HAKAN GÜLDAĞ
Herhalde şu sıralar birbirimize en çok sorduğumuz sorulardan biri ‘şimdi ne olacak?’ Çünkü her gün yeni bir olayla karşı karşıya kalıyoruz. Doğrusu biz gazetecilerin haberin bol olduğu bu ortamdan şikayet etmeye hakkımız yok. Ama gelin görün ki, hareketlilik ne kadar bereket getiriyor, büyük soru işareti. Sanki sorunlarımız azmış gibi Rusya-Ukrayna savaşı da sorunlar zincirimize eklendi. Belirsizlik ve karmaşıklığın dozu daha da arttı.
Kuzeyimizdeki savaşın sona ermesi için Türkiye üzerine düşeni yapmaya çalışıyor. Son dönemde taraflar arasında kalıcı ateşkes ve uzlaşma süreci ile ilgili hemen her adımda Türkiye’nin çabası hissediliyor. Dost düşman herkes de biliyor ki, Türkiye’nin bu savaştan bir çıkarı yok. Aksine, rakamlara bakınca Ukrayna ile Rusya arasındaki bu savaştan ekonomik olarak en olumsuz etkilenen ülkelerin başında geliyor.
Mesela turizm gelirlerimizin yüzde 27’si, geçen yıl 7 milyon turistin geldiği bu iki ülkeden. Sadece Ukrayna’dan 2021’de 2 milyon turist geldi Türkiye’ye. Bu yıl savaş var. Savaş halindeki bir ülkeden zorunlular dışında kim gelecek? Savaşın da etkisiyle, bu yıl muhtemelen beklendiği gibi 42 milyon turist gelmeyecek. Turizm gelirimiz de 35 milyar dolar olamayacak. Türkiye’ye geçen yıl 30 milyon turist gelmişti. 24.5 milyar dolar da gelir elde etmiştik. Bu yıl, bu rakamları koruyabilirsek ne ala...
Enerji tarafında da ciddi bir yük geldi Türkiye’nin üzerine. Savaşın tetiklediği petrol ve doğalgaz fiyatları enerji faturamızı kabarttıkça kabartıyor. Geçen yıl nisan ayında brent tipi petrolün fiyatı varil başına 60 dolar düzeyindeydi. Aylık enerji ithalatımız da 3 milyar dolar civarındaydı. Bu yıl, petrol fiyatları 100 doların epey üzerinde seyrediyor. Aylık enerji açığımız da 8 milyar dolara yaklaştı. Bu durumda enerji faturamızın çok ciddi biçimde artacağı aşikar. 2021 yılında enerji ithalatına 50.5 milyar dolar ödedik. Bu yıl, hem petrol hem de doğalgaz fiyatları yüksek kalmaya devam ederse, enerji ithalatına ödeyeceğimiz para 100 milyar dolara doğru tırmanabilir.
BELİRSİZLİKLERİN DOZU ARTIYOR, PLANLAMAYI ISKALAMAYIN
Bu Eko-Mercek’te niyetim, Türkiye’nin savaştan yaşadığı ekonomik kayıpları sıralamak değil. Örnekleri, belirsizliklerin ve risklerin arttığına dikkat çekmek için verdim. Bugünler çalkantılı dönemler. Çalkantılı dönemlerde geleceği tahmin etmek çok zor. Bakıyorsunuz olaylar bir gün belli bir yöne akıyormuş gibi görünürken, birden adeta bir ‘U’ dönüşüyle başka bir yöne doğru akmaya başlıyor. Görünen o ki, karşımıza ani ve sert virajlar çıkmaya devam edecek.
Bu ortamda icra kurulları eskisinden üç kat daha fazla mesai yapmaya başladı. Yönetim kurulu toplantılarının da trafiği arttı. Şirketler, bir çıkıp, bir inen emtia fiyatlarıyla, maliyetlerle mücadele etmeye çalışıyor. Dünyadan ve Türkiye ekonomisinden gelen enflasyonist etkilerle artan, daha doğrusu şişen cirolar karşısında ihtiyaç duydukları işletme sermayesinin peşinde koşturuyor.
Bütün bu hayhuy arasında dikkatimi çeken bir nokta var. Belirsizliklerin arttığı bu ortamda ‘senaryo planlaması’ şirketlerin kullanmaya başladığı bir mücadele ve tedbir yöntemi olarak öne çıkmaya başladı.
Tabii, hemen her sektörde, kurumsallaşmış ya da aile şirketi olsun, irili ufaklı şirketlerimizde hep bir plan vardır. Planlama, hedeflerin belirlenmesi ve bu hedeflere ulaşmak için yapılacak şeylerin tanımlanması için yürütülen sürece verilen isimse, çok detaylı olmayabilir, çoğu kez tek kişinin aklından çıkmıştır ama ben plan-programı olmayan işletmeye pek rastlamadım.
CEVAPLARA İHTİYAÇ DUYAN SORULAR
Geçenlerde işletmecilikte uluslararası bir hocamız Osman Ata Ataç, planlamanın önemine dikkat çekiyordu bir yazısında. Ve hemen arkasından planlamanın belli sorulara cevap arandığı bir süreç olduğunu vurguluyordu:
Neredeyiz? Planlama süreci sonucu nerede olmak istiyoruz?
Olmak istediğimiz yere nasıl varacağız? Vardığımızı nasıl anlayacağız?
Olmak istediğimiz yere varmak için hangi kaynaklara ihtiyacımız olacak? Miktarı ne olacak? Vasıfları ne olacak?
Bu kaynakları ne zaman, kaça elde etmeliyiz-edeceğiz?
GELECEĞİ TAHMİN ETMENİN ZORLUĞU
Hiç şüphe yok ki, bu kolay iş değil. Ancak çok faydalı... Yukarıda sıralanan sorulara cevap aranırken, ‘geleceği tahmin etmek’ önemli bir role sahip. Geleceği tahminin tüm zorluklarına rağmen, önümüzdeki süreçte neler olabileceğini sistemli bir şekilde araştırdığımızda ufkumuz genişliyor. Bakışımız derinleşiyor. Beklenmedik olaylar ortaya çıktığında, bu bakışla mücadele etmek kolaylaşıyor.
HATA YAPMA İHTİMALİNİ HEP AKILDA TUTUN
Öte yandan, geleceği tahmine dayalı çalışmalarda tahmini en kolay şey, hata yapma ihtimalinin ne kadar yüksek olduğudur. Özellikle de, politikaların ne zaman, nasıl değişeceğinin belli olmadığı ortamlarda senaryo planlaması yapmanın zorluğu ortada. Böyle bir ortamda, yapıla-bilecek en önemli şey, işletmecilerimizin kendi yaptıkları hataları azaltmaları olur.
Bu hataların başında da bildiğimizi sandığımız ya da inandığımız görüş ve verilerin dışındaki verilere direnmek geliyor. Oysa sağlıklı senaryo planlaması yapmak için açık görüşlü olmak ve her türlü bilgiyi taraf tutmaksızın değerlendirmek önemli.
Uzmanlara göre, senaryo planlamasında, ne kadar ilginç olursa olsun, gelecekteki gelişmelere orantısız ağırlık vermek de yaygın düşülen hatalardan biri. Şüphesiz, ilginç ve beklenmedik bir gelişmeyi, herkesten önce yakalamak önemli. Ancak fikrin heyecanına kapılıp ihtiyatı elden bırakmak ciddi bir hata olacaktır.
NE AŞIRI İYİMSERLİK, NE DE KÖTÜMSERLİK
Senaryo planlamasında olumlu bir tutum ise geleceğin geçmişe benzemeyeceğini baştan kabullenmek. Kendi deneyimlerinizde kısa geçmişe bir bakış, bu kabulün ne kadar doğru olduğunu gösterecektir. Ne aşırı iyimserlik, ne de aşırı kötümserlik tuzağına düşmemek gerekiyor. Çoğunlukla, ‘sen işini kış tut, yaz çıkarsa bahtına’ atasözümüzde vurgulandığı gibi kötümser senaryolar tercih edilebilir. Uzmanlar, bunun da çok doğru olmadığını ‘ne olur ne olmaz’ düşüncesinin planlama için geçerli bir yaklaşım olmadığını vurguluyorlar.
Herhalde söylemeye pek gerek yok ama bu tür bir çalışmanın mümkün olduğunca en fazla katılımla yapılması bir diğer önemli uzman tavsiyesi...
Belirsizlik ve karmaşanın arttığı dönemlerde senaryo planlamasına ihtiyaç da artacak. Çünkü senaryo planlaması, geleceğe ışık tutuyor. Tek bir ihtimale göre planlama yapan şirket yöneticileri, olaylar beklentilerin aksi yönde geliştiğinde, şaşırıp kalıyor ve gerekli manevraları gerektiği zamanda yapamıyor. Senaryo planlaması, aynı zamanda, iş hayatının günlük sorunlarına, ana trendlerin perspektifinden bakabilme imkanı verdiği için de son derece değerli.
TEMEL ADIMLAR
İş dünyasının moral grafiği bu sıralar bir testerenin dişleri gibi bir inip bir çıkıyor. Ne yapacağımızı şaşırıyoruz. Değişik ihtimallerin hesaba katılması, işler karıştığında kararların aceleye gelmesini engelliyor. Bu çerçevede, senaryo planlaması, değişime ve oynaklığa karşı reflekslerimizi güçlendiriyor.
Ve de zamanlama avantajı sağlıyor. Uzmanlar şu adımların atılmasını öneriyor:
Etki yapacak faktörleri tanımlayın: Senaryo planlaması yaparken, öncelikle işletmenin cevaplaması gereken soru ve sorunlarına etki edebilecek faktörleri tanımlamak gerekiyor. Basitten karmaşığa doğru müşteri tercihleri, eski ve yeni rakipler, tedarik zincirinde olabilecek değişiklikler, politik, ekonomik, sosyal ve teknolojik faktörlerin tanımlanması senaryo planlamasından umulan sonuçların alınabilmesi için kritik bir öneme sahip. Mesela, işletmeniz için üretim teknolojisi anahtar bir konuysa, planlama süreci içinde teknolojide beklenen değişikliklerin tanımlanması ve işletmenin teknolojiye yapması gerekebilecek yatırımın belirlenmesi önemli.
Tanımlanan faktörler için riskleri belirleyin: Uzmanlar, eğer soru ve sorunlara etki yapacak faktörlerde, beklentilere bir olasılık tanımlanabiliyorsa risk, tanımlanamıyorsa belirsizlik olarak nitelendiriyor. İşletmenizin ileriki günlerde yapması gereken çalışmaları, risk ve belirsizlikleri tanımlamanızdan sonra ele almanızda yarar var.
Olası gelişmeleri sınırlandırın ve seçin: Her gelecek senaryosu için bir aksiyon planı yapılması imkansız.O zaman yapılacak şey, ‘gelecekte başımıza gelebilecekler’ listesini kısaltmak. Sonraki adımda ise seçilen senaryoları birbirleriyle ve senaryolara konu olmayan konularla ilişkilerini tanımlayın. Uzmanlar, işletmelerde hiçbir şeyin izole olmadığına göre, gelecek tahminlerinin hangi işletme sürecini ve senaryosunu ne derecede, nasıl etkileyeceğinin belirlenmesinin önemine dikkat çekiyor.
Seçilen senaryolara gelecek tepkileri planlayın: Senaryo planlamasında kaybolup gitmemek için her senaryo için farklı birhareket planlamadan çok, en fazla senaryo için uygun olacak strateji ve hareketlerin seçilmesi önem kazanıyor.Tabii her işin olduğu gibi, senaryo planlamasının bir de başarısızlık boyutu var. Biz senaryoları oluşturup, planımızı yaptık diye, başarı da garantilenmiş olmuyor maalesef. Olası başarısızlığın erken teşhisi ve başarının ölçülebilmesi için bir değerlendirme sisteminin kurulmasını ihmal etmemek gerekiyor.
01 Nisan 2022 Cuma