Bu soru, ekonominin temel birimleri bireyler, aileler ve girişimcilerin cevabını en çok aradığı sorulardan biri. Doğrusu, çoğumuz ekonomik kategorilerin bilimsel analizden çok ‘ekonomi nereye gidiyor?’ sorusunun peşindeyizdir. Ekonomi gazeteciliğinde gelecekle ilgili ipuçları önemli. Ekonomiyle ilgili TV, gazete ve diğer yayınların ilgi görmesinin nedeni de budur. Ekonominin ne durumda olduğu ve nereye gittiği sorularına ne ölçüde yanıt verebildiklerine göre bu ilgi artar.
‘Ekonomi ne durumda?’ ve ‘ekonomi nereye gidiyor?’ sorularının yanıtı için ilk bakılan yerlerden biri büyümedir. Milli gelirdeki artış ve düşüşler büyümenin, dolayısıyla da ekonominin nasıl bir seyir izlediğini bize gösterir.
***
Öyleyse lafı uzatmadan soralım: Şu sıralarda ekonomi ve büyümede ne durumdayız?
Bunun için önce son açıklanan milli gelir verilerine bakacağız.
Son açıklanan Gayri Safi Yurtiçi Hasıla oranı 2019’un ilk üç ayına ilişkin. 2019 ilk çeyrekteki GSYH, geçen senenin aynı döneminin yüzde 2.6 altında kaldı. Bir başka ifadeyle, Türkiye’deki bireylerin bu yılın ocak-şubat-mart döneminde ortaya çıkardıkları mal ve hizmetlerin toplamı, 2018’in ocak-şubat-mart dönemine göre yüzde 2.6 azaldı.
Bunu yaşayıp gördük zaten. ‘Gelecekle ilgili ipucu’ diyorsak bunun biraz daha ötesine gidebilmemiz gerek. O zaman büyüme ile ilgili en önemli göstergelerden birine, sanayi üretimine bakmamız gerekiyor.
***
Birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de Türkiye İstatistik Kurumu milli gelir (GSYH) istatistiklerini 70 ila 90 gün arasında bir gecikmeyle açıklıyor. Sanayi endeksinde ise bu süre 38 gün. Bu da milli gelir verilerinin açıklanmasından çok daha önce büyümeye ilişkin bize güçlü bir tahmin imkanı veriyor.
Gerçi, hemen söyleyelim, sanayi üretim endeksine bakarak ekonomik büyümeye ilişkin tahmin yapmak zorlaştı. Çünkü aradaki bağlantı eskisi kadar sağlam değil. Yine de ipuçları bulmak mümkün. Herhangi bir üç aylık dönemde sanayi üretimindeki değişim, 2-3 puan farkla milli gelir büyüme oranlarında da gerçekleşiyor. Tabii aynı istikamette... Azalıyorsa büyüme de azalıyor, artıyorsa büyüme de artıyor.
***
Sanayi üretimine ilişkin elimizde en son geçen hafta açıklanan haziran verisi var. Takvim etkisinden arındırılmış verilere göre, sanayi üretimi bu yıl haziranda geçen yılın haziran ayına göre yüzde 3.9 düşüş gösterdi. Bu yılın mayıs ayına göre de yüzde 3.7 geriledi.
Verinin ‘takvim etkisinden arındırılmış’ olduğunu özellikle belirtiyorum çünkü bildiğiniz gibi haziran ayında Ramazan Bayramı’na bağlı olarak hayli uzun bir ‘tatil’ vardı. Bu ‘tatil’ ister istemez ihracatı olduğu gibi sanayi üretimini de etkiledi. Yoksa arındırılmamış endekse bakarsanız üretim geçen yıla göre yüzde 10 azaldı. Son iki buçuk yılın en düşük düzeyine indi.
***
Öte yandan, haziran verisinin de açıklanmasıyla birlikte artık elimizde bu yılın ikinci çeyreğine, yani nisan-mayıs-haziran aylarını kapsayan üç aylık döneme ilişkin sanayi üretimi verisi de var.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun açıkladığı verilere göre, sanayi üretimi bu yıl ikinci çeyrekte geçen yılın yüzde 3.4 altında kaldı. Bu oran herhangi bir arındırma işlemine tabi tutulmamış, ‘ham’ veriyi gösteriyor. Yani, ikinci çeyrek boyunca ne üretebildiysek onu...Bu veriden yola çıkarak, yılın ikinci çeyreğinde de büyümenin ‘eksi’ gelme ihtimalinin yüksek olduğunu söylemek mümkün.
Birinci çeyrekte sanayi üretimi yüzde 5.6, buna karşılık GSYH yüzde 2.6 azalmıştı. Şimdi ikinci çeyrekte sanayi üretimindeki azalma yüzde 3.4 oldu. Buna göre GSYH da ikinci çeyrekte yüzde 1 ila 1.5 aralığında küçülebilir.
***
Ya sonra... Yılın ikinci yarısında ekonomi nasıl bir seyir izleyebilir?
Şu ana kadar sanayi üretimine ilişkin rakamları verdik. Bir anlamda ekonominin ‘arz’ cephesine ilişkin verileri değerlendirdik.
Şimdi biraz da ‘talep’ tarafına bakalım.
Haziran ayına ilişkin perakende satış hacmi verileri var elimizde. Takvim etkisinden arındırılmış perakende satış hacminde geçen yılın haziran ayına göre yüzde 1.2 gerileme var.
Ancak sanayi üretiminden farklı olarak perakende satış hacminde bu yılın mayıs ayına göre haziranda yüzde 2.3’lük bir artış görünüyor.
Zaten, ekonominin talep cephesinin en iyi izlenebildiği alanlardan perakende satış hacminde 2018 sonundan itibaren, geçen yılın gerisinde kalmakla birlikte, bir toparlanma görülüyor. Perakende satış hacminde nisan ayındaki kısmi gerilemenin dışında artış devam ediyor.
Özet olarak, büyümeyi belirleyen ‘arz’ yani üretim cephesinde dalgalı seyir devam ediyor. Henüz toparlanma eğiliminin netleştiği söylenemez. ‘Talep’ cephesinde ise toparlanma yönünde sinyaller daha belirgin.
Temmuz ve ağustos aylarına ilişkin veriler, ekonominin geleceği ile ilgili daha net tahminler yapabilmemize yardımcı olacak.
***
Tabii, gecikmeyle açıklanan göstergelerin ortaya çıkardığı zorluğu da ‘gözlem’ ile bir yere kadar azaltma imkanımız var. Ve doğrusu, ekonomi gazetecilerinin baktığı kimi alanlar gözlem yapmak isteyenler için yabana atılmayacak sinyaller verebilir.
Mesela insan kaynakları sitelerinde eleman arayanların verdiği ilanların artması, canlanma beklentileri açısından önemlidir. Ya da çok sayıda sanayi ürününde girdi olarak kullanılan kimi maddelerin üretim ve ithalatında yaşanan değişim gidişat konusunda fikir verir. Türkiye ekonomisinde büyük bir ağırlığı olan İstanbul’daki gelişmeler, örneğin Ambarlı Limanı’ndaki hareketler, şimdilerde Yavuz Sultan Selim Köprüsü’ndeki TIR geçişleri de canlanma ya da durgunluğun önemli işaretleridir. AVM’lerdeki yoğunluk değilse de, satın alınan ürünlerin düzeyi de işlerin nasıl gittiğini gösterir.
Bu alanlardaki gözlemlerime ilişkin ise bu aşamada iki şey söyleyebilirim. Bir, zayıf da olsa toparlanma işaretleri gelmeye başladı. İki, bu işaretler henüz bir istikrara kavuşmuş değil. Dolayısıyla, ekonomi bir süre daha yatay bir seyir izleyecek gibi görünüyor.
BÜYÜMEDE HEDEFİN TUTMASI İÇİN İKİNCİ YARIDA YÜZDE 6 ARTIŞ GEREKLİ
Geleneksel olarak yılın üçüncü çeyreğinde Türkiye ekonomisinde faaliyetler zirve yapar. Son çeyrekte ise kısmen de olsa ivme kaybeder. Ekonomi yönetiminin beklediği gibi yılın ikinci yarısında ekonomi dengelenecekse, üçüncü çeyrekte ne yaptığımız önemli olacak.
Tabii bizim ne yaptığımızın ötesinde, dünyadaki gelişmeler, çevremizdeki jeopolitik dinamikler de ekonomi üzerinde hiç şüphesiz etkili olacak. Ekonomi için bugün alınan kararların da isabet derecesini gelecekteki koşullar belirleyecek.
Dünyada ekonominin giderek daha fazla siyasi ve jeopolitik amaçlar için kullanıldığı bir süreçten geçtiğimiz açık. Küresel ve bölgesel koşullara ilişkin belirsizlik artışı da tahmin yapmayı zorlaştırıyor. Ekonominin yerli ve yabancı aktörlerini daha temkinli olmaya zorluyor. Sadece bu bile, yatırım ve tüketim cephesinde toparlanma eğilimlerini ciddi şekilde baskılıyor.
Yılın ilk yarısında, ekonomide daralma oranının yüzde 2’ye yakın gerçekleşmesi beklenebilir. Demek ki, yılı sıfırın üzerinde bir büyüme ile kapatmak için, ikinci yarıda en az yüzde 2 civarında bir büyüme kaydetmemiz gerekli.
Hesabı devam ettirirsek...
Yeni Ekonomi Programı’nda öngörüldüğü gibi 2019’da yüzde 2.3’lük büyüme sağlamak için ise ikinci yarıda yüzde 6 civarında büyümemiz gerekiyor. Mümkün mü?
Hiç kolay değil ama mümkün. Baz etkisi de yardımcı olacak gibi görünüyor. 2018’in üçüncü çeyreğinde ekonomi yüzde 1.8 gibi yüksek olmayan bir oranda büyümüş, dördüncü çeyrekte ise yüzde 3.0 küçülmüştü. Şunu vurgulayarak bitirelim. Bugün iyi giden ekonominin üç ay sonra nasıl bir seyir izleyeceği konusunda tam bir kesinlik yoktur. Bugün kötü giden ekonomi için de aynısı geçerlidir. Hem de her zaman!
23 Ağustos 2019 Cuma