Resmi Gazete’nin 7 Eylül pazar günkü mükerrer sayısında yayımlanan Orta Vadeli Program’a (OVP) ilişkin olarak pazartesi günü Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz kamuoyunu bilgilendirdi. Türkiye’nin 2026-2028 döneminde öngörülen makro büyüklükler ve politika önceliklerine ilişkin öne çıkan temel öngörüleri değerlendirmeye çalışacağız.
MAKRO BÜYÜKLÜKLERDEKİ DEĞİŞİKLİKLER VE 2025 YILSONU ÖNGÖRÜLERİ
OVP, her yıl bir sonraki yıl ilave edilmek suretiyle üç yıllık sürelerle hazırlanan ve hükümetin önümüzdeki üç yıllık döneme ilişkin öngörülerinin yer aldığı temel ekonomi politika metnini oluşturuyor. Doğal olarak da çok sayıda revize yapıldığı için yayınlanan orta vadeli programlarda her ne kadar geleceğe yönelik beklentiler önemli olsa da en başta üzerinde durulan ve içerisinde bulunan yılın kapanışına ilişkin beklentiler ve programın ilk yılına ilişkin öngörülerdir.
Bu çerçevede baktığımızda OVP’de 2025 yılı enflasyon gerçekleşme tahmini yüzde 28.50 olarak revize edilmiştir. Esasen bu oran Merkez Bankası’nın açıklamalarında yer alan üst bant ve piyasa beklentinin ağırlıklı olarak oluşacağı seviye olarak görülen yüzde 28.5-29.50 seviyesi ile uyuşuyor.
OVP’de dolar kuruna yönelik herhangi bir açık öngörü yer almasa da makro büyüklükler üzerinden hesaplanan ortalama 38.63 TL olan dolar kuruna göre yıl sonu dolar kurunun 44 TL civarında gerçekleşeceği öngörülebilir. Bu da piyasa beklentilerine uygundur.
OVP’de bu yıla ilişkin büyüme yüzde 3.3, 2026’da ise yüzde 3.8 öngörülüyor.
Enflasyonla mücadele programını etkili uygulamak için büyümeden fedakarlık edilmesi gerektiğini, ancak bunun da siyasi iktidarlar bakımından hiç de kolay olmayan bir bedeli olduğundan kolay kabul edilemediğini, bu köşede defalarca dile getirmiştik. Bu anlamda OVP’de 2026 yılı sıkı duruşun devam edeceğini, 2027’den itibaren ise büyümenin daha öncelenebileceğini söyleyebiliriz.
Yeri gelmişken ifade etmekte yarar var. Genel olarak bazı uzman ya da uzman olmayan kişilerce sıklıkla dile getirilen enflasyonla mücadelede yüksek faiz politikasının maksimum 6-8 aylık dönemler gibi uygulanabileceği, sürenin uzamasının gelir dağılımı adaletini daha çok bozacağı ve enflasyonla mücadele programının etkisiz olduğunu gösterecektir, değerlendirmesi sık duyulan bir konudur. Bu ifadenin süreye ilişkin kısmıyla ilgili olarak Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, enflasyonla mücadele programlarının bu kadar kısa sürelerde etkili olamadığını, dünyada gerçekleşen başarılı mücadele programlarında ortalama sürelerin 3-3.5 yıl olduğunu ifade etmiştir. Bize göre de 6-8 aylık bir yüksek faiz politikasıyla enflasyonun önlenebilmesi, ancak enflasyonun henüz başını kaldırdığı dönemde hızlı tedbir alınması ile belki mümkün olabilir. Yoksa enflasyon oranlarının yüzde 60-70’li seviyelere çıktığı bir ortamda uygulanan politikanın illaki yıllar alması gerektiği geçmiş tecrübelerden de gördüğümüz bir durumdur. Zaten 2001 krizi öncesi dönemlerde yürürlüğe konulan, ancak bir türlü başarı sağlanamayan enflasyonla mücadele programlarındaki başarısızlığın ana nedeni de uygulamanın sık sık erken seçimlerle sekteye uğramasıdır. Yüksek enflasyonun topluma her yönüyle zararlı olduğu, klasik enflasyonla mücadele programlarının da dar gelirliler başta toplumun tüm kesimlerini olumsuz etkilediği bir gerçektir. Elbette kısa sürede sonuç alınması bu anlamda çok önemlidir. Bundan daha önemli olan, programın kararlılıkla uygulanması ve sadece faiz politikasıyla değil, hem mali disiplinle hem de yatırım ortamının iyileştirilmesine ilişkin koşulların sağlanmasıdır. Bu noktada Türkiye’nin gerek iç konjonktür gerekse uluslararası konjonktür bakımından işinin kolay olmadığını, zaman zaman aksamaların yaşanabildiği realitesini kabul etmemiz gerekiyor.
DÖVİZ KURU
OVP’de altı çizilmesi gereken bir diğer konu da döviz kuruna yönelik esasen serbest kur rejiminin uygulandığı ve hükümetçe herhangi bir tahminin ve hedefin olmadığı ifade edilmiş olsa da realitede enflasyonla mücadelede döviz kuru kritik önemdedir. Döviz kuru enflasyonu doğrudan etkileyen unsurlardan biri olduğu için belli bir dönem kurun olabildiğince stabil gitmesi uygulanan politika tedbirlerinin etkinliği bakımından önemlidir. Bu yönüyle enflasyonla mücadele sürecinin daha fazla uzamadan 2026 yılı içerisinde OVP öngörüsünde olduğu gibi yüzde 16’larda gerçekleşmesi önemli olacaktır. Enflasyonda belirli bir indirim sağlandıktan sonra döviz kurunun öngörülen enflasyon civarında artmasının enflasyon üzerindeki etkisi giderek azalacağından genel gidişat bakımından daha uygun olur.
Önemli olan politika anlamında zikzaklar yapılmaması ve uygulanmakta olan politikada enflasyon hedefinin makul seviyelere gelmesi sağlanana kadar devam edilmesidir. Zaten OVP’de de esas itibari ile verilen mesaj bu kararlılığın devam edeceğidir.