tatil-sepeti
Prof. Dr. Ahmet Emre BİLGİLİ

Prof. Dr. Ahmet Emre BİLGİLİ

Diğer Yazıları

PROF. DR. AHMET EMRE BİLGİLİ

Dil varsa kültür vardır, yoksa kültürün de milletin de devamlılığı sağlıklı olmaz. Dil, bir milletin kaderi ile de ilgilidir. Bu ülkede dil ve kültür üzerine çok kavga verildi. Dilin sadece iletişim aracı olmadığı, çok daha derin kültürel roller üstlendiği yazıldı, çizildi. Kitaplar, makaleler ve köşe yazıları kaleme alındı, konferanslar verildi, toplantılar yapıldı. Ömrünü bu mücadeleye adayan adam olarak bilinenD. Mehmet Doğan, Büyük Türkçe Sözlük’ü yayınlayalı 40 yıl, ‘Dil, Kültür ve Yabancılaşma’ isimli kitabını yazalı yaklaşık yarım asır olmuş. O, saçlarını bu uğurda ağartsa da mücadeleye devam ediyor. Dil ve Edebiyat Derneği BaşkanıEkrem Erdemise siyasetçi olmanın verdiği nüfuzu da kullanarak, uygulamaya yönelik bir dizi çalışmalar yaptı. Başardıkları da başaramadıkları da oldu, mücadelesine devam ediyor.

Günümüzde, çarpıcı bir örnek olması açısından; Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri başta olmak üzere birçok Arap ülkesinde konuşma dili anlamında Arapça’nın yerini İngilizce’nin almaya başladığını belirtelim. Dil konusunu kültür gibi derin rolleri olan husustan bağımsız, sadece bir iletişim aracı olarak görürseniz olacağı budur. Onlar da çok derdinde değil zaten. Bu gidişle Peygamber dili olarak Arapça’nın yaşatılmasının derdini de Türkler üstlenecek görünüyor.

Biz yakın tarihimizden iyi biliyoruz ki, dile müdahale dilin kısırlığına yol açmış, dilin kısırlığı ise herhangi bir konuda tefekkür etmenin, derinleşmenin önündeki en büyük engel olmuş. Söz dağarcığımızı sınırlayanlar düşünme gücümüzü tehdit etmişler, bilme ve düşünme kapasitemizin gelişmesini hiç istememişler. Yunus Emre’nin dildeki sadeliği ve derinliği üzerinde ciddi olarak düşünmek gerekir. Büyük mütefekkirlerimizin dili kullanmadaki maharetleri onların konulara olan vukûfiyetini de beraberinde getirdi. Bu konuda kalem oynatacak değiliz. Zira bu alanda büyük üstadlar tarafından gerçekten yazılmadık, çizilmedik husus kalmadı. Burada gündeme getireceğimiz konu, biraz da bürokratik görevimiz gereği yurt dışında Türkçe öğretimi ile ilgili yaşanan problemler ve çözüm doğrultusunda yapmaya çalıştıklarımız.

Eğer gereği gibi önem verilirse, dil ve kültürün bireyi nasıl ayakta tuttuğu, nasıl dinamizm kazandırdığı, yabancı kültür ortamında çok daha iyi anlaşılır. Bunu Almanya, Fransa ve diğer Avrupa ülkelerindeki gözlemlerimizden ve araştırmalardan biliyoruz. Veya azınlık durumundaki kültürlerde dil ve kültürün zayıflığı, bireyi nasıl kolayca asimile ettiği ve başkalaştırdığı göz önünde. Kültürün devamlılığının dil ile sağlandığı gerçeği, yurt dışındaki yeni kuşakları nasıl zayıf düşürdüğünü açıkça gösteriyor. Zira dil; insanın ve toplumsal hayatın en canlı araçlarından biri ve günümüzün çok kültürlü ortamında son derece önemli bir rol üstlendi.

Burada temel hedef; yurt dışındaki soydaşlarımızı ülke ile irtibatını devam ettirmek, sonraki kuşakların irtibatını kurmak ve bunun devamlılığını sağlamak. Bu da dili dolayısıyla kültürü canlı ve diri tutmamıza bağlı. Bunun olabilmesi için devletin merkez teşkilatı, dış misyon kuruluşlarımız, yurt dışı STK’larımız, Dışişleri Bakanlığı’nın koordinesinde güçlü bir işbirliği ile çalışması gerekir.

Bir örnek olarak; Milli Eğitim Bakanlığı ve Maarif Vakfı işbirliği ile Türkçe’nin yabancı dil ‘Müfredat Geliştirme Komisyonu’ kuruldu, 13 farklı üniversiteden 30 akademisyenin katılımı ile ‘Yabancı Dil Olarak Türkçe Öğretimi Programı’ yayımlandı. Bu program, yurt içi ve yurt dışında Türkçe’nin yabancı dil olarak öğretildiği örgün ve yaygın eğitim kurumlarında, materyal hazırlama süreçlerinde, Türkçe dil becerilerinin ölçme ve değerlendirmesine yönelik yapılan sınavlarda ulusal ve uluslararası standartları sağlamak amacıyla hazırlandı. Maarif Vakfı ile yapılan bu işbirliği vakfın dünya üzerindeki yaygınlığı düşünülecek olursa büyük önem taşıyor. Bununla birlikte 14 ülkede Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olarak faaliyet gösteren 65 okul ve kurum Türkçe’nin ve Türk kültürünün öğretilmesi hususunda faaliyet gösteriyor. Ayrıca yurt dışında yükseköğretim düzeyinde Türkçe öğretimi üniversitelerde Bakanlık tarafından görevlendirilen okutmanlar tarafından veriliyor. Yunus Emre Kültür Merkezlerinin çabaları da takdire değer şüphesiz.

Milli Eğitim Bakanlığı, Türkçe ve Türk kültürüne entegrasyon sürecinin daha verimli olması için bir yandan yabancı dil öğretimine yönelik yeni yaklaşımlar ve teknikler geliştirilmeye çalışılırken, diğer yandan yabancı dil öğretiminde dil-kültür bağıntısı üzerinde önemle durmayı sürdürecek.

Maarif Vakfı, Yurtdışı Türkler Başkanlığı ve Yunus Emre Enstitüsü bu konuda birlikte rol üstlenmeye, dil ve kültürü yaygınlaştırmaya devam edecekler. Bütün çabalar; yeryüzünün her tarafına dağılan ve Türkçe konuşan toplumları, ortak dil ve kültür havzası içinde tutarak hem bilim dili hem de kültür ve siyaset açısından güçlü duruşu muhafaza ederek dünya barışına katkı yapmak ve söz sahibi olmak içindir.

06 Kasım 2020 Cuma