Giriş: 25.10.2019 - 00:00
Güncelleme: 24.10.2022 - 13:59
AHMET EMRE BİLGİLİ

AHMET EMRE BİLGİLİ

Prof. Dr. Ahmet Emre Bilgili

Yemen’i, bir ağıtlar yakılan türküsünden bir de ‘kahve Yemen’den gelir’ sözünden biliriz. Bugün ise tartışmasız en iyi kahvenin Afrika kıtasında yetiştiğini biliyoruz. Muhtemelen Yemen, coğrafi olarak bize yakın olduğundan ve biraz da kendi coğrafyamız olarak bildiğimiz içindir. Kahvenin ürün çeşitliliğinin artmasına ve kafe zincirlerinin çoğalmasına muvazi olarak tüketimi ve küresel dolaşımı da benzer oranda artıyor.

PETROLDEN SONRA İKİNCİ ÜRÜN

Aslında asıl sorumuzun şu olması gerekir: Kahvenin neresinden başlamalıyız? Sosyolojisinden mi, küresel oluşundan mı, sömürgecilik boyutundan mı, Türk kültürünün kahve kültürüne inanılmaz katkısından mı, ticari yanından mı, keyif verici tarafından mı, bağımlılık ve tarz oluşundan mu, hızla yaygınlaşan kafe kültürünün nereye gittiğine dair bir sorgulamadan mı, kahvenin vatanına ilişkin konulardan mı, ticaretini yapanlarla üretimini yapanlar arasındaki büyük savaş ve uçurumdan mı? Gerçekten neresinden başlamak gerekir?

Bilindiği üzere kahve, dünyada petrolden sonra ticareti en çok yapılan ikinci ürün. Petrol; hem bireysel araçlarda hem de sanayide kullanıldığı için doğal olarak yaygınlığı bulunuyor. Alternatifleri ise henüz onun tahtını sarsacak durumda değil. Kahve de dünya üzerinde evlerde, işyerlerinde ve kafelerde çok yaygın olarak kullanılıyor. Arasındaki tüketim açısından benzerlik de budur.

EN BÜYÜK ÜRETİCİ AFRİKA

Günümüzde Afrika’da en büyük kahve üreticisi ülkeler; Etiyopya, Kenya ve Tanzanya’dır. Fakat olaya ticari olarak baktığımızda asıl kazananın üreten değil, ticaretini yapan olduğu görülüyor. Kahve markaları çıkaran firmalarla birlikte küresel kafe zincirleri asıl kaymağı yiyorlar. İşin hakikati; üretici olan ülkeler, diğer bir deyişle işin hamaliyesini üstlenenler ikinci kısmını yani kafe zinciri oluşturma tarafını yapabilirlerse üreticinin hakkı daha rasyonel verilir, değilse kısmi sömürgecilik sürer gider.

Bir kahveyi en iyi yapan; sadece nerede yetiştirildiği, nasıl kavrulduğu değil, sürecin tamamıdır. En iyi kahveler başta Etiyopya olmak üzere Afrika’nın belli başlı ülkelerinde yetiştiği için doğal olarak diğer kıtalara göre pahalı. Kafe zincirlerinde de ortalama tüketiciye hitap edildiğinden dolayı ürün temini Afrika yerine Brezilya gibi diğer ülkelerden gerçekleştiriliyor. Dolayısıyla Afrika kahveleri pazara girmekte zorlanıyorlar. Örnek olarak İstanbul’da Etiyopya kahvesi içmek isteseniz bulmakta zorlanabilirsiniz.

Kahve üretimi açısından Afrika’dan Etiyopya ve Uganda dünyada ilk 10’da olmayı koruyor. Tüketicinin beğenisi yükseldiği oranda nitelikli çekirdeklere yani iyi kahvelere talep artacaktır. Bu ise Afrika kahvesinin avantajıdır. Afrika kahvelerine talebin artması ve dolayısıyla çiftçilerin bundan olumlu yönde etkileneceği bir gerçektir. Bu durum bugün için çok önemli; zira Afrika’nın kahve üretimi önemli tehditlerle karşı karşıya bulunuyor.

SÖMÜRGECİLİK ZİHNİYETİNE DEVAM

Sonuç olarak Afrika ve kahve bağlamında söylememiz gereken husus; kara kıtaya yönelik olarak sömürgecilik anlayışının devam ettirildiğidir. Bilindiği üzere sömürgecilik; felsefe olarak insani değildir, insanı yok sayan bir anlayıştır. Ticarette de felsefe olarak ahilik yaklaşımını küresel düzeyde yerleştirebildiğimiz ölçüde sömürge zihniyeti azalma sürecine girer. Değilse kapitalizmin vahşi boyutu egemen olmaya devam eder. Zira Afrika’dan petrol de çıksa kömür ve değerli madenler de çıksa ve nihayet konumuz olan kahve de üretilse Afrika’nın insanını değil, sömürge zihniyetini besliyor. İstanbul Ticaret Odası Afrika ile olan ticaretimizi önemsiyor, iyi de ediyor. Bu ticarette kahvenin özel bir yeri olsun. İyi kahveyi tüketelim ve yaygınlaştıralım. Vahşi kapitalizmi değil, kanaatkar ve sömürgeci olmayan bir ticaret anlayışını yaygınlaştıralım. Biz buyuz çünkü.