Abur cubur beslenme ile abur cubur düşünce arasında kuvvetli bir korelasyon var mı dersiniz? Yoksa sadece isim benzerliği mi? Aslında bu sadece bir benzetme değil, yüksek korelasyonun ta kendisi. Fikrin, zihnin gelişimi açısından da felaket bir durum.
İşin beslenme kısmının vücudumuzun işleyişine nasıl zararlar verdiğini cümle alem biliyor, gündelik hayatta da yapabildiğimiz kadarıyla bununla mücadeleyi sürdürüyoruz. Ama ya düşüncenin abur cubur hale gelmesi? Bunu nereye sığdıralım, neyle izah edelim?
Masum bir ara beslenme olan atıştırmalığın yerini önemli ölçüde abur cubura bıraktığını gündelik hayatımızın rutininden biliyoruz. Nasıl ki abur cubur beslenme fabrikasyon ürünlerinin artışına muvazi olarak büyüdüyse abur düşünce de zihnimizi besleyen aynı türden, fikir bile denmeyen kırıntılarla beslenir hale geldi. Beslenmede atıştırmalığa itirazımız yoksa malumatfuruşluğa da itirazımız yoktur. Geldiğimiz nokta maalesef her ikisini de aratır oldu. Malumatfuruşluğun bile itibarı olduğunu, bir gayret neticesi elde edildiğini anladık. Hakikaten bu durum yeni jenerasyon için nasıl bir tehlike arz ediyor?
Düşüncenin abur cuburu, yetersiz veya zararlı bilgilerle zihnimizi beslememiz anlamına gelir. Özellikle sosyal medya platformlarında sürekli kaydırılan içerikler, haberler, yanıltıcı bilgilerin yoğunluğu zihnimizi gereksiz ve dengesiz bir bilgi akışıyla dolduruyor. Bilimsel dayanağı olmayan, sığ veya yanlı bilgilerin tüketimi, tıpkı vücudun düzensiz beslenmeyle zehirlendiği gibi zihnin de zehirlenmesine neden oluyor. Adeta sosyal medya penceresini açtığınız anda bataklığa üşüşen sinekler gibi beynimize hücum ediyorlar.
Bu durumun en çarpıcı görünümü; odaklanma yeteneğimizin azalması ve eleştirel düşünme becerimizin zayıflamasıdır. Yüzeysel bilgiyle yetinmek, gerçekleri sorgulama alışkanlığını kaybetmemize ve dış etkilere açık hale gelmemize neden oluyor. Nasıl ki düzenli ve besleyici bir diyet bedensel sağlığımız için gerekli, zihnimizi de beslerken seçici olmak aynı derecede önem taşır.
Bilgi kaynağını seçerken nitelikli olanlarından tercih etmek, bilinçli medya tüketicisi olmak, düşünmeye zaman ayırmak ve bilgiye maruz kalmanın ötesinde, onu sindirmek ve eleştirel bir gözle düşünmek, zihinsel sağlığımızı düşünce abur cuburundan korumanın en etkili yollarındandır. Zihnimizi neyle beslediğimiz, dünyayı algılama ve anlamlandırma biçimimizi doğrudan etkiler. Bu nedenle, kaliteli kaynaklardan beslenmek, sağlıklı bir zihinsel gelişim için hayati bir gerekliliktir. Bu doğrultuda, bilgi tüketiminde de seçici olmak gerekiyor. Güvenilir kaynakları tercih etmek, eleştirel düşünmek ve farklı perspektifleri değerlendirmek, zihni sağlıklı tutmak için son derece önemli.
Abur cubur gıdalar lezzetli olabilir ama uzun vadede sağlığa zarar verirse, kulaktan dolma, doğruluğu şüpheli, yüzeysel veya manipülatif bilgiler de zihinsel sağlığa zarar verebilir. Özellikle sosyal medyada hızla yayılan, derinlemesine düşünülmeden kabul edilen bilgileri bu kapsamda değerlendirebiliriz.
Oxford sözlüğünün 2024’ün en popüler kelimesini beyin çürümesi (brain rot) olarak açıklamış olması ve ‘önemsiz veya zorlayıcı olmadığı düşünülen bilginin aşırı tüketimi sonucunda, bir kişinin zihinsel ya da entelektüel durumunun bozulması’ şeklinde tanımlaması geldiğimiz noktanın vahametini gösteriyor. Düşük kaliteli, birbirinden kopuk ve atıştırmalık cinsten bilgileri çok tüketince zihin bulantısı yapıyor, bir anlamda sürekli abur cubur yiyen kişinin midesinin bozulması gibi bir hâl oluyor.
Hâkim kültür akli melekeleri sağlıklı bir şekilde çalışan bir toplum istemiyor. Bu vizyonla içerik üretenler berrak bir zihin ise asla istemiyor. Ne kadar bulanık olursa o kadar iyi modunda. Bu yüzden her gün gereksiz bilgiler güncelleniyor. Dertleri düşünce dünyamızı felç etmek. Bu türden tehlikelere karşı tedbir geliştirmek durumundayız. Nasıl ki sağlıklı beslenme için abur cuburla mücadele ediyorsak fikri ve zihni gelişmemiz için de bu türden içerik üretimlerinden kaçınmakla mükellefiz. Tabii ki alternatif içerikler üreterek, okumayı ve dinlemeyi ihmal etmeyerek.