Giriş: 22.08.2025 - 09:02
Güncelleme: 22.08.2025 - 09:02
FATİH OKTAY

FATİH OKTAY

Çin ekonomisi zorluklara rağmen makul hızlarda büyüyor ama tüketim artışı yeterince güçlü değil, fiyatlarda aşağı yönde baskı var. 


Bu durum, ülke yönetiminin tüketimin önemini anlamadığı, tüketime sıcak bakmadığı yönündeki yorumlarla karşılanıyor. Acaba öyle mi?


EKONOMİDE DURUM

Verilere göre, Çin ekonomisi 2025 yılı ilk yarısında, ülke yönetiminin bu yıl için hedefi olan yüzde 5’in üzerinde, yüzde 5.3 büyüdü. Bu rakama ulaşılmasında, ABD’nin artan gümrük vergilerine karşın yüzde 7.2 büyüyen ihracat önemli rol oynuyordu. Dış talebin canlılığına rağmen iç talebin güçlü olmadığının göstergesi olarak tüketici fiyatlarında yüzde 0.1 ve yüzde 3’e yakın düşüş vardı. 


Temmuz ayında da perakende satış ve sabit yatırım harcamalarında hedeflenen büyüme oranının altında kalmasına karşın büyüme rakamını toparlayacak olan yine yüzde 7.2 artan ihracat olacak görünüyor. 


Çin’in ihracatının artması (beraberinde ithalatının azalıyor olması), birçok ülke için artan dış ticaret açığı anlamına geliyor. Bu da başta ABD, diğer ülkelerin, Çin’i iç tüketimi yeterince desteklememesi, üretim fazlasının dış pazarlara yönelmesiyle kendi dış ticaret dengelerini bozmakla suçlamasına yol açıyor. Ancak, yeterli mi tartışılır ama ülke yönetimi tüketimi artırma konusunda 20-25 yıldır çaba gösteriyor. 


YÖNETİM VE TÜKETİM

Ülkede ekonomik büyümenin iç talebe dayanması, ülke yönetiminin gündemine 1997 Asya finansal krizi sonrasında girmişti. Bunun sonucu olarak, ülkenin ekonomik rotasını belirleyen beş yıllık planların, 2006-2010 yıllarını kapsayan 11.’sinin ana hedefini ülkenin büyüme modelini tüketime dayandırma oluşturuyordu.


Bunu gerçekleştirmek için bireylerin gelirlerinin artırılması gerekiyordu. Bu doğrultuda 11. Beş Yıllık Plan, asgari ücretlerin 3 kez, her birinde ortalama yüzde 13 olmak üzere artırılmasını öngörüyordu. Bunu takip eden 12. Beş Yıllık Plan’da ise asgari ücretlerdeki artışın yıllık ortalama yüzde 13 düzeyinde olması öngörülüyordu. Bu, Covid krizine kadar esas olarak böyle sürdü. Çin’i günümüzde ucuz işgücü cenneti olmaktan çıkaran bu süreç bireylerin harcanabilir gelirlerinde de büyük bir artış anlamına geliyordu. Bu, tarım vergisinin kaldırılması ve kırsal kesimin alım gücünü artırmaya yönelik politikalarla desteklendi.


Tüketimin artması için bireylerin gelirlerinden harcama eğiliminin de artması gerekir. Ülke insanlarının tasarruf eğilimlerinin çok yüksek olmasında önemli bir etken, piyasa reformları döneminde sosyal güvenlik sisteminin neredeyse tamamen ortadan kalkmış olmasıydı. Ülke yönetimi bu sistemi yeniden kurdu. Bu çerçevede sağlık sigortası sistemi 2000’lerin ortalarında nüfusun ufak bir bölümünü kapsarken 2010’ların sonunda, nüfusun neredeyse tamamı kapsanıyordu. 


Son zamanlardaki büyüme rakamları da ev eşyası, iç dekorasyon, otomobil satışlarına getirilen devlet desteği sayesinde gerçekleşiyor. Ülke yönetiminin tüketime sıcak bakmadığı doğru bir saptama gibi görünmüyor.