Son zamanlarda yaşananlarla denetimin ne kadar önemli olduğunu, tarafsız ve objektif denetimlerle usulsüz davranışların önüne geçmek varken sadece şikayete dayalı savcılık üzerinden tespitlerin bir anda nasıl politize edilebileceğini hep birlikte gördük. Şu ana kadar gözlemlediğimiz, usulsüz izinsiz toplantılar, maskeli kim olduğu belirsiz kişilerin polisimizin üzerine attığı asit, balta vb. iyi niyetten uzak ve polisi provoke edecek davranışlarla tarihi mezarlıklara verilen zararlardı. Bunların yanında bir sürü asılsız iddialar da ortaya atılarak ortam daha da gerilmeye çalışıldı.
Peki, bunun sebebi neydi? Rüşvet gibi yasal olarak suç sayılan bir sürü konularla ilgili gelen şikayet ve bu şikayetin belge ve şahide dayalı olması nedeniyle savcılığın harekete geçerek görevini yerine getirmesi değil miydi? Yani savcılık olayı örtbas etseydi, o zaman tüm bu olaylar olmayacak mıydı?
İlgili kurumlar ellerindeki bilgi ve belgelerle görevlerinin gereğini yerine getirmişlerdir. Şimdi mahkeme sürecinde konu incelenecek ve bir sonuca varılacaktır. Bu sonuç aklama da olabilir, şikayetlerin doğruluğu saptanarak cezai müeyyidelerle de sonuçlanabilir. Sonuç olarak bir dizi iddia var ve bu konu yasal süreci içerisinde sonuçlanacak. Olay budur.
Peki, yasal bir süreç politize edilerek siyasi rant elde edilmek istenirken ekonomik gelişmeler bundan nasıl etkilenecek?
BEKLENTİLERİ YÖNETMEK
Ekonomide beklentileri yönetmek çok önemli. Eğer geleceğe yönelik beklentiler bozulursa o zaman hedeflerin gerçekleştirilme şansı da kalmaz.
Şimdi gelelim beklentilerle ilgili değişikliklerin nerelerden ve nasıl geldiğine. Bank of America (BofA), Türkiye ekonomisine ilişkin tahminlerini güncelledi ve enflasyon beklentisini yüzde 25.7’den yüzde 28.1’e çıkarırken, yılsonu politika faizini de yüzde 32.5 olarak revize etti. Daha önce nisan ayında 200 baz puanlık bir faiz indirimi bekleyen BofA, bu öngörüsünü askıya aldı. Bank of Amerika, hem faiz indirimini öteledi hem de enflasyon beklentisini artırmış oldu.
S&P, siyasi belirsizliklerin geri dönmesinin ilerlemeleri riske atabileceği uyarısında bulundu. Kuruluş raporunda, “Ancak siyasi gerginliklerin geri dönmesi bu reformları sekteye uğratabilir” ifadelerine yer verdi. Kuruluş, muhalif isimlerin tutuklanmasının, ekonomik güveni zedeleyebileceği ve döviz piyasasında istikrarı bozabileceği yönünde uyarıda bulundu.
Yani muhalefetten birileri yasalara aykırı bir iş yapıyor iddiası varsa, gereği yapılmasın mı? Suça karşı dokunulmazlık mı olmalı? Böyle demek yerine yasalar aynen uygulanıyor, burada ekonomide kayıp ve kaçaklar engelleniyor diyemiyor mu?
Görüleceği üzere, her gelişmeyi aleyhimize yorumlamak için bir sürü yabancı ve hatta yerli kuruluş sırada bekliyor. Yani “su uyur düşman uyumaz'.
Oysa başından beri tüm kurumlarımız ciddi tedbirler aldı. Hatta tarihte rastlanılamayacak kadar koordineli ve soğukkanlı bir şekilde gerekli tedbirleri aldılar. Ancak hâlâ gerek dövizde gerekse borsa ve tahvil piyasasında koordineli olarak olayın manipülasyon içerip içermediği için soruşturma başlatmadılar.
Kur oynaklığı ve TCMB’nin aldığı tedbirler yakın gelecekte faiz indirimini zora soktu. Bunun için normalleşmeyi beklememiz gerekecek. Borsa şirketlerinin kendi hisse senetlerini yönetim kararıyla hızla alabilecek konuma gelmesi, kim yatırımcı dostu kim değil, açıkça gösterecek.
PİYASA NE ZAMAN NORMALLEŞECEK?
Kurlar dengeye oturduğunda ve TCMB günlük fonlama faizini yüzde 46’dan aşağı çektiğinde, haftalık repo ihaleleri başladığında dengeye geldiğini düşünebiliriz. O zaman tekrar faiz indirimlerini konuşmaya başlayabileceğiz.
Dileğimiz, bu yol kazası diyebileceğimiz hadisenin en kısa zamanda ekonomik gündemden çıkması ve daha fazla politize edilerek beklentileri daha da olumsuza götürmemesidir.
Hepinize hayırlı bayramlar dileriz.