HİKMET BAYDAR
TCMB, piyasanın genelinin beklentisinin aksine 1 hafta vadeli repo faiz oranını 100 puan indirerek faizi yüzde 18 seviyesine indirdi.
Bildiğiniz gibi TCMB Başkanı, daha önceki açıklamalarda reel faize dikkat edileceği vurgusu yapmıştı. Reel faiz, nominal yani açıklanan faiz oranının enflasyondan arındırılmış halidir. Yani nominal faiz 10 iken, enflasyon 10 ise reel faiz sıfır demektir.
TCMB’nin daha önceki açıklamalarına baktığımızda, enflasyon arttıkça açıklanan (nominal) faizlerin de artırılması gerekirdi. Oysa tam tersi gerçekleşmiş durumda. Çünkü TCMB Başkanı, reel faiz seviyelerine dikkat edileceğini belirtmişti. Reel faiz seviyeleri tasarruf sahibinin kararlarını etkiler. Getirisi yeterli olmadığı takdirde alternatif alanlara kayabilir. Bu durumda dolarizasyonun artması riski ortaya çıkar. Dolayısıyla piyasa kur hareketleri nedeniyle önünü göremediğinden fiyatlama yaparken kuru ona göre ayarlar ve gereksiz enflasyonist fiyatlar oluşur. Daha da kötüsü, bir bekleyip önümü göreyim derken frene basmış olur.
KREDİLERİN KAYNAĞINI ZORLAMAK DOĞRU MU?
TÜİK verilerine baktığımızda, enflasyonda yukarı eğilimin devam ettiğini görüyoruz. En son açıklanan ağustos enflasyon verisinde bir düşme söz konusu değildi. Aylık bazda yüzde 1.12 artarken, yıllık bazda ise yüzde 19.25 seviyelerine yükseldi. Tarımsal girdi fiyat endeksi aylık yüzde 1.98, yıllık yüzde 29.38 oranında. Tarım ürünleri üretici fiyat endeksi yıllık yüzde 24.69, aylık yüzde 1.77 artmışken, yurt dışı üretici fiyat endeksi yıllık yüzde 30.81 artmışken, belki de en önemlisi yurt içi üretici fiyat endeksi aylık yüzde 2.77 artarak, yıllık bazda yüzde 45.52 seviyelerinde artmışken, böyle acelece faiz indirimi yaparak risk almak gerçekten doğru mu?
Sanayi üretimi aylık bazda yüzde 4.2 azalırken, yıllık bazda yüzde 24.1’den yüzde 8.7 artışa kadar düşmüşken, faizleri düşürmek ne kadar doğru? Daha açık ifade ile söylersek, mevduat sahibini alternatif kanallara kanalize ederek kredilerin kaynağını şu aralar zorlamak ne kadar doğru?
Her mevduat çıkışı, bankaların daha az kredi vereceği anlamına gelir. Zaten sıfır seviyelerinde olan reel faizi eksiye çevirdiğimizde mevduatın dövize, arsaya, binaya, dijital paralara vb. gitme riskini de artırmış oluruz.
DEVLET TAHVİLLERİNE GELEN SATIŞLAR
Söz konusu faiz indiriminden sonra devlet tahvillerine gelen satışlar ile piyasa faizleri yükselirken, nakde dönen pozisyonların dövize yönelmesi de doları 8.90 seviyelerine kadar getirerek, önemli bir direncin üzerine çıkmasına neden oldu. Devlet tahvili faizi yüksekken yatırımcı olarak daha düşük faizle mevduatta kalır mısınız? Yatırımcılar da bunu dikkate alacaklardır. İşte o zaman bankalar likidite azlığı nedeniyle kredi vermekte daha seçici olabilirler. Yani dimyata pirince giderken eldeki bulgurdan olma riski erken bir faiz indirimi nedeniyle arttı. Faiz indirimi piyasa tarafından istenen bir şey olsaydı borsa ve özellikle bankacılık sektörü hisse senetlerinde önemli ralliler görürdük. Oysa tamamı ciddi seviyelerde düşük fiyatlara geldi. Örneğin Vakıfbank hisse senedi 7 Ocak 2020 günü 7 TL’nin üzerini görmüşken, yazıyı yazdığımız şu sıralarda işlem fiyatı 3.24 TL’dir.
Aynı durum Halk Bankası için de geçerli. 8 Ağustos 2017 günü 14.91 seviyelerinden işlem görürken, 28 Eylül 2021 günü 4.25 TL olmuştur. Sistemi fazla zorlamak sağlıklı firmanın da nakit dengesine zarar verebilir. Özellikle eylül enflasyonu yıllık bazda yüksek gelirse, o zaman negatif reel faizin ne kadar denge sağlayabileceğini hep birlikte göreceğiz.
01 Ekim 2021 Cuma