Prof. Dr. Ahmet Emre Bilgili
Herkes korona salgını sonrası hayatın nasıl şekilleneceği konusunda fikir yürütmeye, hatta ahkâm kesmeye koyuldu. Bilimin her alanında, bütün sektörlerde, sosyal medyada, televizyon programlarında, evlerde, bürokraside, sanal cemaatlerde, toplumun bütün kesimlerinde -biraz da evde kalmanın tetiklemesi ile- yoğun bir çalışma var. Sadece gündelik hayatın değil; ailenin, toplumun, kültürün, eğitimin, iktisadın, siyasetin ve hatta devletlerin yeniden şekilleneceği konusunda nerdeyse ittifak oluşmuş durumda. Dünyada tüm devletler ve kuruluşlar -komplo teorileri hariç- salgına karşı insanlık savunma hattı oluşturma durumunda. Herkesi tehdit eden bir konuma geldiğinden bu dayanışmanın anlamı elbette büyük.
Tartışmanın başka bir boyutu; bu salgının etkilerinin de diğerleri gibi geçip geçmeyeceği yönünde. Bunun da geçici olduğunu söyleyenler rahat davranıyorlar fakat çoğunluk tedirgin ve bu kez farklı olduğu görüşündeler. Haksız da değiller. İlk kez bir salgın dolaşım itibariyle gerçekten küresel hale geldi. Birleşmiş Milletlere dahil ülkelerin hemen hemen tümünde etkili oldu. İfade ettiğimiz gibi hayatın her yanını etkisi altına aldı, bütün bilim dünyası harekete geçti. Bu konuda sosyolojik bilgi; toplumsal hafızanın zayıf olduğu yönünde. Evet, toplum çabuk unutur, çoğunlukla arkasına değil, önüne bakar. Fakat bu kez sanki gerçekten farklı bir durum var. Salgın, birçok alanda toplumun her kesimini ilgilendirecek temel değişimlere yol açacak gibi görünüyor. Artık komplo teorilerine açık küresel bir toplum var.
EVİ YENİDEN KEŞFE ÇIKTIK
Buradan konuyu daraltalım ve başlığımıza dönelim. Tam da aile ve evin kutsallığına ağıt yakarken bu epidemi çıktı. Mekân olarak evi çokça kullanan bir aile geleneğine sahip olmamıza rağmen son yıllarda iyice artan ev dışı kullanım had safhaya gelmişti. Eve misafir kabul etmeme, davetleri dış mekânlarda verme, evde davet verilecekse de ikramları hazır halde dışarıdan temin etme, ailenin tüm bireylerinin buluşmalarını ev dışına taşıması ve aklınıza gelebilecek her türden buluşmalar evin dışına kaçmıştı.
Şimdi tabiri caiz ise korona oldukça eşitlikçi görünüyor. Evi kutsayanları da evi dışlayanları da ve her ikisinin arasındakileri de eve mahkum etti. Toplum olarak evi yeniden keşfe çıktık. Resmi mottoya uyduk ve evde hayatı aramaya koyulduk. Bu vesile ile evi şenlendirenler, ev de güzelmiş diyenler, evde zoraki duranlar ve dahi sokak diye tutturarak hastalığa bulaşma özgürlüğümü kullanmak istiyorumdiyen marjinaller de dahil birlikte ses verdik.
Büyük çoğunluk olarak evi yeniden keşfetmekten mutlu olduk. Evde yeni maceralara giriştik, büyüklerimizin yapa geldiği ama bizim unuttuğumuz şeyleri yeniden keşfettik. Evde aile iletişimi yerine sanal iletişimi tercih ettiysek de, kitap okumaya yönelme gereği gibi olmadıysa da bu durum memnuniyetimizi azaltmadı. Ve nihayet birbirimizden bıkmadık, anlama gayreti içinde olduk. Aslında evde göremediğimiz, eksik olan bizmişiz, bunu anladık ve tamamlandık.
İNSANLIK SAVUNMA HATTI
Bilindiği üzere virüsün kendisi biyolojik ama ürettiği etki-tepki sosyolojiktir. Bunu toplumun her alanında yaşadık. Batı dünyasının yaşlılara olan temel yaklaşımının hiç de insani olmadığını bu vesile ile görmüş olduk. Burada antropolojik anlamda kültür belirleyici oldu. Biz değerlerimiz gereği yaşlılarımızı ve engellilerimizi el üstünde tuttuk, diğerleri öncelikli olmayan bir sınıflamaya tabi tuttu.
Biz, musibetlerden bile ders çıkarma ve olanda hayır olduğuna inanan bir kültürden geliyoruz. Bu küresel pandemi konusunda insanlıktan yana tavır aldık ve adeta yaklaşım olarak gücümüz yettiğince ayrım yapmadan insanlık savunma hattı inşa ettik. Şimdi bu küresel siyasetimizi sürdürmemizin yanında çok ihmal ettiğimiz aileye ve eve dönmeliyiz ve toplum olarak pratikte yaptığımız hatalardan geri dönmeliyiz. Aileyi ve evi sadece teorik olarak değil, pratikte de kutsal gördüğümüzü yaşantımızla ortaya koymalıyız. Evimizi her açıdan güçlü ve sağlam tutamaz isek küresel ölçekte de siyaset yapamayız.
Şimdi, hem kutsal Ramazan ayının içerisindeyiz hem de ailemizle birlikteyiz. İşte tam da bunu bir fırsat olarak görmeli ve değerlendirmeliyiz. Bütünsel bir bakış açısıyla aile üyeleri arası iletişimimizi maneviyatla harmanlayarak güçlendirmeli ve bu salgından daha sağlam bir aile yapısı ile çıkmalıyız. Camiler kapalı olduğundan evlerimizi aynı zamanda ibadetlerin birlikte icra edildiği mekânlara dönüştürmeyi başarmalıyız.
24 Nisan 2020 Cuma