Prof. Dr. Ahmet Emre BİLGİLİ

Prof. Dr. Ahmet Emre BİLGİLİ

Diğer Yazıları

 

 

Seçim neticelerinin ülkemizin geleceği ve Türkiye yüzyılı açısından hayırlı olmasını dileyerek yazımıza başlayalım. Hatay, Adıyaman, Kahramanmaraş, Malatya gibi felakete dönüşen depremden en çok zarar gören bu şehirlerimizin her biri, kültürel birikimi ve tarihi-iktisadi-güncel konumları gereği şehir geleneğimiz ve ülkemizin geleceği açısından büyük önem taşıyor. Artık herkesin bildiği şu yalın gerçeği son bir kez tekrar etmek gerekir: Hepimiz gördük ki, bölgede depremi felakete dönüştüren tartışmasız iki husus var; birincisi yanlış yer seçimi veya tarım arazisi üzerine yerleşim yapmak, diğeri ise güçlü inşaatlar yapmamak. Bizatihi bölgeye gittiğimizde müşahade ettik ki, şehir-ilçe ayırımına girmeden büyük çoğunluk bu iki temel yanlışı yapmış durumda. Bu da depremin kendisinin bir felaket değil, yanlış uygulamalarımızda ısrarcı olmamız asıl felaket anlamına geliyor. 

 

Elbette depremi yaşayan her şehrimiz şimdilerde geleceğini kurgulamakla meşgul. Bir şekilde bu felaketin izlerini silip tekrar ve yenilenerek şehir hayatına devam edecekler. Devletimiz bu konuda zaten büyük hazırlık içerisinde olup epeyce yol almış ve bir kısmına da başlamış durumda. 

 

*        *        *

 

Burada Antakya’nın şehir olarak özel bir durumu var. Antakya; taşıdığı değerler, tarihi geçmişi ve dini-siyasi-kültürel konumu nedeniyle ülkenin genelini ilgilendiren kadim bir şehrimiz. Bölgesel depremden de yüksek oranda etkilenmiş durumda. Bir başka hususiyet ise yerleşim yerlerinin tamamına yakınının yıkıldığı veya kullanılamaz durumda olduğundan yıkılacağı için yeni yerleşim yerlerine ihtiyaç bulunuyor. Bu ise mevcut yerinde mümkün görünmüyor. Bu durumda devletin bu şehre daha farklı bir kurgu geliştirmesi gerekir. Yani Antakya, özel ve çok boyutlu olarak çalışılması gereken bir şehir.

 

Bilindiği üzere Antakya (Antiochia), Hıristiyanlık tarihinde de önemli bir yere sahip. Kudüs’e yakın büyük ve zengin bir yerleşim merkezi olması, Anadolu ve Yunanistan’a uzanan yolların kavşağında bulunması sebebiyle Kudüs’ten gönderilen Havâriler burada toplanır ve Hıristiyanlığı yaymak üzere Anadolu’ya ve Yunanistan’a gider, dönüşleri de yine buradan olurdu. Şehir, Kudüs’ün tahribinden sonra Hıristiyanlığın merkezi oldu. Burada IV. yüzyılda metropolitlik, V. yüzyılda ise patriklik merkezi oldu, Antakya patrikliği İstanbul ve İskenderiye patrikleri seviyesinde idi. Kur’ân-ı Kerîm’de ise iki yerde, ‘karye’ ve ‘medîne’ kelimeleriyle (el-Kehf 18/77, 82; Yâsîn 36/13, 20) bu şehre işaret ediliyor.

 

Antakya’nın nüfus geçmişine baktığımızda şu bilgileri görürüz: 1838’de Robinson Antakya’nın nüfusunu 6 bin olarak gösterir. 1867’de Cevdet Paşa Antakya’da 8 bin 775 müslüman, 1129 gayri müslim nüfusun bulunduğunu yazar. Cumhuriyet döneminde ise 1940’ta 28 bin 127 dolayındaki nüfusu 1980’de 94 bin 992’ye, 1985’te 107 bin 821’e yükselmiş olup son sayımda ise 399 bin 45 oldu. 

 

Şimdi bu girişten sonra sözü, Antakya’nın geleceğini araması konusuna getirelim. Her kadim şehrin kendi geleceğini kurgulama hakkı var ve burada detaylar önemli. Bu şehrin geçmişine baktığımızda; dinler, medeniyetler ve kültürlere ilişkin birçok detay ve bunlara ait kültürel miras yapılarını görürüz. 

 

İşte geleceğe taşınması gereken de tam olarak budur. 

 

*        *        *

 

Güncel durumda Antakya’nın uygulamada cevabını arayacağı temel sorular şunlar:

 

* Depremde büyük ölçüde tahrip olan şehir yeni durumda hangi konseptte devam etmeli? 

 

* Fay hatlarının kesiştiği bir coğrafi konumda bu kadar büyük bir nüfus politikası bundan sonrası için ne ölçüde mümkün ve doğru? 

 

* Bu kadar zengin ve ağır tarihi/kültürel geçmişin devamlılığı yeni durumda nasıl sağlanır?  

 

* Yeni gelecekte tarım arazileri üzerindeki yerleşimi tarıma terkederek kültürel birikimi tarihi yerleşim mekânında sürdüren butik bir şehir tasarımı mümkün mü? 

 

* Antakya’da yerleşime uygun arazi darlığı nedeniyle nüfusu sınırlandırılmış butik bir şehir anlayışı konseptinin ayrıntıları neler olmalı? 

 

* Zengin somut ve somut olmayan kültürel miras, dinler tarihi ve medeniyetler vurgusu, gastronomi gibi hususları merkeze alan butik bir kültür turizmi şehri yaklaşımı mümkün mü? 

 

* Bu durumda nüfusun fazlası için Hatay ili içerisindeki bilge mimar Turgut Cansever’in İstanbul için önerdiği uygun mekânlarda yeni şehirler nasıl mümkün olur?

 

Netice itibariyle yazıdan maksadımız; bir usûl çerçevesinde iki aşamalı sonuç odaklı bir çalıştayın yapılması. Birinci aşama, katılımcıların Antakya’nın yeni durumunu yerinde görmelerini sağlayacak bir çalışma gezisidir.


İkinci aşama ise İstanbul’da kapsamlı bir çalıştayın icrasıdır. Burada katılımcıların kimliği kuşkusuz önem taşıyor.


Bizce burada; dinler tarihçileri, coğrafyacılar, deprem bilimciler, sosyologlar, mimarlar, şehir tasarımcıları, turizm sektör temsilcileri, gurmeler gibi şehrin devamlılığının nasıl olacağı konusunda imal-ı fikir edebilecek donanımdaki kişilerin varlığı işin niteliği açısından önemli. Bunun sonucunda oluşturulacak eylem planı devletin ilgili makamlarına arz edilir. 

15 Mayıs 2023 Pazartesi