Artan faiz oranlarının reel sektör üzerindeki zorlayıcı etkilerine rağmen, şu ana kadar istihdamda kötüleşme yaşanmadı. Salgın döneminde yüzde 14.1’i gören işsizlik oranı, yüzde 8.4’e kadar geriledi. Ama işsizlik oranımız halen akran ülkelerin üzerinde seyrediyor. Ayrıca, işgücü piyasasında uzun zamandır çözüm bekleyen yapısal sorunlarımız var.
Atıl işgücü oranımız yüzde 25’lerde. 15-24 yaş arasındaki gençlerin nerdeyse dörtte biri ne istihdamda ne eğitimde. Bir tarafta kendi iş kollarına uygun nitelikte çalışan bulmakta zorlanan şirketler varken, diğer taraftan gençler arasında iş beğenmeme eğilimi baş gösteriyor. Eğitim sistemimizin kazandırdığı beceriler ile reel sektörün beklentileri arasında ciddi bir kopukluk var. İşgücü piyasasındaki beceri uyuşmazlığı, bazı sektörlerde kayda değer bir çalışan açığına neden oluyor. Bu durum kaçınılmaz olarak Türk şirketlerinin rekabet gücünü olumsuz etkiliyor.
Çalışanların iş motivasyonlarını ve kurumsal aidiyetlerini güçlendirecek bir çalışma ortamının eksikliği, işgücü piyasasındaki bir başka kritik sorunumuz. Çalışanların motivasyonu ile verimlilikleri arasında güçlü bir ilişki olduğunu, çalışanların kurumsal aidiyeti arttıkça şirketin performansının da yükseleceğini reel sektörümüzün yeterince özümsediğini söyleyemeyiz. Şirketler ise gençlerin eskisi kadar kendilerini işe vermediklerinden şikayet ediyorlar. Bu da göz ardı edilemeyecek bir eğilim.
Yeni nesil esnek çalışma modellerini işgücü piyasasına yeterince entegre edebilmiş değiliz. Bazı sektörlerde haftalık fiili çalışma saatleri oldukça yüksek seviyelerde. İş-yaşam dengesini bulmakta zorlanıyoruz…
Bir köşe yazısında işgücü piyasasındaki tüm problemleri detaylıca ele almak mümkün değil. Konuyu genel hatlarıyla özetlemeye çalıştım. Bu genel çerçeve, işgücü piyasasına yönelik problemlerimizin tek başına ekonomi politikalarıyla çözülemeyeceğini gösteriyor. Meselelerimiz çok boyutlu. İşin eğitim boyutu olduğu gibi sosyolojiyi ve hatta insan psikolojisini ilgilendiren boyutları var.
Sorunlara yaklaşımımız ve politikalarımız da çok boyutlu olmalı.
Bunun için öncelikle bu konuların derinlikli biçimde araştırılması gerekiyor.
İşgücü piyasasına yönelik araştırmalar ve bilimsel literatür Türkiye’de oldukça çorak. Bu alana katkı vermek amacıyla İstanbul Ticaret Odası Stratejik Araştırmalar Merkezi (İTOSAM), geçtiğimiz günlerde bir rapor yayınladı. “İstihdamı Kazanmak” başlıklı bu rapor yukarıda özetlemeye çalıştığım mevzuları verilere dayalı ve kapsamlı biçimde ele alıyor. Raporun yazarı Mevlüt Tatlıyer daha önce de “İstihdamı Paylaşmak” isimli bir kitap yayınlamıştı. Birbirini tamamlayan nitelikteki bu iki eser, Türkiye’de işgücü piyasasının dinamiklerini anlamaya ve sorunlara çözüm üretmeye yönelik önemli katkılar sunuyor. Konuya merak duyanlara tavsiye edilir.
05 Ağustos 2024 Pazartesi