Gençliğimiz günlerde kredi derecelendirme kuruluşu S&P, Türkiye kredi notuna ilişkin açıklama yaptı. Daha açık deyimiyle Türkiye’nin kredi notunda herhangi bir değişikliğe gitmedi. Doğrusu genel piyasa beklentisi de bizim beklentimiz de zaten bu yöndeydi.
Çünkü yaklaşık 1.5 aydır Türkiye’deki gelişmeler enflasyonla mücadele sürecinde olumsuz yönde bir dalgalanma meydana getirmişti. Ancak bu dalgalanma gösterdi ki, Merkez Bankası ve ekonomi yönetimi gerektiğinde faiz artırımı yönünde de karar almakta bir tereddüt veya sıkıntı yaşamıyor. Programdaki kararlılık devam ediyor.
ULUSLARARASI GELİŞMELER
Esasen bu süreçte sadece Türkiye’de değil, dünyada Trump’ın anlık karar değişimleri ile tedirgin ve dalgalı bir dönemden geçiliyor. Önümüzdeki günlerde de uluslararası konjonktürdeki bu dalgalı seyrin devam edeceğini gözlemliyoruz. En son olarak Trump’ın bir gecede bitiririm diye başladığı Rusya-Ukrayna savaşı, neredeyse ABD’nin süreçten çekileceği bir noktaya doğru evrilme eğilimi gösteriyor.
Zaten Trump’ın Zelenski ile görüşmesi çok net bir şekilde gösterdi ki, Trump önderliğindeki ABD kapitalizmin vahşi yüzünü ve uluslararası ilişkilerde kendi ülkesine maksimum avantaj sağlama anlamında hiçbir fırsatı kaçırmıyor. Aynı yaklaşımı Filistin konusunda da daha acımasız bir şekilde yansıttığına üzülerek şahitlik ettik.
Bu dönem uluslararası alanda zaten kırılganlıkların ve yeniden ulusalcılık akımlarının güçlendiği bir evreden geçiliyor. Bizim ekonomik programa sahip çıkmaktan ve fiyat algısının kaybolmasına ve toplumsal olumsuzlukları hızlı bir şekilde daha da kötüleştiren enflasyon belasını bir an önce makul seviyelere getirilmesini temenni etmekten öte bir önceliğimiz olmamalı.
Üstelik her dönem doğru okunduğu takdirde farklı fırsatların çıkmasına neden olabilecektir. ABD ile dünyanın geri kalanı ve özellikle de Avrupa Birliği arasındaki tarifeler tartışmasıyla başlayan sürecin Türkiye bakımından belki bazı fırsatlar sağlayabilmesi mümkün olabilecektir.
YENİ DESTEKLER
Uygulanmakta olan enflasyonla mücadele programının bu dalgalı süreçte ekonomik durgunluğu artırmaması anlamında Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in ipuçlarını verdiği ihracat ve yatırıma yönelik destekler olarak YTAK ve reeskont kredisi kaynaklarının yeterli seviyede ve doğru kullanımının sağlanması bu anlamda önemli olacaktır. Çünkü mevcut ortamda bu kredi faizlerini karşılamaya yetecek FAVÖK sağlayacak iş veya yatırım bulmak pek kolay değildir.
Enflasyonla mücadele sırasında ekonominin biraz yavaşlaması elbette işin bir parçasıdır. Ancak durgunluğun kalıcı hale gelmesi stagflasyon gibi daha da tehlikeli olan bir ortama neden olabileceğinden böyle bir duruma gelinmemesi son derece önemlidir. Türkiye daha önce enflasyonla mücadele programını başarıyla uygulamış ve enflasyonu tek hanelere getirmiş bir tecrübeye sahiptir. Bu konuda ekonomi yönetimimiz yeterli hafıza ve bilgi birikimine sahiptir.
DİĞER KREDİ KURULUŞLARININ DEĞERLENDİRME TAKVİMİ
Diğer kredi derecelendirme kuruluşları Fitch ve Moody’s de Türkiye’ye yönelik değerlendirmeleri mevcut takvime göre temmuz ayında yapacaklar. Önümüzdeki iki ay dalgalanmaların son bulduğu ve programın daha istikrarlı sonuçlarının alınması anlamında nispeten fırsat içeriyor. Yılın ikinci yarısında enflasyondaki iniş sürecinin zaten daha yavaş olması normal beklentidir.
Elbette yaşanan dalgalanmaların etkisi yılsonu enflasyon beklentisinin biraz üst bant civarında yani yüzde 25-30 aralığında gerçekleşmesini daha muhtemel hale getirmiş görünüyor. Hep beraber bekleyip göreceğiz.