Birleşmiş Milletler (BM) her ne kadar temel fonksiyonlarını icra etmede yetersiz kalsa da halen en geniş diplomasi platformu olma özelliğini koruyor. Özellikle BM Genel Kurulu toplantıları kapsayıcı bir diplomasi için belli imkanlar sağlıyor. Genel Kurul zamanında sadece liderler ve diplomatlar değil, iş insanları da New York’a gelerek dünya gündemini takip etmeye çalışıyor. Bu büyük etkinlik, ticaret diplomasisi açısından da önemli fırsatlar barındırıyor.
Türkiye, New York’taki görüşmeleri ticaret diplomasisi boyutuyla da etkin kullanmaya çalışan ülkelerin başında geliyor. Ülkeye daha nitelikli doğrudan yabancı yatırım çekmek ve ABD ile dış ticaret hacmini artırmak için hem politika yapıcılar hem de iş insanları ile toplantılar gerçekleştirildi.
ABD İLE DAHA FAZLA İŞ
Son 20 yıldır ihracat pazarlarını ve yatırımcı portföyünü çeşitlendirmeye çalışan Türkiye için bu tip ticaret diplomasisi faaliyetleri oldukça kritik. Avrupa bizim en önemli ticaret ortağımız olsa da Avrupa ekonomisinin yaşlandığı ve küresel ticaret ağlarının farklılaştığı gerçekleri ortada. Türkiye bu gelişmeleri dikkate alarak, Amerikan pazarı ile daha fazla iş yapmayı hedefliyor. Son 8-10 yılda Çin ile arası gittikçe açılan ABD de ticaret ortaklarını çeşitlendirme peşinde.
Türkiye ve ABD arasındaki dış ticaret hacmini 100 milyar dolara çıkarmak gibi iddialı bir hedefe sahibiz. 2024 yılında bu ticaret hacminin 36 milyar dolar olarak gerçekleşeceği öngörülüyor. 100 milyar dolar hedefine ulaşmak için önümüzde uzun bir yol var.
Ama son yıllardaki artış trendi, umut verici. Salgın öncesine kıyasla ticaret hacmi yaklaşık 10 milyar dolar arttı. Bu artışın 6 milyar doları Türkiye’nin ihracatından, 4 milyar doları ise ABD’nin ihracatından gelmiş. İki ülke arasındaki ihracat-ithalat rakamlarının dengeli seyretmesi, artış trendinin sürdürülebilirliği açısından olumlu bir gelişme.
KAMU-REEL SEKTÖR İŞBİRLİĞİ
Reel sektörümüz yeni pazarlar konusunda oldukça çevik ve istekli. Ama bu enerjiyi sahaya yansıtabilmek için atmamız gereken adımlar var. ABD’nin oldukça büyük bir pazar olduğunu ve Avrupa’dakilere kıyasla Amerikan tüketicilerinin beklentilerinin bazı açılardan farklılaştığını dikkate almak gerekiyor. Türkiye’nin ABD’ye ihracatını artırmak için bir taraftan üretim ölçeğini büyütmeliyiz, bir taraftan da ürün farklılaştırması yapmalıyız. Bu noktada sektör bazlı iş ve proje ortaklıkları kurmalı ve Ar-Ge’ye daha fazla kaynak ayırmalıyız. Lojistik yatırımlara da ihtiyacımız var. Ticaret ve yatırım ilişkilerini sadece sanayi açısından düşünmemeliyiz. Hizmetler ve enerji sektörlerinde de önemli fırsatlar mevcut.
Tüm bunları hayata geçirme noktasında bakanlarımız, bürokratlarımız ve iş insanlarımız New York’ta yaklaşık bir hafta boyunca önemli temaslar gerçekleştirdi. Görüşmeler derinleştikçe ve fizibilite çalışmaları ilerledikçe, kamunun ve reel sektörün atması gereken adımlar daha da netleşiyor. Amerikan pazarında hedeflediğimiz başarıya, ancak kamu ve reel sektörün güçlü işbirliği ile ulaşabiliriz.
ngur@medipol.com.tr
30 Eylül 2024 Pazartesi