Enflasyon, Türkiye için halen önemli bir ekonomik sorun olmaya devam ediyor. Enflasyon, öncelikle hane halklarının yaşamlarını doğrudan etkiliyor. Firmaların ise maliyetlerini ve kârlılıklarını etkiliyor. Bu çerçevede enflasyona ilişkin gözlemlerimizi ve önerilerimizi paylaşalım:
1 - MERKEZ BANKASI’NIN SON DEĞERLENDİRMESİ
- T.C. Merkez Bankası’nın temel görevi, fiyat istikrarının sağlanması ve korunması. Bu çerçevede enflasyon ile ilgili olarak öncelikle Merkez Bankası’nın görüşü önem kazanıyor. T.C. Merkez Bankası son olarak yılsonu TÜFE beklentisini yüzde 8.7 olarak açıkladı. Eylül ayı toplantısından sonra yaptığı açıklamada ise “Enflasyonun bulunduğu yüksek seviyeler ve çekirdek enflasyon göstergelerine ilişkin gelişmeler fiyatlama davranışlarına dair risk oluşturmaktadır” değerlendirmesi yapıldı.T.C. Merkez Bankası yüksek kalan enflasyonun fiyat davranışlarını bozduğuna ve fiyatların daha da artabileceğine işaret ediyor.
2 - DÜNYADA ENFLASYON VE MERKEZ BANKALARI
- 2008 krizinden sonra yaşanan gelişmeler, merkez bankalarının görevleri ve enflasyonla mücadeledeki kapasiteleri ile ilgili yeni tartışmalar başlattı. Büyük merkez bankaları, olağanüstü parasal genişleme yaratmalarına ve faiz oranlarını sıfıra yakın tutmalarına rağmen halen hedefledikleri yüzde 2.0 enflasyona ulaşamadılar. Gelişen ülkelerde ise merkez bankaları artan küresel likiditenin oluşturduğu dalgalanmaları önlemek için finansal istikrara ağırlık vermeye başladı. Ancak gelişen ülkelerin hemen tamamında merkez bankaları uyguladıkları para politikası ile enflasyonu kabul edilebilir hedefleri içinde tutmayı başardılar. Bu nedenle ‘merkez bankaları enflasyonu zaten yakalayamıyor, onun için enflasyon hedeflemesini bıraksın’ yaklaşımı doğru değil.
3 - HEM MALİYET HEM DE TALEP ENFLASYONU
- Türkiye’de 2006’da tek haneye indirdiğimiz tüketici enflasyonu, izleyen yıllarda katılaştı ve daha çok ortalama yüzde 9-10 seviyelerinde gerçekleşti. Üretici fiyatları ise uzun yıllar tek haneli ve düşük seviyelerde kalabildi. 2012’den itibaren ise tüketici ve üretici fiyatları yukarı yönlü olmaya başladı. 2016’da hızlanan artış 2017’de son 11 yılın en yüksek seviyelerine ulaştı. Özellikle üretici fiyatları ile çekirdek tüketici fiyatlarında önemli artışlar yaşandı. Bu artışların bir nedeni, fiyat davranışlarının bozulması. Bir diğer nedeni ise başta döviz kurları artışı ile son yıllarda ortaya çıkan maliyet artışlarının fiyatlara yansıtılması zorunluluğu. İç talep canlanınca firmalar üretici ve tüketici fiyatlarını artırdı. Bu nedenle Türkiye’de kontrolden çıkabilecek olan bir maliyet ve talep enflasyonu artışının eşiğine gelindi.
4 - MERKEZ BANKASI’NA İLAVE GÖREVLER
- 2011 sonlarında oluşmaya başlayan küresel koşullar ve 2016’da yaşanan gelişmeler nedeniyle T.C. Merkez Bankası’nın görevleri arttı. 2011 sonunda T.C. Merkez Bankası enflasyon hedeflemesini bıraktı ve çoklu faiz oranları kullanmaya başlayarak finansal istikrara odaklandı. Adı finansal istikrar olmakla birlikte esas hedef Türk Lirası’nda istikrarı korumak oldu. Ancak ilerleyen yıllarda ne TL’nin değeri korunabildi ne de enflasyon hedefi yakalanabildi. 2016 yazında yaşanan gelişmeler sonrası ise T.C. Merkez Bankası çok haklı olarak piyasaların nakit ihtiyacını karşılamak için likidite olanaklarını genişletti. Geniş likidite ve kredi genişlemesi iç talebi canlandırdı ama enflasyonu da tetikledi.
5 - PARA POLİTİKASI VE REFORMLAR
- Merkez Bankası ise öncelikle para politikasını sadeleştirmeli ve sadece politika faizini kullanmaya geri dönmeli. Kamu kesimi ise dolaylı vergileri azaltarak maliyet enflasyonu oluşturan fiyat ayarlamalarına son vermeli. Türk Lirası’na istikrar, Türkiye’nin hızla normalleşmesi ve dış politika ile jeopolitik alanlardaki risklerini azaltması ile sağlanabilecek. Enerji, işgücü ve tarım piyasalarındaki reformlar tamamlanarak sağlıklı fiyatların oluşması sağlanmalı.
Son Söz: Sadece gıda enflasyonuna odaklanarak enflasyonu indiremeyiz, enflasyonla çok kapsamlı olarak yeniden mücadeleye başlamalıyız.
25 Eylül 2017 Pazartesi