Ayakta kalmak için normal temponuzu üç misli artırmanız şart. Bu durum, geleneksel sektörler için daha fazla geçerli. Mesela perakende sektörünü düşünün. 10 yıl önce konum avantajı ve/veya müşteri sadakati yeterliyken, bugün dijital sistemlerin rekabeti belirlediği, hatta bilgi teknolojilerine yatırım yapanların öne geçtiği bir aşamaya gelindi.
Ödeme sistemlerinden ürün teslimatına, hatta müşteriyi evine kadar götürmeye varan hizmetlerle neredeyse her gün yeni bir uygulama devreye giriyor. Kâr marjları daralırken, bu kadar çeşitlenen rekabet ortamı, firmaları her geçen gün daha da zora sokuyor. Online ticaretin yoğun şekilde piyasayı zorlaması da koşmayı başaramayanlar için büyük risk oluşturuyor.
Yine tekstilde daha önce ucuza ve hızlı üretmek avantajken, şimdi sürdürülebilir kumaş, karbon ayak izi raporu ve kişisel tasarımlar zorunlu hale geldi. Ayak uyduramazsan, dış pazarın seni ‘tedarikçi listesinden’ çıkartması an meselesi olur.
YENİ NESİL SEKTÖRLER
Yeni nesil sektörlerde de durum pek farklı değil gibi. Yazılım sektörüne bakalım: Uygulaman ne kadar iyi olursa olsun, her ay güncelleme, yeni yazılım trendleri ve güvenlik iyileştirmeleri yapmazsan kullanıcıların seni bırakması hiç sürpriz olmaz. Ve eğer koşmayı başaramazsan, rakip bir uygulama ‘daha sade arayüz’ yapar, senin pazar payın saniyeler içinde yok olur gider. Nitelikli insan kaynağı sıkıntısının had safhada olduğu bu piyasada, kârların dibe vurması da ayakta kalmayı oldukça zorlaştırıyor.
SAĞLIK SEKTÖRÜ
Görünürde hayat kurtaran bir hizmet sunuyor olsalar da rekabet burada da acımasız. Hekim transferlerinden hasta memnuniyetine, dijital randevu sistemlerinden yapay zeka destekli tanı çözümlerine kadar sağlık sektöründe sürekli iyileştirme ve yatırımlar gerekiyor. Japonya, yapay zekayı tıpta yoğun biçimde kullanmaya başlayan ülkelerden biri ve bu sayede bazı alanlarda insan gücüne olan ihtiyacı azaltarak sektör çalışanlarını kademeli olarak sistem dışına çekmeye başladı.
YEMEK VE KAFE ZİNCİRLERİ
Bir zamanlar sadece ‘lezzet’ yeterliyken, artık iyi yemek yapmak tek başına yeterli değil. Konsept tasarımı, sunum biçimi, dijital menü deneyimi, influencer işbirlikleri ve sürdürülebilirlik gibi alanlarda güçlü olmayan bir restoran zinciri, kısa sürede ciddi müşteri kayıpları yaşayabiliyor. Birçok kafe, aynı müşteri kitlesine hizmet vermeye devam edebilmek için menüsünü yılda 3-4 kez değiştirmek durumunda kalabiliyor. Sadeliğini koruyarak kendini yenilemek, bu sektörde ayakta kalmanın sırrı.
SİGORTACILIK VE FİNANSAL DANIŞMANLIK
Birçok kişinin ‘durağan’ zannettiği bu sektör, aslında müthiş bir dönüşüm içinde. Dijital poliçe sistemleri, kişiye özel risk analizi, blockchain tabanlı işlemler, mobil uygulamalarla bütünleşik çözümler… Bu alanda hizmet verenler için sabit müşteri bile ancak sürekli yenilikçi değer üretimiyle korunabiliyor.
EĞİTİM TEKNOLOJİLERİ
Eğitimde artık video içerik yetmiyor; oyunlaştırma, kişiselleştirme, AI tabanlı analiz gibi ögeleri entegre etmezsen kullanıcı memnuniyeti düşer. Koşmayı başaramazsan, aynı içeriği farklı formatta sunan rakip seni ‘eski moda’ ilan eder. Kaldı ki, bu konularda bütün dünya artık senin rakibin sayılır.
Rekabetin bu denli hızlandığı bir dünyada, her sektörün yapabileceği çok şey var. Size küçük ama etkili bir ipucu vereyim: Öne geçmenin ve önde kalmanın birinci kuralı, işinizin en az bir yönünü rakiplerinizden çok daha iyi yapmaktır. Spesifik bir alan seçin ve o konuda fark yaratın. Ardından bu yetkinliği sürekli geliştirin, derinleştirin. Bugüne kadar pek çok sektörde bu yaklaşımı benimseyen firmalarla çalıştım; defalarca kez bu stratejinin işe yaradığını gördüm. Üzerinde düşünmeye değer, değil mi?