DOÇ. DR. NURULLAH GÜR
Enflasyon, gelişmiş ülkelerde 1980’lerin ortasından itibaren, gelişen ülkelerde ise son 20 yılda gündemden düşmüştü. Öyle ki, bırakın yüksek enflasyon sorununu, birçok merkez bankası enflasyonu hedeflediği noktaya dahi çıkarmakta zorlanıyordu.
Önce koronavirüs salgını, ardından Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişimi enflasyonun hortlamasına neden oldu. Politika yapıcılar bile enflasyonun bir anda bu noktaya nasıl çıktığını anlamakta zorlanıyor.
Dünya genelinde iktisatçılar, enflasyonun uzun yıllar düşük seyretmesiyle ilgili olarak merkez bankası bağımsızlığına ve enflasyon hedeflemesine gereğinden fazla kredi verdi. Bir başka ifadeyle, para politikasının başarısı fazla şişirildi. Enflasyon yeniden yükseldiğinde ise para politikasının nerede çuvalladığını sorgulamak haliyle çok fayda getirmedi.
UZUN SOLUKLU DÜŞÜŞ
Enflasyondaki uzun soluklu düşüşü tetikleyen ana dinamiklerin çoğu uzun yıllar göz ardı edildi. Enflasyonu yenebilmek için doğal olarak bu dinamikleri hatırlayıp analiz etmek gerekiyor. Çin’in Dünya Ticaret Örgütü’ne üye olmasını takiben Çin ürünlerinin tüm dünyayı adeta istila etmesi, birçok ürünün fiyatını kayda değer oranlarda düşürmüştü.
1980’li yıllarda tüm dünyada örselenen sendikalar, çalışanları ücret pazarlığında yalnız bıraktı. Dar gelirlileri ve orta direği ilgilendiren ücret skalasının reel bazda yerinde sayması, enflasyonu dizginleyen bir başka unsur oldu. Maliye politikalarında uzun yıllar devam eden sıkılaşmanın bir sonucu olarak baskılanan talep de enflasyonun ateşini düşürmüştü. Üretim ve ulaştırma kanallarının doğurduğu çevre problemlerinin ihmal edilmesi, birçok ürünün aslında olması gerekenden daha ucuza satılmasını sağlamıştı.
İran, Irak ve Libya ile ilgili yaşananlar haricinde, son 25 yıllık süreçte enerji piyasalarını uzun vadeli olarak tehdit edebilecek büyük bir jeopolitik gelişmenin oluşmaması enflasyon açısından olumluydu. Son 25 yıllık dönemin sadece beşinde petrol fiyatları yüksek seyretti. O yıllarda da pompa fiyatları ve enerji faturalarına yansımalar görece sınırlı kalmıştı.
PARA POLİTİKALARI TEK BAŞINA YETMEZ
Enflasyonu düşüren bu faktörlerin çoğu son dönemde tersine döndü. Ülkeler serbest ticaret uygulamaları yerine korumacılığın peşine düştü. Korumacılık, ithal ürünlerin fiyatlarını yükseltti. Salgın sonrası kıymete binen işgücü, daha yüksek ücret için pazarlık şansı buldu. Nominal ücretler artmaya başladı. Salgının ekonomik maliyetlerini sınırlandırmak için uygulanan maliye politikaları, mal ve hizmet talebini destekledi. Çevre dostu teknolojilerin yaygınlaşmaya başlaması, bazı emtialara olan talebin uzun vadeli olarak artacağı beklentisini oluşturdu. Haliyle bu emtiaların fiyatları uçtu. Uzun bir barış döneminin ardından Avrupa’nın savaşın acı yüzünü hatırlaması, enerji sektörünü vurdu. Enerji fiyatları ikiye katlandı.
Küreselleşme döneminde bazı kilit sektörlerde azalan rekabet ve artan piyasa yoğunlaşması enflasyonist ortamda fiyatlama davranışlarının iyice bozulmasına neden oldu.
Sonuç olarak, enflasyon tahmin edildiğinden daha karmaşık bir hal aldı. Para politikaları enflasyonu yenmek için kesinlikle bir koşul olmakla birlikte, mücadeleden galip ayrılmak için tek başına yeterli değildir. Enflasyonla mücadele için gümrük tarifelerinden arz yanlı problemlere, emek piyasası düzenlemelerinden maliye politikalarına, iklim değişikliğinden jeopolitik risklere kadar birçok faktörle ilgili olarak derin ve bütüncül analizler yapılması gereken bir dönemdeyiz.
01 Temmuz 2022 Cuma