tatil-sepeti
Osman ARIOĞLU

Osman ARIOĞLU

Diğer Yazıları

Son günlerde ekonomi gündeminin en önemli konusu, önce Merkez Bankası Başkanının kim olacağıydı. Başkanın belirlenmesiyle beraber bu defa gündem esas önceliği olan ikinci soruya odaklandı. Yeni Başkanla birlikte Merkez Bankasının politikasında nasıl bir gelişme izlenecek?

Artık bu soru da büyük ölçüde cevabını bulmuş oldu.

Merkez Bankası Başkanı olarak Murat Çetinkaya isminin açıklanması ile beraber piyasalardaki kısmi endişe büyük ölçüde oltadan kalkmıştı. Piyasalar normal trendin devam edeceğini öngörmekle birlikte, az da olsa bir sürprizle karşılaşır mıyız diye ihtiyatlı davranıyordu. Onun için, USD, geçtiğimiz hafta başından bu yana bize benzer ülkelerin para birimlerine karşı değer kaybetmeye başlamışken TL’na karşı değerini kurumuştu. Merkez Bankası faiz kararının açıklanması ile birlikte bu tereddütler tamamen ortadan kalkmış oldu ve Merkez Bankasının faiz koridoru üst bandında yaptığı 50 baz puanlık indirime rağmen TL dövize karşı değer kazandı. Çünkü bu kadarlık bir indirim zaten çoktan satın alınmıştı. Hatta faiz koridoru üst bandındaki indirimin 75 baz puana kadar çıkabilmesi bile çok yadırganmayabilecekti. Bununla beraber gösterge faizde de 25 baz puanlık bir indirimle 7.25’lik mevcut seviyenin 7’ye çekilmesi de ihtimaller dahilinde bulunuyordu. Belki de Merkez Bankası üzerinde bu denli baskı oluşturulmamış olsa ve bir başkan değişikliği yaşanmamış olsa bu indirimler de yapılabilirdi. Ancak her ne kadar içeriden gelmiş olsa da, yeni başkanın bu denli bir indirim ile başlaması, piyasalarda Merkez Bankası politikasında bir değişiklik mi oluyor sorularını akla getirebilecek ve piyasalarda kısa süreli de olsa dalgalanma yaşanmasına neden olabilecekti.

Esasen özünde, Merkez Bankası elindeki verilere göre karar veriyor. Büyük ölçüde dış etkenlerle ilgilenmiyor denilebilir. Ancak merkez bankalarının en önemli işlevlerinden biri de beklenti yönetimini çok iyi yapmalarıdır. Hal böyle olunca da açıklanan kararları ile merkez beklentileri de arzu ettiği şekilde yönlendirmeyi sağlamaya çalışır. Dolayısıyla da piyasalardaki oluşan hava belli ölçüde Merkez Bankasının alacağı kararı etkiler. Zaten bunun için merkez bankalarının olmazsa olmazı kredibilitesinin yüksek devam etmesi ve ilişki yönetimini de iyi sürdürebilmesidir.

Bize göre büyük ölçüde başarılı bir yönetim dönemi geçiren Erdem Başçı dönemine belli bir zaman sonra yapılabilecek en önemli eleştiri ilişki yönetiminde biraz daha kapalı kalması olabilir. Yeni Başkan Murat Çetinkaya’nın banka içerisinden gelen biri olması, daha önce piyasa ve bankacılık tecrübesi de bulunması ile bu durumu da minimuma indirebilecek ve Merkez Bankası kredibilitesini daha da yukarıya taşıyabilecektir. İlk kararı ve kara ilişkin yazılı açıklama ile bunun işaretlerini vermiş oldu. Öyle görünüyor ki, siyasi iktidar da yeni başkana bir kredi tanıyarak kısmen hasar almış olan Merkez Bankası kredibilitesinin hızla iyileşmesine katkı sağlamış olacaktır.

Şu unutulmamalıdır ki, halen kamuda en kalifiye bürokratların yer aldığı kurumların ilk sıralarında Merkez Bankası bürokrasisi gelmektedir. Hele eski yıllarda krizin seyircileri arasına girmiş olan ancak, o dönemde başarılı ilan edilen yöneticiler hatırlandığında, son dönemlerde Merkez Bankası bürokrasisinin değeri biraz daha öne çıkacaktır.

Biz hem piyasaların, hem de siyasilerin Merkez Bankasına güveninin öneminin altının bir kez daha çizelim. Önümüzdeki günlerde uluslararası konjonktürdeki gelişmeler ve içeride enflasyon gidişatına bağlı olarak faiz indiriminin bir süre daha devam edebileceğini ve bunun da makro dengeleri bozmadan yatırım ortamında önemli iyileşme sağlayacağını belirtmek isteriz.

25 Nisan 2016 Pazartesi