istanbul-ticaret-gazetesi
istanbul-ticaret-gazetesi
Giriş: 04.07.2025 - 09:14
Güncelleme: 04.07.2025 - 09:14
SALİH KESKİN

SALİH KESKİN

İş dünyasında gerçek kazanç, rekabeti alt etmekten değil, onu gereksiz hale getirmekten geçer.


Filozofların dediği bu…


Herkes rekabette öne geçebilmek için daha hızlı teslimat yapmanın, daha ucuz fiyat sunmanın ve müşterinin her talebine yetişmenin peşinde. Çünkü aksi takdirde ayakta kalmak pek mümkün değil.


Belki de asıl mesele, herkesin koştuğu bu bilinen yarışı bırakıp tamamen farklı bir kulvarda ilerlemektir. 


Çünkü esas olan, rakipsiz olmanın yolunu bulmak ya da bunu mümkün kılacak bir strateji geliştirebilmektir.


Yani zaman, rakiplere bakarak pozisyon alma zamanı değil. Zaman, başkalarının haritasında olmayan henüz keşfedilmemiş bir bölgeyi keşfetme zamanıdır.


Siz hâlâ “bu pazarda daha ucuza nasıl üretiriz” diye düşünürken, biri gelip pazarı tamamen yeniden tanımlayabilir. Sizin varlığınızı gereksiz hale getirebilir.


Mesela Airbnb’nin otelleri rakip olarak görmeyip, hiç kimsenin beklemediği şekilde dünyadaki her evi potansiyel oda haline getirmesi gibi.


Rekabeti tamamen işlevsiz hale getiren asıl şey, yeni bir değer üretme biçimidir. Müşterinin daha önce talep etmediği ama görünce “İşte bu!” dediği bir deneyim yaratmaktır. Rakipleriniz henüz bunun ne olduğunu bile bilmezken, siz çoktan müşterinin aklına yerleşmiş olursunuz.


Sizinle rekabet etmek neden anlamsız hale gelsin?


Çünkü sattığınız şey sadece bir ürün olmamalı, aynı zamanda güven duygusu, değer algısı ve uzun vadeli bir bağ sunmalısınız.


Hizmetiniz, sıradan bir iş süreci değil; müşterinin sizinle kurduğu her teması anlamlı bir deneyime dönüştüren bir tasarıma sahip olmalı.


İş yapma biçiminiz, sektörde yeni bir bakış açısı, farklı bir duruş ortaya koymalı.


Çünkü mesele yalnızca iş satmak değil… Asıl mesele, insanların düşünme şeklini değiştirebilecek kadar etkileyici bir değer üretmekte.


Bu işin sırrı ise: sadece işinizi en iyi yapan değil, kendinize ait bir kategori yaratmaktır.


Örneğin

Bir kafeniz varsa, sadece bilinen kafe hizmeti değil, “müşteriye kendisiyle kalma alanı” sunun.


3. dalga kahveciler bunu yaptı. Sadece kafe değil, insanların kimseyle konuşmadan 1 saat geçirebildiği, defter açıp hayal kurabildiği küçük inziva köşeleri sundular. Rakipleri kahve kalitesiyle yarışırken onlar “an” sattılar.


Kırtasiye dükkânınız varsa, sadece bildiğimiz kırtasiye malzemeleri satışı değil, “yaratıcı zihinlere ilham noktası” kurun.


Bazı butik kırtasiyeler artık sadece kırtasiye malzemesi satmıyor; yazı atölyeleri, günlük tutma köşeleri, tasarım danışmanlığı veriyor. Rekabet değil, atmosfer yaratıyorlar.


Bir otobüs işletmesiyseniz, müşteriye “uygulamalı seyahat deneyimi” sunun.


Bir ulaşım firması öğrenciler için rotaya özel kültür rehberliği ekliyor. Yol boyunca hikâyeler, sesli anlatımlar, mola noktalarında deneyim alanları… Bilet değil, hatıra satıyor.


Bir Ajansınız mı var, bütün ajansların yaptığı hizmetin yerine, hizmet verdiğiniz markalara “markanın değişim ortağı” olun.


Yine çok yaygın olan bir restoranınız mı var, siz sadece yemek hizmeti değil aynı zamanda müşterinin şaşıracağı “hikâye yemeği” çıkarın.


Her tabakta bir bölgenin kültürü, bir ailenin tarifi, bir sezona ait iz taşıyan gastronomik konsept restoranlar var artık. Mönü değil, anlatı sunuyorlar. Rekabet yok çünkü bambaşka bir masadalar.


Eğer ana sanayiye parça sağlayan bir firmaysanız, yalnızca fason üretim yapan bir tedarikçi değil, çalıştığınız firmaların “fikir mühendisi” ve “ürünün kader ortağı” olmalısınız.


Örneğin bir CNC tedarikçisi olarak, sadece parçayı üretmek yerine, müşterinizin üretim sürecini analiz edip parça geometrisini optimize ettiğinizi düşünün. Bu sayede yalnızca ürün değil, aynı zamanda süreç zekâsı sunmuş olursunuz. Böylece rakiplerden ayrışır, tedarikçi değil stratejik iş ortağı konumuna geçersiniz.


Velhasıl örnekleri çoğaltılabilir.

Siz siz olun süt satmak yerine yeni bir süt kategorisini, mesela “bitki bazlı sağlıklı içecek” serisi oluşturun.


Okul açmak yerine “duygu odaklı öğrenme merkezleri” kurun.


Hizmet sunmak yerine “bağ kuran deneyimler” üretin.


Çünkü markalar artık sadece ürünle değil, anlamla satın alınıyor. Müşteri sadece ürün ve hizmet satın almıyor, bir mülkiyet değişimi, deneyimi yaşamak istiyor. 


Peki, sonuç ne mi?

Eğer kendi kulvarınızı siz kurarsanız, kimse sizi geçemez.


Çünkü siz artık yarışın bir parçası değil, oyunun kurucususunuz.


Ve oyunu kuranla yarışılmaz.


Unutmayın: Rekabetin ötesine geçmenin yolu, farklılaşmak ve vazgeçilmez hale gelmektir.


Bu yüzden işe şu soruyla başlayın:


Bu işi yalnızca ben yapıyor olsaydım, nasıl daha farklı yapardım?