Giriş: 05.09.2025 - 08:49
Güncelleme: 05.09.2025 - 08:49
ADNAN VEYSEL ERTEMEL

ADNAN VEYSEL ERTEMEL

Geçtiğimiz aylarda ABD’de açıklanan bir araştırma, teknoloji dünyasında ezber bozan bir tabloyu ortaya koydu: Bilgisayar bilimi mezunlarının işsizlik oranı yüzde 6.1’e yükselirken, sanat tarihi mezunlarında bu oran yüzde 3…


Bundan 20 yıl önce olsa kimse bu tabloya inanmazdı. Çünkü bilgisayar mühendisliği diploması, iş garantisi anlamına geliyordu. Bugünse yapay zekanın işgücü piyasasına etkisi, en güvenli görülen mesleğin bile altını oyuyor.


Bir dönem geleceğin mesleği diye pazarlanan bilgisayar mühendisliği, artık rutin işlerini yapay zekaya kaptırıyor. Kodlama, hata ayıklama ya da temel programlama görevleri, GitHub Copilot veya benzeri araçlarla dakikalar içinde yapılabiliyor. Bu da şirketlerin yeni mezun yazılımcılara olan talebini azaltıyor. Yalnızca işin teknik kısmını yapabilenler, hızla devre dışı kalıyor. 


Mezuniyet, tek başına iş bulmaya yetmiyor; hatta bazen yanıltıcı bir güven duygusu yaratıyor.


Üstelik eğitim sistemi de bu dönüşüme ayak uyduramıyor. Hâlâ birçok üniversitede modern yapay zeka destekli kodlama araçlarının kullanımına izin verilmiyor. Öğrenciler, mezun olduklarında karşılarına çıkacak gerçek dünyanın dinamiklerinden uzak bir müfredatla yetişiyor. Diploma alıyorlar ama rekabet gücü kazanamıyorlar.


Burada asıl mesele, yapay zeka çağında diplomanın değil, çözümün değerli olması. Sadece sertifikalar ya da prestijli isimler artık kimseyi ikna etmiyor. İnsanların gerçekten para ödemeye razı olduğu somut çözümler üretmek, bağımsız projeler geliştirmek ve gerçek dünya deneyimi kazanmak çok daha kritik hale geliyor. Başarılı girişimlerin çoğu, küçük ekiplerin gerçek bir soruna odaklanıp hızla çözüm üretmesiyle doğuyor. Airbnb’nin ilk günlerinde konferanslara gelenlere şişme yatak kiralayarak işe başlaması ya da Stripe’ın yalnızca geliştiricilere yönelik hızlı ödeme altyapısıyla büyümesi bunun en çarpıcı örnekleri.


Kariyer yolculuğunda korkuya değil, meraka kulak vermek gerekiyor. Güvenli limanlara sığınmaya çalışanlar yerine kendi yolunu çizen, bağımsız düşünme cesareti gösteren ve deneme yanılmaya açık gençler öne çıkıyor. Mezuniyet sonrası tek yol, büyük kurumsal şirketlere girmek değil. Niş bir pazarda derinleşmek, kısa sürede alan uzmanı olmak ve yapay zekayı bu uzmanlıkla harmanlamak da en az o kadar değerli bir seçenek.


Bu noktada sosyal medya da yanlış bir yanılgıya sürüklüyor. Görünürlük, kişisel marka, parlak paylaşımlar önemli gibi görünebilir ama gerçek başarı, yalnızca üretim ve katkıyla ölçülüyor. Esas fark, somut bir ürün geliştirmekle ya da bir sorunu kökten çözmekte gizli...


Sonuçta elimizdeki tablo net: Yapay zeka, yalnızca işlerin nasıl yapıldığını değil, hangi işlerin yapılmaya değer olduğunu da sorgulatıyor. Bilgisayar mühendisliği gibi köklü ve güçlü bir meslek alanı bile bu sorgulamanın dışında değil. Güvenli kariyer limanlarının hızla ortadan kalktığı bir çağda, mezuniyetin getirdiği prestij değil; sürekli öğrenme, merakla hareket etme, niş alanlarda uzmanlaşma ve gerçek çözümler geliştirme öne çıkıyor. Yapay zeka çağında bilgisayar mühendisliği de değişiyor. Ve bugünün genç mühendislerine düşen soru şu: Diplomanızla değil, çözümünüzle nerede fark yaratacaksınız?