Prof. Dr. Nurullah GÜR

Prof. Dr. Nurullah GÜR

Diğer Yazıları

DOÇ. DR. NURULLAH GÜR
ngur

Ülkeler koronavirüs şokunun ekonomik etkilerini bertaraf etmek için onlarca farklı politikayı uygulamaya koydu. Yeni krediler, faiz indirimleri, kredi yapılandırmaları, vergi ödemelerinin ertelenmesi, kısa çalışma ödeneği, doğrudan destekler ve daha niceleri. Amaç, mümkün olduğunca şirketleri ayakta tutmak ve istihdamı korumak üzerineydi. Politika yapıcıların işi gerçekten zordu. Nereye ne kadarlık destek sağlanacağı ile ilgili elde yeteri kadar veri yoktu. Bunları tespit etmek için zaman da çok kısıtlıydı. Bu yüzden birçok deneysel politika uygulamaya sokuldu.

Küresel çapta sunulan destek miktarı 11 trilyon doları buldu.

Zaman geçtikçe ilk şok atlatıldı, ekonomiler yeniden açıldı ve rakamlar belli ölçülerde düzelmeye başladı. Ancak bazı risklerin ve sorunların devam ettiği de bir gerçek. BIS tarafından yapılan bir çalışmanın sonuçlarına göre, gelişmiş ülkelerde iflas oranları 2021’de geçtiğimiz yıla kıyasla yüzde 20 artış gösterebilir. Ekonomiler halen desteğe muhtaç durumda. Ancak hükümetler yeni destekler konusunda daha emin adımlar atmak istiyor. Desteklerin maliyeti ve yan etkileri daha fazla dikkate alınıyor.

KOBİ’LERE DAHA FAZLA DESTEK

Özellikle KOBİ’lerin daha fazla desteğe ihtiyacı var. KOBİ’ler dünya genelinde istihdamın yaklaşık yüzde 60’ını sağlıyor. Ekonomilere dinamizm katıyorlar ve büyümeyi ateşliyorlar. Ekonominin can damarı olan KOBİ’ler, bir taraftan da maalesef krizlerden en fazla etkilenen birimler. IMF tarafından yayınlanan ve 17 ülkeyi kapsayan bir araştırmanın bulgularına göre, bu ülkelerde KOBİ’lerin iflas oranı koronavirüs krizinden dolayı yüzde 9.4’ten yüzde 18.2’ye çıkabilir. Kamu destekleri bu iflasların önüne geçebilir ve on binlerce insanın işsiz kalmasını engelleyebilir. Ama işin bir de maliyet boyutu var. Kurtarılan şirket sayısı arttıkça kurtarma paketlerinin maliyetleri artıyor. Bir taraftan da kurtarılması neredeyse imkansız olan veya desteğe ihtiyaç duymayan şirketlere boş yere kaynak ayırma riski var.

Doğru sektörleri desteklemek çok kritik. Aynı zamanda mali tabloları koronavirüs şokundan dolayı geçici bir süreliğine bozulan, yani bu dönemde gerçekten desteğe ihtiyaç duyan şirketlere kaynakları yöneltmek gerekiyor. Yukarıda bahsettiğim çalışmaya göre, bu tarzdaki hedefli politikalar, genele yayılmış politikalardan hem üç kat daha az maliyetli hem de ekonomik aktivite açısından daha verimli sonuçlar üretebiliyorlar.

SEKTÖR BAZLI AYRIŞMALAR

Kamunun desteklere yönelik doğru adresleri bulması için bütün şirketlerin finansal tablolarını kısa sürede analiz edebilme kapasitesine sahip olması lazım. Şu anki veri kaynakları ve teknoloji seviyesiyle hiçbir ülke hedefli politikalar için doğru şirketleri tam olarak tespit edemez. Büyük veri ve diğer teknolojik araçlar geliştikçe gelecekte bu imkana ulaşabiliriz. O zaman hedefli politikalar üretmek daha kolay olacak.

Ancak şu an politika yapıcıların çözmesi gereken acil sorunlar var. Dolayısıyla ülkeler sadece hedefli politikalar uygulayabilecek bir lükse sahip değil. Yine de mevcut koşullarda politika tercihlerinde farklılaşmaya gitmek söz konusu olabilir. Örneğin, şirketler bu dönemde yeni kredi imkanlarından ziyade maliyetleri düşürücü ve nakit akışlarını farklı yollarla destekleyici politikalara daha fazla ihtiyaç duyuyorlar.

Bu bağlamda kısa çalışma ödeneği, hibe ve vergi iadesi ödemeleri gibi politikalar daha fazla ön plana çıkarılabilir. Veya politikalarda sektör bazlı ayrışmalar yapılabilir.

16 Ekim 2020 Cuma