaşıyoruz. Küresel bir şok... Doğrusu, geçen yıl haberdar olduğumuz Covid-19 salgını, ekonomik etkileri açısından bugüne kadar gördüğümüz hiçbir şoka benzemiyor. Üretim ve talep daralması el ele gidiyor.
Yeni vaka ve can kaybı sayısı büyüyor. Koronavirüs salgınına karşı önlemler küresel olarak artıyor. Sosyal mesafeyi ve izolasyonu artırmak için tavsiye niteliğinde başlayan önlemler zorunlu uygulamalara dönüyor. Türkiye de Covid-19 salgınına karşı önlemlerin dozunu artırdı. Yurtdışı seyahatlerle başlayan kısıtlamalar, şehirlerarası ve şehiriçi ulaşıma yayıldı. Belli ki, ihtiyaç halinde tedbirlerin dozu artacak...
Canımız sıkılsa da hepimiz ‘evde kal’ çağrılarına uymak durumundayız. Zorunlu olmadıkça (sağlık, gıda alışverişi gibi) insanların evde kalması gerekiyor.
Evet, doğru, sosyal mesafeyi koruma yönünde tedbirlerle ister istemez ekonomideki daralma sertleşiyor. Evet, uzmanlar koronavirüs salgınının yaratacağı kayıpların dünya gayri safi hasılasının yüzde 10’u ile yüzde 15’i arasında olabileceğini söylüyorlar. Evet, bu boyutta kayıplar, 1929 yılında yaşanan Büyük Buhran’ın etkilerini bile ikiye veya üçe katlayacak. Ama başka bir çare de görünmüyor. Çünkü, ancak salgına karşı alınan ve çoğu da izolasyona dönük önlemlerle birlikte başarı şansı artıyor.
***
Neyse, bu yazıda niyetim salgının ekonomik etkileri üzerine daha fazla laf üreterek içinizi karartmak değil. İşlerin iyice durgunlaştığı, zorunlu ya da gönüllü evde kaldığımız bu süreci nasıl faydalı şekilde yönetebiliriz? Amacım bu soruya bir açıdan da olsa yanıt verebilmek...
O yanıt da bence şu:
Bu süreci en iyi değerlendirme yollarından biri öğrenmeyi hızlandırmak.
Değişimin hızlandığı bir dönemde yaşadığımız kesin. Cumhurbaşkanı Erdoğan da son dönemdeki konuşmalarında buna dikkat çekiyor. Salgın sonrası büyük değişimlere hazırlıklı olmak gerekir. Böylesi büyük değişim dönemlerinde zihnimizdeki mevcut bilginin son kullanma süresi çok kısa sürede, aylarla ifade edilebilecek bir zaman diliminde dolabilir.
Bu tür hızlı değişimlere daha önce de tanık olduk. Teknik açıdan da, iş modeli bakımından da...
Örneğin geleneksel torna veya diğer takım tezgahları ile ilgili bilgi ve ustalık, CNC (bilgisayar sayımlı yönetim) ile çalışan torna tezgahları devreye girince adeta bir anda yetersiz kaldı.
Ya da küreselleşme dönemi öncesi yönetim ve pazarlama ilkelerinin önemli bir bölümü, küreselleşme dönemi sonunda işe yaramadı. Şimdi yönetim ilkeleri küreselleşme sonrası yeniden hızlı bir değişim içinde...
Kaldı ki, koronavirüs salgınının dünya çapında hem iş hem de gündelik yaşamımıza getireceği değişimler bu örneklerdeki hız ölçüsünü fersah fersah aşabilir.
***
Değişim ne kadar hızlı ise yenilikleri öğrenme de o kadar acil bir görev haline geliyor. Bu çerçevede hayat boyu öğrenmenin en kolay yöntemi işyerindeki kurslara ve eğitim çalışmalarına katılmak. Ya da öyleydi. Bugün koronavirüs salgını bu imkanı ortadan kaldırdı. Şu sıralarda işyerlerinde fiziki kurslar düzenlemek düşünülemez. Ama bu öğrenime ara vermek için bir bahane değil. Aksine fırsat! Nasıl okullardaki eğitim-öğrenim düzeni uzaktan eğitime taşındıysa, aynı şekilde bunu şirketler bazında yapma imkanı var. Şirketlerimizin insan kaynakları bölümleri başta, evden çalışan personelini uzaktan eğitimi kullanarak yeni koşullara ve ‘işin geleceğine’ hazırlaması için uygun bir zemin oluşturuyor.
İşyeri üzerinden yeterli eğitim verilemediğinde bazı yüksek öğrenim kurumlarının açtığı eğitim programlarından yine uzaktan eğitim kanallarıyla yararlanmak da denenebilir. Ama bu imkan da yoksa herkes kendi kendine öğrenme programı hazırlayabilir.
***
Koronavirüs salgınının insanları evde kalmaya zorlayan sürecinde kendi kendini yetiştirmek isteyen birinin şu yol ve yöntemleri kullanması yarar sağlayabilir:
Kendinize bir ‘niyet mektubu’ yazın: Öğrenme çabaları, çoğu kez yarına bakmanın kurbanı oluyor. Sadece korona günlerine ilişkin değil bu durum. “Yarın... yarın...” derken günler, aylar geçip gidiveriyor. Korona günlerinde bu tuzak daha etkili olabilir. Şu ya da bu nedenle “zaten canım sıkkın” bahanesinin arkasına çok daha kolay saklanabiliriz. Ama kendimize yazacağımız bir ‘niyet mektubu’ neyi, ne kadar bir süre içinde öğreneceğimizi belirleyebiliriz. Ve eğer bu niyetimizi çevresine telefon ya da sosyal mesafeyi koruyacağımız başkaca araçlarla açıklarsak, erteleme alışkanlığımızdan daha kolay kurtulabiliriz.
Öğrenilenleri içselleştirin: Öğrenilen bilgiyi özümsemek ve ‘özel’ hale getirmek, bir anlamda özelleştirmek bilgiden beklenen yararı kat kat artırır. Kendi günlük deneyimlerimiz ve gözlemlerimiz ile yeni öğrenilen bilgi arasında bağlantı kurduğumuzda yeniliklere daha açık hale geliriz.
Merak edileni öğrenin: Bilinmeyenin peşinde koşma dürtüsü olmadan, uzaktan da olsa öğrenmenin engin sularına açılmak zordur. Bu nedenle herkesin kendisinde merak uyandıran ve öğrendikçe heyecan duyacağı konulara yönelmesi faydalı olur.
Özgüveninizi güçlendirin: Öğrenme ile özgüven arasındaki karşılıklı bağlantıyı hep göz önünde tutmak gerekir. Özgüven ve insanın kendine duyduğu saygı, öğrenme azmini ve enerjisini sağlayan bir dinamo gibidir. Bilgisi artan kişinin özgüveni ise daha üst düzeye yükselir.
***
Öğrenmek bilgi ve deneyim kazanımı nedeniyle tutum ve davranış değiştirmek demektir. Her tutum ve davranış değişikliği bilgi ve deneyim kazancına işaret etmez. Ama öğrendiğiniz her şey tutum ve davranış değişikliği getirir. Öğrenmeye açık olmak demek, tutum ve davranışlarınızı değiştirmeye açık olmak demektir. Bu çerçevede yöneticiler öğrenmeye açık olmalıdır.
Koronavirüs zamanla geçecek. Yaşadığımız travmayı da zamanla unutmaya çalışacağız. İnanıyoruz ki, Türkiye bu sürecin de üstesinden gelecek. Eskilerin deyimiyle, “enseyi karartmadan”, umudumuzu, moralimizi kaybetmeden evde kalarak, uzaktan çalışarak yaşamımızı sürdüreceğiz.
Hep öyledir ya, şu sıralar işimiz yaşamak. Şairin dediği gibi yaşamak şakaya gelmez... Büyük bir ciddiyetle alınan önlemlere uyarak yaşayacağız. Yaşarken de öğreneceğiz. Öğrenmeyi hızlandırmak için elimizde önemli bir fırsat var şimdi...
KİŞİSEL TERCİHLER ÖNEMLİ
Öğrenme konusunda kişisel tercihler kullanılırken aşağıdaki konulara öncelik verilmesi yararlı olur:
- Öğrenme konusunda sıkıntı ve zaaflarınızın bilincinde olun. Kendinize en uygun gelen öğrenme biçimlerini kullanın.
- Öğrenme sürecinde tek başınıza olmanıza gerek yok. Şimdi teknoloji uzaktan da olsa öğrenme grupları kurmayı kolaylaştırıyor. Bu gruplar birlikte öğrenmeyi sağlar.
- Dinlemek, soru sormak ve tartışmak öğrenilen bilginin iş yapma sürecinde kullanılmasını kolaylaştırır.
GELİŞMEDE ‘KOCA YUSUF’ YÖNTEMİ
Sıkılaştırılmışeğitim programları bir dönem pek revaçtaydı. Ama nadiren yararlı oluyor. Hızla öğrenilen şey yine aynı hızla unutulabiliyor. Öğrenirken, Koca Yusuf ve Adalı Halil gibi cihan pehlivanlarının idman yöntemine benzer bir tempo uygulanması iyi sonuç verebilir. Bu cihan pehlivanları kendilerini dünya şampiyonları haline getiren süreçte küçük ama hep ileriye doğru atılan adımlarla geliştirdiler.
Kullandıkları yöntemlerden biri, yeni doğmuş bir buzağıyı kucaklarına alıp tepedeki ağaca kadar taşımaktı. İşe buzağı ile başlarlar, yaz-kış bu idmanı sürdürürlerdi. Pehlivanlar, her gün aynı idmanı yaptıkları için buzağının altı ay sonra dana, bir yılı aştıktan sonra düve veya tosun olup iyice ağırlaştığını fark etmezlerdi. Çünkü bu süreçte kendi vücutlarının gücü ve direnci de artardı. Öğrenmek için her gün zaman ayırabilenler de belirli bir süre sonra çok değerli bir bilgi birikimine ulaşabilir.
03 Nisan 2020 Cuma