istanbul-ticaret-gazetesi
istanbul-ticaret-gazetesi
Giriş: 21.11.2025 - 08:58
Güncelleme: 21.11.2025 - 08:58
OSMAN ARIOĞLU

OSMAN ARIOĞLU

Cumhurbaşkanı sayın Erdoğan tarafından geçtiğimiz günlerde açıklanan 500 bin konutluk dev proje, Türkiye genelinde kira artışlarını frenlemek ve dar gelirli vatandaşların konut edinmesini kolaylaştırmak amacını taşıyor. Bu projede 100 bin konutluk pay İstanbul’a ayrıldı ve inşaatların ilk olarak burada başlayacağı açıklandı.


KİMLER BAŞVURABİLECEK? 
Proje kapsamında konutlar 1+1 ve 2+1 tipinde olacak. İstanbul’da en az bir yıldır ikamet eden, kendi adına veya bakmakla yükümlü olduğu çocukları adına konutu bulunmayan vatandaşlar başvuru yapabilecek. Kontenjan dağılımı da toplumsal denge gözetilerek belirlenmiş:

* Yüzde 20 emeklilere,

* Yüzde 20 gençlere (18–30 yaş),

* Yüzde 5 engellilere,

* Yüzde 5 şehit yakını ve yetimlere,

* Yüzde 10 üç ve üzeri çocuklu ailelere,

* Yüzde 40 ise diğer dar ve orta gelirli vatandaşlara ayrılıyor.


Yüksek kiralarla mücadele eden İstanbullular için kulağa umut verici bir tablo bu. Ancak işin hem ekonomik hem kentsel boyutu dikkatli planlama gerektiriyor.


EKONOMİYE KATKI MI, ENFLASYONA BASKI MI? 

Projeden konut sahibi olacaklara 240 aya varan taksit imkanı sağlanacak. Yıllık artışlar ÜFE endeksli olacak gibi görünüyor. Yüzde 10 peşinat şartı bulunacak. Bu sayede hem vatandaştan toplanan kaynak inşaata finansman sağlayacak hem de bütçeye yük azaltılacak.


İnşaat sektörü doğrudan ve dolaylı olarak yaklaşık 300 alt sektörü etkilediği için bu ölçekte bir yatırım ekonomide kısa vadeli bir canlanma yaratabilir. Büyüme açısından olumlu, ancak enflasyon açısından ısınma riski taşıyor. Özellikle talep tarafı canlı kalırsa, fiyat istikrarını korumakta zorluk yaşanabilir. Projeyi mali disiplin içinde ve kademeli yürütmek, ‘konut yaparken enflasyonu körüklememek’ kritik önemde.


YER SEÇİMİ VE ULAŞIM PLANI KİLİT ROL OYNAYACAK 
Cumhurbaşkanı açıklamasında, projelerin ‘yatay mimari’ anlayışıyla yapılacağını belirtti. Bu, yapıların yüksek değil, geniş alana yayılacağı anlamına geliyor. Ancak İstanbul gibi yoğun bir kentte bu tür yerleşimler genellikle kenar ilçelerde yapılabilir. Bu da trafik yükünü artırma riski taşıyor. Ulaşım planlaması yapılmazsa, şehir merkezine gidiş-geliş trafiği zaten ağır olan İstanbul’da ‘çeperden merkeze’ kaosunu daha da artırabilir.


Bu yüzden yeni konut alanları, mutlaka toplu taşıma hatlarına entegre, kendi içinde okul, sağlık ve iş alanları barındıran karma yaşam bölgeleri olarak tasarlanmalı. Ayrıca bu projelerin bir kısmının kentsel dönüşüm kapsamında değerlendirilmesi, hem depreme dayanıklılık hem de nüfus baskısının dengelenmesi açısından olumlu olacaktır.


NÜFUSUN DEĞİL, YAŞAM KALİTESİNİN ARTMASI HEDEFLENMELİ 
İstanbul, zaten Türkiye nüfusunun yaklaşık beşte birinden fazlasını barındırıyor. Her yıl yüz binlerce yeni göç alıyor. Yeni konut yatırımları, doğru planlama ile yürütülemezse, nüfus artışını daha da hızlandırabilir.


Bu nedenle projeler ‘yeni nüfusu çekmek’ yerine, mevcut nüfusun bir kısmını merkez dışına dengeli biçimde taşımayı hedeflemeli. Bu anlamda emeklilere yüzde 20 kontenjan ayrılması, daha sakin çevrelere geçişi teşvik edebilir.


JAPONYA’DAN BİR DERS: PLANLAMA OLMADAN ÇÖZÜM OLMAZ 
Japonya gibi yüksek nüfus yoğunluğuna ve daha düşük yüzolçümüne sahip ülkelerde, şehir içi yaşamın sürdürülebilirliği sıkı kurallarla sağlanıyor. Örneğin Tokyo’da garajınız yoksa araç satın alamazsınız, aldığınız aracın boyutları garajınızla uyumlu olmak zorunda. Birkaç katlı yol ağına rağmen trafik şehir yaşamını yavaşlatıcı anlamda hâlâ ciddi bir sorun.


İstanbul’un ise böyle bir nüfus baskısına, mevcut altyapı kapasitesiyle dayanması çok zor. Türkiye’nin Ankara, Bursa, Kocaeli, İzmir, Konya, Gaziantep, Antalya, Kayseri, Samsun, Trabzon, Diyarbakır gibi merkezleri üzerinden yeni metropoller oluşturması artık bir zorunluluk.


Aksi halde İstanbul’a yapılan her yeni yatırım, İstanbul’da hayatı zorlaştırmanın yanında ülkenin bölgesel gelişmişlik farkını daha da artıracaktır.


SONUÇ: DOĞRU PLANLANIRSA FIRSAT, YANLIŞ YÖNETİLİRSE YÜK 
100 bin konutluk bu büyük hamle, doğru yönetilirse hem sosyal hem ekonomik anlamda fırsat olabilir. Ancak şehir planlaması, ulaşım altyapısı ve nüfus dengesi iyi planlanamazsa, kira sorununa çözüm sağlamaya çalışırken yeni krizlerin kapısını aralayabilir. 


Proje, İstanbul’un büyümesini değil, yaşanabilirliğini artırmayı hedeflemeli. Unutulmamalıdır ki, şehirlerin kıymeti, içinde nefes alınabilen bir yaşam düzeninden oluşur.