Dr. Adnan Veysel Ertemel
Çok eskiden bir kitabı papirüslerle yazabilmek için birçok insan bir araya gelirdi. 1400’lü yıllarda matbaanın icadından sonra kitap yazımı zamanla kolaylaştı. Sonrasında kağıdın maliyeti hızla ucuzladı. Kağıda, dolaylı olarak da kitaba sahip olmak kolaylaştı. Öyle ki, önceleri hayal edilmesi dahi mümkün değilken, 1900’lü yılların başında evlerde kişisel kütüphane sahibi olmak maliyetli olmakla birlikte mümkün hale geldi. Günümüzde kağıdın maliyeti öylesine ihmal edilebilir boyutlarda ki, kullanıp atıyoruz. Hatta bu kullanım maalesef israf derecesinde ve önemsenmiyor. Şimdi bu analojiyi bilgisayarlar için yapalım. Bilgisayarlar da kağıdın izlediği evrimin çok benzerini geçiriyor.
1950’li yıllarda bir bilgisayar kocaman bir oda kadar yer kaplıyordu ve birçok insan tek bir süper bilgisayara bağlanıyordu. Yıllar sonra 1980’li yıllarda eskiden hayal bile edilemeyen kişisel masaüstü bilgisayar kavramı gerçek oldu. Günümüzde bilgisayar, mikroçip ve sensör teknolojileri hızla gelişiyor, maliyetleri de aynı şekilde hızla azalarak gittikçe ihmal edilebilir boyuta geliyor. Nesnelerin interneti vizyonunda, tıpkı kullan-at kağıt örneğinde olduğu gibi mantıklı olabilecek hemen her nesne içine gömülen mikroçiplerle akıllı hale geliyor. Yine aynı mantıkla, veri depolama alanında da maliyet ihmal edilebilir boyuta gelmiş.
Bilgisayar ve mikroçip teknolojisindeki bu devrimsel gelişmeler bilginin felsefesi kapsamında insanoğlunun düşünce yapısında yeni dramatik değişikliklere yol açacak. Hemen her şeyin akıllı ve kaydedebilir olduğu, veri saklama kapasitesi ile ilgili bir kaygının olmadığı dünyaya örnek verecek olursak; bir süredir Rusya’da bütün taşıtlarda kaza gibi durumlarda kullanmak üzere araç içi ön ve arka kamera takılması zorunlu hale geldi. Herhangi bir kaza durumunda cihaz darbeyi sensörleriyle hissedip kaza olduğunu anlayarak son bir dakikalık görüntü kaydını silmeyip internet üzerinden merkezi bir sunucuya gönderiyor. Aynı mantığın Google Gözlük (Google Glass) tarzı bir ürüne uyarlandığını düşünelim. Konuşmaya başladığında bir bebeğin ağzından dökülen ilk anlamlı kelimeler anne ve babası için ne kadar önemli değil mi? Hepinizin hayatında bu türden ‘keşke bu anı videoya kaydedebilseydim’ dediği anlar mutlaka vardır. Sürekli kayıt halinde olan ve siz çok özel bir anı henüz yaşadığınızda ‘Hey Google! Az önce gördüklerimi video olarak kaydet’ dediğinizde o an geçmiş olsa bile görüntüyü kaydeden bir teknoloji ne güzel olurdu değil mi? Boyut ve maliyet anlamında veri saklama konusunda herhangi bir kaygının olmadığı bir teknoloji... Nesnelerin interneti dünyasında bunu gerçekleştirmemek için hiçbir sebep yok.
Benzer olarak eskiden şirketler bilgi saklama maliyeti nedeniyle mümkün olmasına rağmen yapılabilinir olmadığı için müşterileriyle ilgili tüm verileri saklayamıyorken şimdi bunu sadece VIP müşterileri için değil tüm müşterileri için ve akla gelebilecek her veri çeşidi için yapabiliyor. Hatta müşterileriyle ilgili kendi tuttuğu verinin de ötesinde o müşterilerle ilgili internette bir yerlerde olan ve anlamlı olabilecek diğer verileri bile değerlendirebiliyor.
Sözün özü: Hepimiz değişimin bir parçasıyız, değişimi ya yönetirsiniz ya da değişime yenik düşersiniz.
03 Ocak 2020 Cuma