Osman Arıoğlu
Son günlerde kamuoyunda vergi kanunlarında bazı değişikliklerin yapılacağı yolunda yoğun bir bilgi akışı başladı. Vergi kanunlarında değişiklik yapılması çok ilgi yaratan konuların başında gelir. Özellikle de Gelir Vergisi Kanunu’nda bir değişiklik yapılması söz konusu ise bu değişiklik neredeyse toplumun çok büyük bir bölümünün ilgi alanına giriyor demektir. Bu değişiklik vergi tarifesini de ilgilendiriyorsa bu defa ilgi daha bir yüksek hal alır.
Kamuoyuna yansıyan haberlere göre, gelir vergisi tarife değişikliğini de içerisine alan ve dijital hizmetlerden de vergi alınmasını öngören bir taslak hazırlandığı bilgisi gündemde dolaşıyor. Elbette piyasada dolaşan taslakların ne derece son hal olduğunu bilemediğimiz için bizim burada gündeme getireceğimiz konu, kanun taslağına ilişkin bir değerlendirmeden ziyade bize göre nasıl bir değişikliğin daha doğru olacağı değerlendirmesinden ibarettir. Bu nedenle de taslakta yer alan konuların tamamına değinmek bir köşe yazısı boyutunu aşacaktır. Biz bu yazıda sadece kamuoyunda daha hassasiyet doğuracağına inandığımız gelir vergisi tarife değişikliği konusunu ilgililerin dikkatine sunmaya gayret edeceğiz.
TABANIN GENİŞLETİLMESİ
Çok uzun zamandır vergi adaleti için dolaylı vergi, dolaysız vergi tartışması yapılagelmiştir. Bizim bu konudaki görüşümüz klasik söylemin dışındadır. Vergi adaleti elbette önemlidir. Ancak öncelikli konu, verginin genelliği ve vergi tabanının genişletilmesidir. Vergi tabanının genişletilmesinden kasıt da herkesten ödeme gücü ölçüsünde vergi alınmasının yanında ekonominin büyütülmesi ve bu sayede vergi hasılatının artırılmasıdır. Bu sayede sosyal devlet anlayışının da gereği dağıtım ve destek sistemleri aracılığı ile düşük gelirli kesimlerin desteklenmesi mümkün hale gelebilir. Yani öncelikli konu ekonominin büyütülmesi olmalıdır. Öteden beri olageldiği üzere ekonomik sıkıntı dönemlerinde devletler bir defalık vergiler ile bütçe dengesini sağlamaya çalışabilirler. Ancak bunun da çok sık başvurulan bir yol olmaması gerekir.
ORANLARDAKİ HASSASİYET
Kaldı ki, yatırım ortamının iyileştirilmesi bakımından vergi sisteminde sık değişiklik yapılması çok da tercih edilmemesi gereken bir durumdur. Vergi oranları ise bu konuda en hassasiyet gösterilmesi gereken bölümü oluşturur. Vergi oranlarında en son yapılan değişikliklerden sonra ekonomideki genişleme sayesinde vergi hasılatı azalmamış, bilakis artış sağlanabilmiştir. Bu çalışmalar sonucunda kayıt dışı ekonominin kayda alınmasında da önemli mesafeler alınmıştır. Gelir İdaresi, aynı zamanda teknolojik altyapısını günün koşullarına en hızlı uyarlayan ve bu konuda öncü nitelikte bir idare konumunda olarak teknolojik alt yapı itibarıyla gelişmiş vergi idarelerinin bile dikkatini çeker hale gelmiştir.
YATIRIM ORTAMINA ETKİSİ
Vergi sisteminin içerisinde yaşanabilir olması, ülkedeki yatırım ortamının iyileştirilmesinin en önemli aktörü konumundadır. Gelir vergisi tarifesinin çok kademeli hale getirilmesi ve üst oranın yüzde 35’ten yüzde 45’e çıkarılması, esasen yine büyük ölçüde müteşebbisleri ilgilendiren ve yatırım ortamını olumsuz etkileyebilecek bir sonuca yol açabilecektir. Zira, çoğu firmanın personeli ile net ücret üzerinden anlaşma yapıyor ve vergi artışı doğrudan işveren maliyetini artırıcı bir sonuç doğuracaktır. Bankacılık ve finans kesimi dışında kurumlar vergisinde yapılacak 2 puanlık indirim bu dengeyi sağlamaya yetmeyebilecektir. Kaldı ki, kâr dağıtımını da dikkate alan ve toplam vergi yükünü gelir vergisi tarifesi üst dilimine yaklaştıran orijinal yapı da biraz bozulmaya uğrayabilecektir. Vergi sisteminde ve özellikle de gelir vergisinde bir değişiklik yapılırken çok dikkatli olunması gerektiğini bir kez daha vurgulamak isteriz. Arşivlere bakıldığında, bazen yapılmış değişikliklerin hiç uygulama imkanı bulmadan veya kısa süre içerisinde tekrar değiştirilen uygulama örneklerine rastlanacaktır.
25 Ekim 2019 Cuma