PROF. DR. AHMET EMRE BİLGİLİ
Bizde bir insan önemli bir bürokratik göreve atanınca sanal alemde hemen ‘kimdir’ araması yapılır. Eskiden bu tür bilgiler iyi bilenlere sorularak öğrenilirdi. Şimdi ise sanal alemin dijital ortamındaki bilgilerle iktifa ediyoruz. Bu alem ise bir anlamda karmakarışık ve dedikodu kabilinden, hakkınızda ne birikmişse bu malûmatları verir bize. Milli Eğitim Bakan Yardımcılığına atanan Osman Sezgin Hoca’yla ilgili daha çok eğitim anlayışından hareketle kısa bir portre denemesi yapmaya niyetlendik. Dileğimiz, bu tecrübeden ülkenin eğitimi adına yararlanılmasıdır.
Öncelikle bildiğimiz; maneviyat ölçüsü yüksek bir aile ortamında yetiştiğidir. Dolayısıyla dini eğitimini üniversiteden önce aile çevresinde almış ve bu açıdan sağlam bir karakter inşa etmiştir. Güçlü ve gelişmiş bir belagat, hitabet kabiliyetine sahip olması bir ölçüde bu ortamın etkisiyle ortaya çıkmıştır. Lisansüstü eğitimini Marmara ve İstanbul Üniversitelerinde yapmış ve akademik alan olarak tamamen eğitime yönelmiştir. Ülkemizin en köklü akademik eğitim birimi olan Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü’nde başlayan çalışma hayatı istikrarlı bir şekilde devam etmiştir. Dolayısıyla çok sayıda öğretmenin yetişmesine katkı sağlamış, onlara ilham vermiştir. Onun dersleri ve ders dışı konuşmaları Anadolu mayasını inşa eden bir muhteva içerisinde olur.
***
Güçlü bir cemiyet anlayışına sahip olan Osman Sezgin Hoca, eğitim ve kültür anlamında sivil inisiyatifler almasını da bilir. Eğitim ve kültürün hem akademik hem de cemiyet yönünü iyi bilen ve bu doğrultuda çalışan bir yaklaşımı vardır. Vatanını, milletini seven maneviyatı güçlü insanlar yetiştirmeyi şiar edinen ve bunu bir dava olarak gören hakikat sahibidir. Rahmetli Haluk Dursun Hoca’nın kadim dostlarındandır. Hocanın Boğaziçi derslerini öğretmenlerine ve velilerine yönelik her yıl uygulamalı olarak yapmıştır.
Eğitim anlayışı da bu hakikat çerçevesinde oluşmuştur. Yaygın eğitim anlayışlarına itiraz etmesini bilen, bunu sağlam temellendiren görüş ve inşa kabiliyeti vardır. Sözgelimi ona göre eğitim asla ‘istendik davranışlar geliştirme’ değildir. Eğitimi, kavramlar üzerinden düşünmeyi ve geliştirmeyi esas alan bir yaklaşım sahibidir. Yine söz gelimi; rekabetin zeminini oluşturan ‘hırs’ kavramı yerine daha pozitif bir algısı bulunan ‘azim’ kavramını benimser. Eğitimde değerler önemlidir ama bu teorik olarak değil talebeye, öğretmen ve eğitim yöneticiler üzerinden ‘hâl’den sirayet eder. Prensip olarak çocuğun eğitimine aile de ortak edilir. Motto; ailesini eğitemediğimizin çocuğunu da eğitemeyiz.
***
Osman Sezgin Hoca’nın eğitimle ilgili asıl gücü; akademik birikiminin yanında kurucusu olduğu okulda işin pratiğini edinmesidir.
Dile kolay, yaklaşık 25 yıllık bir tecrübe birikmiştir. Okul, resmiyette bir özel okuldur ama vakıf ruhu ile çalışan; ortak, yönetici ve öğretmenlerin bulunduğu bir kurumdur. Kurumun ortakları buradan ticari bir çıktı beklemezler. Ticari kaygıların sadece kurumu ayakta tutma düzeyinde kaldığı bir anlayışın hakim olduğudur. Bu çerçevede okulunda kantin bulunmaz ama kantine de ihtiyaç duyulmayan bir yapılanması vardır.
Bu okullarda birçok uygulama bulunur. Bunların başında, her sınıfta mutlaka bir ‘özel öğrenci’ bulunmasıdır. Yani literatürde ‘özel eğitim’ tanısı alandır. Bu, ‘kaynaştırma’ mantığının çok üzerinde olan bir uygulamadır ve yıllardır başarı ile devam etmektedir. İlk yıllarda velilerin tepkisi ile karşılaşılan, sonradan da ‘iyi ki sınıfımızda özel öğrenci var, çocuklarımız hayat bilgisini ve şükrü öğreniyorlar’ noktasına gelen bir uygulama haline gelmiştir.
Bu okullarda buna benzer tecrübe edilmiş çok sayıda özel uygulama vardır. Bunların tümünü bu köşede yazacak değiliz. Aslında bir çalışma grubunun bütün özel okullardaki tecrübe edilmiş ‘iyi uygulamaları’ çıkarıp üzerinde çalışma yapılması ne iyi olur. Tabii ki bu tür uygulamalarda asıl problem, Bakanlık ölçeğinin çok büyük olması ve bunun getireceği zorluklardır. Osman Hoca’nın da açmazı bu olacaktır. Ama yine de bazı uygulamaların genelleştirilmesi şansı vaki olabilir.
Hocanın eğitimle ilgili akademik birikimi ve uygulama tecrübesi iyi bir noktadadır. Elbette ki ülke çapındaki uygulamalar farklıdır, ölçeği büyüktür. Bakanlığın bu türden tecrübeye sahip üst bir yöneticiye ihtiyacı vardı. Umulur ki, Bakanın yaklaşımı ve Bakanlığın bürokrasisi bu tecrübeden yararlanmaya yönelik iyi bir zemin hazırlar ve maksat hasıl olur. Kazanan ülkemiz olur. Bilinir ki, zor zamanlar ihtirasla değil, aşkla görev yapanlarla aşılabilir.
29 Temmuz 2022 Cuma