tatil-sepeti
Prof. Dr. Ahmet Emre BİLGİLİ

Prof. Dr. Ahmet Emre BİLGİLİ

Diğer Yazıları



Hepimiz iyi biliriz ki 15 Temmuz’u en iyi yaşayanlar bilir. Bilgileri tazedir, hafızalarında yaşanmışlıklar henüz canlıdır. Millet olarak tehlikeden kurtulalı sekiz yıl oldu. O gün 10 yaşındaki çocuklar bugün 18’inde. Bugün mağduriyeti oynayanlar asıl milletin evlatlarını nasıl mağdur ettiklerini göz ardı ediyorlar.

 Devşirilen ve ardından mankurtlaştırılarak heba edilen üstün zekâ potansiyeline sahip çocukları mı desek, tüm elemelerde sadece onların seçtikleri başarılı oldukları için başarısız edilen yığınları mı desek, var olan maddi güçleri manevi vaatlerle sömürülen iş adamlarını mı desek, çeşitli tehdit usulleri kullanılarak maddi manevi zarara uğratılan kişileri mi desek, orduda gizlice yetişen ve sınır ötesi harekatlarda dağa taşa bomba yağdıran çakalları mı desek. Kim mağdur kim değil? Dini ve değerlerini amansızca kullanan, onları tahrif etmekten geri durmayan bu çeteleşmiş hainlerden başka türlü de kurtuluş olmazmış. Darbe düşünceleri, planları kendi başlarına geçti şükür. Allah, bu aziz milletin her zaman yardımcısıdır, bunu bir kez daha görmüş olduk.


Şimdi, 15 Temmuz’la ilgili en önemli problem; gelecek kuşaklara bu mücadeleyi nasıl anlatacağımızdır. Algıya ilişkin tehlikeleri şimdiden görebilmektir. Sadece çığırtkanlık yaparak bir yere gidemeyeceğimizi bilmektir.


 15 Temmuz’daki vatan hainliğini boşa çıkaran milletin mücadelesini algının merkezine yerleştirebilmektir. Bunun siyaset üstü bir millet mücadelesi olduğunu her zaman hatırda tutabilmektir. Bunu sulandırmaya yönelik her türlü girişimlere de uyanık olmak gerekir. 


Diğer taraftan bilmekteyiz ki hakikat üzre birçok hikâye yaşandı. 15 Temmuz’un ruhu aslında bu yaşanmışlıklarda gizlidir. Bu hikayelere dayalı içerik üretme zarureti vardır.


 Romanından şiirine, dizisinden sinemasına, animasyonuna, müziğine kadar, farklı dijital içerikler de dahil. Bilmemiz gerekir ki algıyı canlı tutacak bu türden yaşanmışlıklara dayalı kültür sanat üretimleridir. Bu üretimleri; nitelikli, hakikate dayalı, kısır siyasetin dışında, millet endeksli yapılabilirse başarı beraberinde kendiliğinden gelir, değilse işimiz zor. 


15 Temmuz’un yalınlık içerisindeki derin felsefesi; millet aleyhine kim iş çevirirse milletin onun karşısında hesapsız kitapsız dikileceğidir. Millet aleyhine oyun kuranlar için asıl korkutucu olan ruh da budur, işte bu yaşatmamız gereken asıl husustur. Milletimizin genetik kültüründe bu tavır zaten vardır ve bu nedenle ortaya çıkmaktadır. 


Bizim kuşak rahmetli Menderes’e karşı yapılan 27 Mayıs askeri darbesini resmi bayram olarak kutlatılan bir jenerasyondur. Darbeyi bile bayrama dönüştüren bir geçmişimiz var maalesef. Resmiyetten ve zihnimizden bu anlamsız kutlamayı silen devlet büyüklerine teşekkürlerimizle.


Sözü yeniden genç jenerasyona getirelim. 15 Temmuz’u ömrü olmayan hiçbir resmiyete sokamayız. Doğru yerden bakarsak gelecek kuşaklara daimî bir ilham kaynağı haline getirebiliriz. Zira sadece yaşanmışlıklar üzerinden gidersek tarihte geçen bir olayı yeniden hatırlamaktan ibaretmiş gibi bir algı ortay çıkıyor. Bu da yeni jenerasyonun zihninde onun geleceğine yönelik bir endişeyi, bir karşı duruşu ve bir ilham verici boyutu inşa edici olmaktan uzak duruyor.


Tüm bu sebeplerle yeniden gözden geçirmemiz gereken husus; 15 Temmuz kutlamalarının ruhu, çerçevesi ve inşa edici rolüdür. Ruhu yaşatmayan, genç kuşakları dikkate almayan bir kutlamanın geleceği de olmaz. 15 Temmuz ruhunu yaşatmanın en dinamik tarafı eğitim boyutudur. Kısır siyasi çekişmelerin ötesinde ve her türlü bireyselliğin üzerinde özü direniş olan bir millet hareketi olduğundan hareketle bu ruhu özgürce inşa etmeye yönelik bir strateji geliştirebilmeyi başarırsak 15 Temmuz felsefesi kalıcı olur ve gençler için; Devlet bir şekilde tehlikeye girdiğinde Millet için ilham verici bir hareket noktası teşkil eder. Şehitlerimize rahmetle…

15 Temmuz 2024 Pazartesi