fatih@fatihoktay.com

 

Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi’nin 10. yaşını doldurması, şu sıralarda sürmekte olan uluslararası zirve toplantısında kutlanıyor. Girişim, 2013 Eylül ayında Xi Jinping’in Orta Asya gezisinde ilke defa dile getirilmişti. O zamanki adıyla Yeni İpek Yolu projesi doğumunda coğrafi olarak ve içerik açısından çok daha kısıtlıydı; esas olarak amacı, Çin’in yakın komşuları ile ulaşım altyapısını iyileştirerek, politika ve ekonomi alanlarında işbirliğini geliştirerek Baltıklar’dan Güney Asya’ya, ‘İpek Yolu üzerinde bir ekonomik kuşak’ oluşturmak olarak ifade ediliyordu.

 

Girişimin kapsamı hızla genişledi; Afrika, Güney Amerika, tüm dünya coğrafi kapsamı içine girdi. Dahil olan ülkelerin sayısı 150, bunların dünya nüfusu içindeki payı yüzde 75 dolayına çıktı. Uygulaması ulaşımın ötesinde enerji, iletişim, üretim, teknoloji, sağlık gibi alanlara yayıldı. Çin’in bu alanlardaki yatırımlar için bugüne kadar yaklaşık 1 trilyon ABD doları kaynak sağladığı tahmin ediliyor. Bu kaynakların büyük bölümü kredi verme yoluyla sağlanıyor. Çin’in gelişmekte olan ülkelere sağladığı finansman, 2008 küresel krizi sonrasında artmaya başlamıştı. Bu yeni girişimin de katkısıyla Çin, Dünya Bankası ve IMF yanında gelişmiş ülkelerin toplamını da geçerek gelişmekte olan ülkeler için dünyanın en büyük finansman sağlayıcısı konumuna geldi.

 

ÜÇÜNCÜ DÜNYA ÜLKELERİ ÜZERİNDEKİ ETKİSİ

 

Girişim, hem gelişmekte olan ülkeler hem de Çin için büyük yararlar sağladı. 

 

Büyük finansman açığı olan gelişmekte olan ülkelerin birçoğu, bu sayede ihtiyaç duydukları altyapı yatırımlarını gerçekleştirdi. Çin için ise girişimin hem şirketlerinin bu ülke pazarlarına açılması hem de bu ülkeler ve genel olarak ‘üçüncü dünya’ üzerinde etkisini artırmak, yumuşak gücünü geliştirmek açısından büyük yararı oldu.

 

Çin’in gelişmekte olan ülkelerdeki varlığı ve etkisinin artışı, batı ülkeleri açısından doğal olarak endişe vericiydi ve girişimin hızının kesilmesine yönelik eleştiri kampanyası ile karşılandı. Bu yöndeki yorumlara göre Çin, gelişmekte olan ülkeleri borç tuzağına düşürüp varlıklarını ele geçiriyordu, şeffaf olmayan süreçlerle sağladığı finansman bu ülkelerdeki yolsuzlukları artırıyordu, fosil yakıtlara dayalı enerji projelerine sağlanan finansman iklim krizini derinleştiriyordu. 

 

Ciddi incelemeler, ‘borç tuzağı’ iddialarının asılsız olduğunu ortaya koydu. Yapılan akademik çalışmalar, borçluların varlıklarını ele geçirmek bir yana Çin’in sıkışan borçluların borçlarını yeniden yapılandırma, silme konusunda yapıcı davranmanın ötesinde, birçoğunun ödemeler dengesi güçlüklerini gidermek için önemli boyutta kaynak sağladığını ortaya koyuyor. Bir çalışmaya göre Çin, 2021 sonunda ödeme sıkıntısına giren 22 borçlu ülkeye, para takas anlaşmaları, ek krediler, kısa vadeli mevcut kredilerin sürekli yenilenmesi yoluyla 240 milyar dolarlık ek kaynak sağlamıştı. Aslında Çin’in bir borç tuzağına düştüğünü söylemek belki daha doğru olur. Batıda para politikalarının sıkılaşmasıyla sıcak paranın bu ülkelere geri dönmesi ve Covid salgını nedeniyle gelişmekte olan ülkelerin ödemeler dengesi sıkıntılarına girmeleri, Çin’in verdiği kredilerin de geri ödenmesinde yaygın sorunların ortaya çıkmasına yol açıyor. Bunun sonucu olarak Çin’in gelişmekte olan ülkelere sağladığı finansman, 2010’ların ortalarında zirve yaptıktan sonra azalışa geçmiş bulunuyor.

 

ALTERNATİF FİNANSMAN OLANAKLARI

 

Batılı ülkelerin şeffaflık ve iklim etkisi ile ilgili eleştirilerde ise doğruluk payı vardı. Çinli yetkililer, bu doğrultuda finansman süreçlerini şeffaflaştırmak için süreç iyileştirmelerine gitti. İklime etki konusunda ise Çin, artık fosil yakıta dayalı dış projeleri finanse etmeme ve enerji alanında ağırlığı yeşil projelere verme kararını açıkladı. Çin’in yaklaşımı artık azalan kredileri daha şeffaf, daha iyi planlanmış, daha etkili ve daha yeşil projelere yönlendirmek.

 

Çin’in gelişmekte olan ülkelerdeki artan varlığı ve etkisini kesmenin yolu, bu ülkelere Kuşak ve Yol girişimine seçenek olacak finansman olanakları sağlamak olduğundan batı ülkeleri uzunca zamandır bu yönde çaba harcıyor. Trump döneminde Kuşak ve Yol girişimine seçenek oluşturmak için 60 milyar dolarlık kaynak yönetecek Gelişme Finansmanı Şirketi adlı bir kurum oluşturulmuş, öte yandan Japonya ve Avustralya ile beraber özel sektörü gelişme finansmanına çekecek Mavi Nokta Ağı adlı bir proje başlatılmıştı. 

 

DAHA SONRA BİDEN, BU GİRİŞİMLERİ 

 

G7 bünyesinde ‘Daha İyi Bir Dünya İnşa Et’ adlı bir program olarak lanse etmişti. Aynı zamanlarda AB de Küresel Kapı adıyla bir küresel gelişme finansmanı girişimini duyurmuştu. Japonya, İngiltere ve küçük çapta Hindistan da böyle girişimler açıkladı. 

 

Bunlardan bir sonuç çıkmadı. Geçen yıl G7 zirvesinde bu farklı girişimlerin ABD girişimi çerçevesinde birleştirilmesi olarak nitelenebilecek Küresel Altyapı Yatırımları Ortaklığı adlı bir girişim açıklandı. Girişim, büyük ölçüde özel yatırımcıları özendirerek gelişmekte olan ülkelere 5 yıl içinde 600 milyar dolarlık altyapı finansmanı sağlamayı hedefliyor. Bu yılın G7 zirvesindeki açıklamalara bakılırsa girişim henüz kayda değer sonuçlar vermiş değil ama zaman içinde bu gerçekleşirse, Çin kaynaklı finansmandaki azalışı telafi etmek açısından gelişmekte olan ülkeler açısından yararlı olur. 

 

Sonuç olarak, dünyanın büyük ekonomileri gelişmekte olan ekonomilere altyapı finansmanı sağlamakta yarışa girmiş görünüyor. Bu ilginç durumu büyük güç rekabetinin olumlu bir sonucu olarak değerlendirebiliriz. 

23 Ekim 2023 Pazartesi