Son yıllarda yaşamımızın ayrılmaz bir parçası haline gelen üretken yapay zeka hikayesi uzun süre yazılım hikayesi şeklinde gitti; parametre sayıları, benchmark tabloları, API ücretleri. 2026’ya girerken bu denklem değişiyor. Asıl soru, zekanın hangi bedene gireceği sorusuna dönüyor.
ChatGPT’nin arkasındaki şirket OpenAI, tam da bu kırılma noktasında agresif bir donanım atılımına girişti. OpenAI, Apple’dan ayrılan kilit tasarımcı Jony Ive’ın girişimini milyarlarca dolara satın aldı. Şirket, diğer yandan yıllar önce kapatılan robotik ekibini kendi sensör ve robotlarını tasarlama hedefiyle yeniden kuruyor. Diğer yandan OpenAI’ın robotik ortaklarından yenilikçi Figure şirketi, OpenAI ile ortaklığı sonlandırarak zekayı kendi içinde geliştireceğini duyurdu. Bu hamleler yan yana konduğunda, sadece yeni cihazlar değil, yeni bir güç dengesinin de şekillendiğini söylemek mümkün.
***
Bugüne kadar OpenAI’nin iş modeli bulut temelliydi. ChatGPT, API, kurumsal çözümler. Kullanıcı deneyimi çoğunlukla başkasının donanımı üzerinden akıyordu; telefon, laptop, tarayıcı. Bu model birkaç nedenle sona gelmiş görünüyor.
Birincisi farklılaşma baskısı. Aynı GPU’lar üzerinde çalışan modellerin çıktıları birbirine benzemeye başladıkça, farkın önemli kısmı “Hangi ekrandayım” sorusuna sıkışıyor. OpenAI ile Ive’ın ortak vizyonu tam bu noktada devreye giriyor. Klasik anlamda telefon olmayan ama cebinizde taşıdığınız, ekransız ya da minimum ekranlı, insan merkezli bir yapay zeka cihazı peşindeler. Amaç, günlük hayatın içine yerleşen ikinci bir çekirdek cihaz oluşturmak ne tam bir telefon, ne de sadece kulaklık.
İkincisi bağlam ve veri. Bugün ChatGPT ile kurduğunuz ilişki neredeyse tamamen metin ve sesten oluşuyor. Oysa cebinizdeki cihaz hareketinizi, konumunuzu, rutinlerinizi, ortam gürültüsünü biliyor. Bu bağlam, doğru okunduğunda çok daha kişisel ve faydalı bir asistan anlamına gelebilir. Kendi donanımını geliştirmek, bu veri katmanını ücretli platformların insafına bırakmamak demek.
Üçüncüsü maliyet ve kontrol. Özel tasarım çipler, gömülü sistemler ve optimize donanım mimarileri, uzun vadede hem performans hem karlılık için kritik. OpenAI’nin donanım hamlesi bu açıdan da havalı bir cihaz denemesi değil, altyapı kontrolünü yeniden tanımlama çabası.
***
Bu tabloda Figure’ın bu yeni adımı ilginç bir noktaya işaret ediyor. Bir yanda kendini genel amaçlı zeka sağlayıcısı olarak konumlayan OpenAI var. Zekayı yazıp API üzerinden sunuyor, üzerinde herkes kendi ürününü inşa ediyor. Diğer yanda Tesla, Apple ve şimdi Figure gibi dikey entegre oyuncular var. Hem donanımı hem işletim sistemini hem de zekayı aynı çatı altında tasarlıyorlar.
Figure’ın mesajı net. İnsan benzeri robotlarda entegrasyonu dışarıya bırakamayız, beynin de bedenin de aynı mühendislik ritminde evrilmesi gerekiyor. Bu açıdan bakıldığında, OpenAI ile çalışmak başlangıçta hız kazandırmış olabilir ama orta vadede hareket alanını kısıtlayan bir faktöre dönüşmüş gibi görünüyor. Şirket, kendi robotuna özel, uçtan uca optimize edilmiş bir zihin arayışına geri dönüyor. Bu ayrılık, OpenAI’nin hatalı olduğu anlamına gelmiyor. Ancak stratejinin sınırlarını açık biçimde gösteriyor. Hem platform olmak hem bazı alanlarda bizzat oyuncu olmak, ortaklarla ilişkileri kırılgan hale getiriyor. Yarın benzer soru işaretlerini başka robotik ya da cihaz üreticilerinin sormaması için bir neden yok. İlginç olan, bu hikâyede taraflardan birinin mutlaka kaybetmek zorunda olmaması. OpenAI, genel amaçlı modellerde ve gündelik kullanıcıya dönük AI cihazlarında öne çıkabilir. Figure gibi şirketler, belirli sektörlere odaklanan son derece niş, sıkı entegre robotik zihinler geliştirebilir. Aynı ekosistemde, farklı katmanlarda değer üretmeleri mümkün.
Yine de şunu not etmek gerekiyor. OpenAI’nin donanım vizyonu henüz belirsiz. Jony Ive imzalı cihazın tam olarak hangi problemi çözeceği, kullanıcı neden cebindeki telefondan rol çalacak yeni bir donanımı gerçekten isteyeceği soruları açıkta duruyor. Robotik cephede ise rekabet çok sert. Genel amaçlı modelleri fiziksel dünyaya indirme yarışı hem maliyetli hem yavaş ilerleyen bir maraton. Bu nedenle OpenAI’nin donanım hamlesini, garantili bir gelecek vizyonu olarak değil, yüksek riskli ama kaçınılmaz bir yönelme olarak görmek daha gerçekçi. Yapay zeka bir noktadan sonra tarayıcı penceresinden taşacak, bunu biliyoruz. O zekanın hangi bedene gireceğini kim belirleyecek sorusu ise önümüzdeki yılların asıl politik ve ekonomik tartışması olacak.