PROF. DR. AHMET EMRE BİLGİLİ
Bu hafta ülkede arkeolojiyi çok konuşacağız. Zira arkeoloji ile ilgili bir şura ilk kez düzenlenmiş oluyor. Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Enstitüsü tarafından düzenlenen I. Arkeoloji Şurası’nda üç gün boyunca arkeoloji bütün boyutları ile konuşulmuş olacak.
Buna ülkemizin ihtiyacı var, arkeoloji ve ilgili akademik alanların da ihtiyacı var. Zira arkeoloji, arkeolojiden ibaret değildir ve gündelik hayatla ilişkilidir. Bundan dolayı bu şurayı akıl eden ve emeği geçenlere koca bir teşekkür borcumuz var. İşin ağır işçiliğini üstlenen Hakan Tanrıöver’e de özellikle.
Bu nedenle biz de köşemizi bu konuya ayıralım ve şöyle bir soru ile başlayalım: Arkeolojinin toplumda bir karşılığı var mı? Veya olmalı mı? Bildiğimizden ve işin kolayından hareket edecek olursak; günümüz sosyolojisi ile hiçbir ilişkisini kurmadan arkeoloji yapılabilir, arkeolog da olunabilir. Sonuçta arkeolojik kazılarla, geçmiş bir toplum/uygarlıkla ilgili bilinmeyen bazı bilgilere ulaşıyoruz, objeler ortaya çıkıyor, eserler görünür hale geliyor. Bu çerçevede günümüzle ve gündelik hayatla hiç ilgi kurmadan da arkeoloji yapılabilir. Kimse de sizden bunu sorgulamaz.
Sorunun ikinci yani ‘olmalı mı’ kısmına gelecek olursak, burada dikkat çekici görüşler söyleyebiliriz. Burada, arkeolojiyi sosyoloji ile irtibatlandırmanın, yani gündelik hayatla ilişkilendirmekten ne fayda mülahaza edilir sorusu da önem taşır. Kestirmeden ifade edecek olursa; nitelikli bir ilişkilendirme arkeolojiye iyi gelir, açılım sağlar, zararı da olmaz, faydadan hali değildir. Arkeologları, kısmen bir adada yaşamaktan kurtarır, hayatın içine çeker, diğer akademik alanlarla da münasebet kurmalarına zemin hazırlar.
***
Meramımızı bir örnekle açıklama gayretine girişelim. Arkeologların ‘tarihin sıfır noktası’ olarak sundukları Göbeklitepe kazısı, bu alanda bir buluş gibidir ve hakikaten arkeoloji açısından büyük bir olaydır. İnsanların burayı gezerek öğrenmeleri de ilham veren iyi bir öğrenme sürecidir. Diğer kazılarda ortaya çıkanlar ise basında ‘ikinci Göbeklitepe’ türünden haberler yapıldığı için esas alınan ve ilham verici bir boyutu bulunuyor.
Böylece kadim şehir olarak Urfa, Göbeklitepe’nin keşfi ile birlikte sadece ülkemizde değil, küresel bir merak buraya yönlenmiş görünüyor.
Örnek olması açısından Göbeklitepe ile ilgili derlenen bilgiler üzerinden düşündüğümüzde; burasının insanlığın doğduğu yani Adem ile Havva’nın gönderildiği yer olabileceği, yapı olarak 11 bin 500 yıl öncesine tarihlendirildiği için daha eskisi olmayan önemli bir özelliğe sahip oluşu, gök cisimlerinin hareketlerini takip etmek ve onlara tapınmak için yapılmış olabileceği, insanoğlu tarafından seçilen ve yaratılan büyük bir buluşma merkezi olduğu, günlük yaşama yönelik mekanlarla değil, törensel amaçlı inşa edilmiş anıtsal yapılarla kaplı olduğunun hakim görüş olduğu, tarım toplumuna geçiş bilgilerimizi alt üst ettiği için önemli olduğu, kültürel devrimin tarım toplumundan önce gerçekleşmesini mümkün gören bir bulgu olabileceği, bir toplanma yeri yani aslında döneminin Hac yapılan bir mekan olabilmesi, kendisi de Harranlı olan Hazreti İbrahim’in atalarının Göbeklitepe’yi yapmış olmasının da ihtimal dahilinde olduğu anlaşılıyor.
***
Şimdi bu türden bilgiler bize, işin çok boyutluluğunu ve malzemenin geniş olduğunu gösteriyor. Niyetimiz; bütün bu dolaşan fikirler üzerine bir şehir politikası olarak Urfa’nın bir stratejiye sahip olup olmadığıdır. Aksi; Göbeklitepe’nin konumlandırma açısından şehre bu anlamda giderek bir karmaşa getirmesidir. Akılcı bir strateji ile bunların tümü karmaşa yerine şehir kazanımı haline getirilebilir.
Burada arkeologlarla birlikte arkeolojinin bulgularını şehir siyaseti çerçevesi içinde yorumlayacak kişilere ihtiyaç var. Bunlar; dinler tarihçileri, şehir çalışan akademisyenler, edebiyatçılar, felsefeciler, kültürel antropologlar, stratejistler olmalı. Kısaca, Urfa; bu stratejiyi iyi bir şekilde oluşturmaya mahkumdur ve en güzeli de bunun mümkün oluşudur. Zira halkın ve kültürün dilindeki Peygamberler Şehri sıfatı özel bir önemi haizdir ve bizlerin bu şehre olan kalbî bağlılığını ifade eder.
Yine örnekten yola çıkarak son sözümüzü söyleyecek olursak; arkeolojiyi sonuçları ve bulguları itibariyle günümüzle ilişkilendirerek bir konumlandırmayı başarabilirsek hakikaten arkeolojinin önünü açmış ve onu daha popüler hale getirmiş olacağız. Bizce buna ihtiyaç var, arkeolojinin de diğer akademik alanlara.
10 Haziran 2022 Cuma