Bazı konular var ki, neden bu şekilde uygulandığını bir süre sonra uygulamayı koyanlar dahi hayretle karşılayabiliyor. Buna benzer durumlar zaman zaman hayatın her alanında olabilir.
Vergi ile ilgili akla gelen ilk konu, bir defalık vergi olarak uygulamaya konulduğu dönemde gider olarak indirilmesi kabul edilmeyen özel iletişim vergisindeki bu uygulamanın vergi kalıcı hale geldiği halde devam ediyor olmasıdır. Özel tüketim vergisi ve özel iletişim vergisinde bir başka konu daha var ki, çok eleştirilir ama bu yasa koyucunun bir tercihi olduğu ve katma değer vergisinin genel uygulama mantığına aykırı olmadığı için devam eder. O da bu vergilerin bedel içerisinde katma değer vergisine tabi tutulmasıdır. Bu nedenle bunu değerlendirme dışı tutuyoruz.
FİNANSMAN GİDER KISITLAMASI UYGULAMASI
Finansman gider kısıtlaması, 2013 yılında yapılan bir yasal düzenleme ile vergi sistemimize girdi. 2021 yılında da gider kabul edilmeyecek kısma ilişkin Cumhurbaşkanı Kararı yayınlanmak suretiyle uygulama başlatıldı. Yasal düzenlemeyle uygulamanın başlatılması ve uygulamanın başlatılmasında da gider kabul edilmeyecek finansman gideri tutarının öz varlığı aşan finansman gideri kısmının yüzde 10’u olarak uygulamanın başlatılması muhtemeldir ki, bu konudaki eksikliklerin uygulamayla da ortaya çıkıp düzeltilmesine imkan sağlanması bakımındandır. Kanun maddesinde yer alan finansman gideri tanımının kur farkını da içerecek şekilde çok geniş alınmasını şimdilik bir kenara bırakalım.
İYİLEŞTİRİLMESİ GEREKEN KONULAR
Kıst dönem uygulaması
Konuya ilişkin gerek kanun maddesinde tam çerçevenin çizilmemesi gerekse genel tebliğde aynı durumun kısmen devam etmesi, bu konuda farklı uygulamaları gündeme getirdi. Konuyu Cumhurbaşkanı Kararı çıktığı günlerde değerlendiren sevgili meslektaşım Recep Bıyık; finansman gider kısıtlamasının bilanço döneminin son günü aktife giren veya son günde bilançodan çıkan borçlar bakımından nasıl uygulanacağına ilişkin açıklama olmadığını, dolayısıyla bir gün için ya gider kısıtlamasına girmemek veya bir günlük ilave bir borç nedeniyle tüm finansman giderinin kısıtlamaya dahil edilmesi gibi durum ortaya çıktığını çok anlaşılır şekilde ifade etti.
Finansman gider kısıtlamasının vergi karşılığı
Konuya ilişkin son zamanlarda daha ziyade yazının başlığına da uygun olan durum söz konusu. Bunu da sevgili meslektaşım Feridun Güngör güzel ifade etti. Bu da dönem sonu bilançosuna göre finansman gider kısıtlaması hesaplanıp hesaplanmamasına bakılıp daha sonra finansman gider kısıtlaması yapılan tutar nedeniyle kurumlar vergisi karşılığının değişmesiyle birbirini değiştiren sonucun ortaya çıkmasıdır.
Vergi son derece karışık, yüksek matematik gerektiren hesapların olmasına ihtiyaç duyulan bir uygulama değildir. Bu şekilde denklem kurarak sunucu sıfırlayan bir hesaplama yapmasını kimseden beklemek haklı olmayacaktır. Muhtemelen bu duruma neden olan konuya ilişkin açıklamanın yer aldığı genel tebliğdeki ifadenin bazı inceleme elemanlarınca amacını aşar şekilde değerlendirilmesidir, diye düşünüyoruz.
Tebliğde “Vergilendirme döneminin son günü itibari ile finansman gider kısıtlaması öncesi Vergi Usul Kanunu’na göre çıkarılacak bilanço esas alınmak suretiyle özkaynak ve yabancı kaynak mukayese yapılarak finansman gider kısıtlamasına tabi olup olmayacaklarını tespit edeceklerdir” ifadesinden kaynaklanıyor. Tebliğdeki bu ifadeyi; bazı inceleme elemanları sadece kapsama girip girmediğini tespit bakımından buraya bakın diyor, dolayısıyla siz finansman gider kısıtlaması hesabını yaparken ödenecek vergi karşılığını borç içerisinde dikkate alarak bilanço denkliğini sağlamalıydınız, deme noktasına geliyorlar. Oysa, normal vergi mantığında bu ifadeden amaç; bilançoya bakın, buna göre kapsama giriyorsanız hesaplamanızı yapın ve o hesaplama sonucunda kanunen kabul edilmeyen gider kısmını bulmak suretiyle ilave kurumlar vergisini hesaplayın olmalıdır.
Aksi durum bir kısıtlamanın doğurduğu vergisel sonucun kendisini de tekrar artırıcı ilave bir sonuç yaratmasına neden olur ki, kanun koyucunun bunu amaçladığını değerlendiremeyiz. Normal vergi uygulamasında bu şekilde ince hesaplara girilmesi tercih edilen bir yöntem değildir. Bu konuda Gelir İdaresi ve Vergi Denetim Kurulu üst yönetimlerinin durumu değerlendirerek çok minör bir sonuç nedeniyle mükelleflerin mağduriyetine sebep olunmasının önüne geçeceklerine inanıyoruz.