FATİH OKTAY
Geçen yazımızda Trump yönetiminin Çin’e karşı savaşında başarılı olmadığını söylemiştik. Daha akılcı politikalar izleyeceği görülen Biden yönetiminin, Trump döneminde etkisiz olduğu veya Çin’den çok ABD’yi olumsuz etkilediği görülen yöntem ve yaklaşımlardan uzaklaşmasını veya bunları değiştirmesini bekleyebiliriz.
Trump yönetiminin başarısız araçlarının başında, Çin mallarına yüksek oranlı ek gümrük vergileri getirmek yoluyla ticaret savaşı geliyor. Geçen yazıda belirttiğimiz gibi, bu Çin’den çok ABD’ye zarar vermişti. Biden yönetimi, genel kapsamlı gümrük vergisi artırımlarından kaçınacak, bu aracı seçici ve dar kapsamlı olarak, ABD ekonomisine zararını en düşük düzeyde tutacak şekilde uygulayacak, ticaret savaşı büyük ölçüde ortadan kalkacaktır.
TEKNOLOJİ SAVAŞININ ŞİDDETİ AZALACAK
Aynı şekilde Çin ile teknoloji savaşında da Trump döneminin ABD şirketlerinin Huawei başta olmak üzere Çinli şirketlere teknolojik ürün ve hizmet sağlamasını engelleyen kara liste silahı daha seçici olarak ve ABD şirketlerine zararı sınırlayacak şekilde kullanılacaktır. Çinli öğrencilerin ABD’de eğitim görmesini, ABD ve Çin akademisyenleri arasında ortak çalışmalar yapılmasını, Çin kökenli teknik insanların ABD’de çalışmasını zorlaştıran, kısıtlayan uygulamalar da daha seçici olacak, ABD’ye olan zararları azaltılacak şekilde değiştirilecek, genel olarak iki ülke arasındaki teknoloji savaşının da şiddeti düşecektir.
Ancak bu konularda hızlı bir değişim olmayacaktır. Trump’ın, Covid-19 salgını ile ilgili politikalarının ABD’yi bir dördüncü dünya ülkesine düşürmüş olmasına karşın seçimleri az farkla kaybetmiş olması, onun politikalarının ABD seçmeninde güçlü bir karşılık bulduğunu gösteriyor. Bu durumda Biden yönetimi, bu politikalarda hızlı ve büyük değişiklikler yapamayacaktır. Öte yandan Biden yönetimi, bu değişiklikleri ancak Çin’den karşılığında alabildiğince çok şey alarak yapacaktır; bu da zaman alıcı müzakere süreçleri içinde gerçekleşecektir.
ABD MÜTTEFİKLERİYLE İŞBİRLİĞİ
Trump, göreve gelir gelmez, Çin’den de önce, ABD’nin müttefikleri ile mücadeleye girişmiş, tehditlerle onlardan çeşitli konularda taviz elde etmeye yönelik politikalar izlemişti. AB ve Japonya’nın, müttefiklerin birbirleriyle mücadele etmek yerine ortak politikalar çerçevesinde Çin’e karşı işbirliği yapması yönündeki çağrıları Trump yönetimince cevapsız bırakılmıştı. Biden yönetiminin Çin politikalarında ise müttefiklerle, özellikle gelişmiş ekonomisi olanlarla işbirliği önemli bir yer tutacak; Çin, ağırlıklı olarak bu ülkelerden oluşan bir ‘işbirliği grubu’ ile karşı karşıya olacaktır. Bu işbirliği, Trump yönetiminin sonlarında hedeflediği gibi çatışmacı ve dışlayıcı bir işbirliği değil, Çin’in teknolojik gelişiminin ve uluslararası etki alanının genişlemesini yavaşlatmaya ve bu alanlarda önüne geçmeye, bunun yanında Çin’in devlet destekli ekonomik ve teknolojik gelişme politikalarında değişiklik yapılmasını sağlamaya yönelik olacaktır. İşbirliği, bu ülkelerin Çin politikalarının etkinliğini arttırırken, Çin’in bunlara karşı koyma gücünü azaltacaktır.
Trump yönetimi, ABD’nin mimarı olduğu uluslararası düzenin kural ve kurumlarını Çin ile mücadelesinde kullanmamış, tersine bunları işlevsizleştirecek politikalar izlemiş, bu çerçevede Dünya Ticaret Örgütü çalışamaz hale gelmişti. Biden yönetiminin ilk işlerinden biri, Trump yönetiminin engellerini kaldırarak örgütün yeni Genel Direktörünün seçilmesini sağlamak oldu. ABD ve işbirliği yapan ülkelerin öncülüğüyle önümüzdeki dönemde bu örgütün kuralları, Çin’in devlet destekli teknolojik ve ekonomik gelişim politikalarının uygulanmasını zorlaştıracak şekilde değişecektir.
Bütün bunlar Çin’in işini zorlaştıracak, hızını bir miktar kesecek, ama ekonomik, teknolojik yükselişini durdurmayacaktır.
12 Mart 2021 Cuma