DOÇ. DR. NURULLAH GÜR
Enflasyon sadece bizim problemimiz değil. Enerji fiyatlarındaki artış, tedarik zincirlerinde uzun süredir devam eden sıkışmalar ve salgın döneminde uygulanan genişlemeci ekonomi politikalarının etkisiyle enflasyon tüm dünyada yükselişe geçti.
Ancak, seviye açısından değerlendirdiğimizde, enflasyonun Türkiye’de çok daha sıkıntılı bir noktaya ulaştığını görüyoruz.
Bir taraftan da iç talep güçlü seyretmeye, ekonomi büyümeye devam ediyor. Ama bunun ne kadar sağlıklı bir büyüme olduğu tartışmalı. Bu büyüme bir taraftan enflasyonu beslerken, bir taraftan da cari açık cephesinde risk oluşturuyor. Büyümenin toplumun tüm kesimleri tarafından hissedildiğini iddia etmek de mümkün değil. Ücretli çalışan kesimin pastadan aldığı pay azaldı. İşgücü ödemlerinin GSYH’den aldığı pay, salgından önce yüzde 39.1 iken, şimdilerde yüzde 31.5’e düştü. Negatif reel faiz ortamı, daha çok bankacılık sektörünün ve krediye kolay erişebilen büyük şirketlerin işine yarıyor.
EKONOMİNİN SOĞUMAYA İHTİYACI VAR
Küresel ekonomi için stagflasyon riskinin gittikçe belirginleştiği, belirsizliklerin yüksek seyretmeye devam ettiği şu ortamda, Türkiye ekonomisinin daha dengeli hareket etmesi gerekiyor. Özellikle enflasyon ve cari açığın daha tehlikeli noktalara doğru ilerlemesini önlemek için ekonominin belli bir derecede soğumaya ihtiyacı var. Bunu sağlama noktasında akıllara ilk olarak daraltıcı para ve maliye politikaları geliyor. Ancak, politika faizinin tercihen kullanılmadığını biliyoruz. Buraya dönük bir beklenti içine girmemek lazım. Daraltıcı maliye politikası ise siyasi açıdan çok uygulanabilir değil; zira, yaklaşık bir yıl sonra seçimler var. Siyasi konjonktür kemer sıkma politikaları için uygun değil.
HARCAMA KALEMLERİNE KONTROL
Ekonomiyi soğutmaya dönük olarak atılabilecek politika adımlarından geriye sadece makro ihtiyati tedbirler kalıyor. Ekonomi yönetimi geçtiğimiz günlerde buraya dönük bir dizi tedbir açıkladı. Bu kapsamda kredi kartları ve tüketici kredileri yoluyla yapılan harcamalar dizginlenmeye çalışılacak. Öte yandan, bankacılık sektörünü ilgilendiren zorunlu karşılık düzenlemesiyle ticari kredilerin artış hızının yavaşlatılması hedefleniyor. Ticari kredilerin daha çok ihracatçı şirketlere ve kritik öneme sahip sektörlere yönelmesi isteniyor. İşin özünde, enflasyonu ve cari açığı artırma potansiyeli olan harcama kalemlerinin kontrol altında tutulması düşüncesi var. Ekonomi yönetiminin enflasyon ve cari açıkla mücadele etmek için önümüzdeki aylarda makro ihtiyati tedbirlere daha sık başvurduğuna şahit olabiliriz.
17 Haziran 2022 Cuma