Salih KESKİN

Salih KESKİN

Diğer Yazıları

www.inovasyonuzmani.com

 

Dünyamız gittikçe ısınıyor. 200 bilim insanı tarafından hazırlanan bir rapor, ülkelerin karbon salınımlarını hızlıca azaltsalar bile 20 yıl içerisinde dünyanın sıcaklığının en az 1.5 santigrat derece artacağını söylüyor. 

 

Bilim adamlarına göre bu artış, sıcak hava dalgalarına, kuraklık ve sellere, suyun kirlenmesine, buzulların erimesine, birçok bitki ve hayvan türünün kaybolmasına sebep olacak. 

 

PARİS İKLİM ANLAŞMASI’NIN ÖNEMİ

 

Paris’te, 2015’te, bugüne kadarki en önemli iklim değişikliği anlaşması imzalandı ama dünya, Paris İklim Anlaşması hedeflerini yakalamaktan çok uzakta. Bu anlaşmaya göre, tüm ülkelerin karbon salımını azaltacak taahhütlere uyması gerekirken, anlaşmanın 

7. yıl dönümünde verilen vaatler ve koyulan hedeflerin çok gerisinde kalındı. Ülkelerin bu rahatlığının arka planında ise kendi belirledikleri hedeflere ulaşmaları için bağlayıcı bir mekanizmanın bulunmaması yatıyor. 

 

2022 yılında bu süreci yavaşlatan sebeplerin başında Rusya’nın Ukrayna’da başlattığı savaş geliyor. Savaş sonrasında Avrupa’nın uyguladığı yaptırımlara karşılık olarak Rusya’nın gaz akışını azaltması, Avrupa’nın kömür kullanımının daha da artmasına yol açacak gibi gözüküyor. Uluslararası Enerji Ajansı’na (IEA) göre ise küresel kömür talebi, bu yıl tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaşacak.

 

DAHA YEŞİL BİR 2023 İÇİN 

 

İlk örnek, yenilenebilir enerji konusunda oldukça iyi işler çıkartan Japonya’dan. Fosil yakıtlara savaş açan Japonya hükümeti, Tokyo’da yapılacak yeni evlerde güneş paneli kurulumunu zorunlu hale getirdi.  Dünyada en çok karbon emisyonuna sahip beşinci ülke olan Japonya, 2050 yılına kadar ‘karbon nötr’ olmak için çalışmalarını bu tür sert regülasyonlarla daha da hızlandırmayı hedefliyor.

 

İkinci örnek tarım alanından.

 

İklim koşullarının değişmesi, buna bağlı olarak tarımsal ürünlerde kalite ve verimin düşmesi, özellikle büyük kentlerde tarım arazilerinin azalması gibi faktörler, gıda arzında sıkıntılara ve fiyatlarda artışa neden oluyor ve olacak. Çözüm olarak birçok ülke, daha şimdiden topraksız tarım uygulamalarına geçti. 

 

Büyük şehirlerimizde topraksız tarım uygulamalarının yaygınlaştırılması, tarım arazilerinin azalması riskinin azaltılmasına yol açacağı gibi geleceğin en önemli su krizlerine de bugünden tedbir alınması anlamına gelecek. Çünkü topraklı tarımda 100 litre su kullanarak yaptığınız üretimi, topraksız tarımda 5-15 litre su kullanarak yapabiliyorsunuz. 

 

Diğer iyi örneklerden biri de denizde ayak ile sabitlenmiş rüzgar türbinleri.

 

Son zamanlarda daha büyük, güçlü  türbinler sadece denizde kurulabiliyor. Bu da tek türbin ile daha fazla enerji ürettiğinden bakım masraflarını ve üretim masraflarını azaltıyor. Norveç’te projelendirilen 400 metrelik türbinler hayata geçirilme aşamasında. Bu sistem, üç tarafı denizlerle çevrili ülkemiz için önemli bir açılım olabilir.

 

FİRMALARIMIZA DÜŞEN GÖREVLER

 

İklim İçin 350 Derneği ve Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği (SEFiA) tarafından hazırlanan BIST 30 Firmalarının Görünümü raporu, Borsa İstanbul’da işlem gören en büyük 30 şirketin iklim için neler yaptığını mercek altına aldı. Bankaların hariç tutulduğu çalışmada 25 şirkete odaklanılıyor.

 

SEFiA, bu 25 şirketin iklim değişikliğine yaklaşımını, fosil yakıt varlıkları ve yatırımları, temiz enerji yatırımları, net sıfır, karbon ayak izi ve karbon nötr için hedef belirlenmesi, çevresel, sosyal ve yönetişimsel (ESG) uygulamaları ve benzeri diğer derecelendirmeler olmak üzere 5 kriterde değerlendirdi.

 

Değerlendirme sonucunda 25 şirketten sadece 6’sının ‘net-sıfır’ için hedefi bulunuyor. 

 

Derneğe göre, ülkemizdeki şirketlerin yüzde 92’si çevresel ve sosyal açıdan ciddi risklerle karşı karşıya. Ve derneğe göre daha da önemlisi, “Türkiye’de bir kısım şirketler ulusal emisyon ticaret sisteminin hayata geçmesiyle üretim süreçlerinde sebep oldukları karbondan maddi olarak sorumlu olacaklar. Ama bundan önce AB tarafından karbon vergisiyle tanışarak fiyat rekabetçiliğinde darbe alacaklar. Bu risklerin yanı sıra halka açık şirketlerin karşılaşacağı bir diğer büyük tehdit ise küresel fon yönetim şirketlerinin çok yakında yatırım kararlarında bu dönüşümü önceliklendireceği beklentisi. Uluslararası finansmana erişimde sıkıntı yaşayan yahut yüksek oranlarla borçlanan şirketlerin, bu yatırımcıların radarından çıkması, hem Borsa İstanbul hem de ülke ekonomisi adına ciddi bir tehdit. Öte yandan, dönüşümle uygun pozisyon almak ise bu şirketler için bir fırsat. Özetle, şirketlerin bu enerji odaklı ekonomik dönüşüme hangi hızla adapte olacağı mali yapıları üzerinde etkili olacak.”

 

Sonuç olarak daha yeşil bir 2023 ve sonrası için kamu-özel sektör olarak bize düşen ödevlerimizi yapmazsak daha zor bir dönemece gireceğimiz kesin.

09 Ocak 2023 Pazartesi