Osman ARIOĞLU

Osman ARIOĞLU

Diğer Yazıları

OSMAN ARIOĞLU

Döviz cinsi borçlanma ile ilgili düzenlemedeki açık kapılar kapatılıyor. Hatırlanacağı üzere BDDK tarafından yapılan düzenlemeyle döviz cinsinden borçlanmaya sınırlama getirilmişti. İlk yapılan haliyle düzenlemede kafa karışıklığına neden olabilecek bazı konular vardı. Bu açık kapıların ikincil düzenlemeler ile kapatılması da beklenen bir şeydi. Geçtiğimiz günlerde yapılan ikincil düzenlemelerle bu açık kapıların kapatılmaya başlandığını ve uygulamanın ayrıntılarının net bir şekilde ortaya konulduğunu görüyoruz.

DEĞERLEMEDE ESAS ALINACAK MALİ TABLOLAR

Yapılan ikincil düzenlemelerle getirilen temel hususların altını şöyle çözebiliriz: İlk olarak bilançosundaki yabancı para varlıkları 15 milyon doları aşan şirketlerin bu döviz varlıklarının hangi mali tabloya göre aktif toplamı veya cirodan yüksek olanın yüzde 10’unu aşmamış olması gerekiyor. Bu yüzde 10 sınırının aşılıp aşılmadığı kıyaslamasının yapılacağı mali tabloların vergi dairesine en son verilen mali tablolar olacağına açıklık getirildi. Böylece objektif kriter anlamında en önemli kafa karışıklığı giderilmiş oldu.

İkinci bir tereddüt yaratan konu ise bağımsız denetçinin geleceğe yönelik taahhüt vermesi konusu. Tam netliğe kavuşmasa da bu konuda da kıyaslamaya esas mali tablo vergiye esas mali tablolar olacağına göre, bu teyidin de yeminli mali müşavir tarafından verilmesi daha doğru olacaktır. Her ne kadar bu konu şimdiye kadar netleşmemişse de önümüzdeki zaman dilimi içerisinde bunun da netleşmesini bekleyebiliriz.

Diğer bir konu, grup şirketlerde holding bazlı borçlanmada ne şekilde işlem yapılacağı konusuydu. Burada da şirketlerin solo mali tablolarının dikkate alınması kabul edilecek. Bu da vergi dairesine verilen mali tabloların dikkate alınması kabulünün doğal bir sonucu olmak durumundadır. Zira, bizim sistemimizde grup şirketlerde vergileme bakımından konsolidasyon değil, solo ya da şirket bazlı değerlendirme esası söz konusudur. Konsolidasyon, sadece bağımsız denetime tabi mali tablolarda söz konusu olduğundan holdinglerin kendi mali tabloları itibari ile müstakil olarak bu kıyaslamada dikkate alınması doğal sonuç olacaktır.

DİĞER SIKILAŞTIRMA ÖNLEMLERİ

Geçen yıl eylül ayından itibaren yapılan faiz indirimleri ve daha sonra girilen yeni yol nedeni ile ekonomide hem enflasyonun kontrol altına alınması hem de ekonominin durgunluk içerisine girmeksizin devam ettirilmesi bakımından artık gösterge faiz bir seçenek olmaktan çıkmış durumda. Alternatif olarak, dolaylı sıkılaştırıcı ve dövize doğrudan olan talebi frenleyici önlemler ile ekonomiye yön verilmeye çalışılması söz konusudur.

İçerisinden geçmekte olduğumuz dönemde, enflasyonun daha uzun süre yüksek seyretmesinin önemli nedenlerinden biri de özellikle Rusya-Ukrayna savaşının uzamasından kaynaklı olarak doğalgaz ve petrol fiyatlarındaki yüksek seyrin devam etmesi ve ülkemizin enerji bağımlılığının yüksek olmasının yarattığı ekstra maliyettir. En son açıklanan mayıs ayı cari işlemler finansman tablosunda yaklaşık 10 milyar dolarlık Merkez Bankası kaynağı kullanılması bu trendin önemli göstergesidir. Ümit ediyoruz ki, turizm gelirlerinin de katkısıyla yaz aylarında bu kısır döngü kırılabilir.

Alınan sıkılaştırma önlemleri ile kredi faizlerinde kısmen yükselme trendi ve dövize talebin daraltılması noktasında yüksek getirili ürünlerin ortaya konulması önemli olacaktır. Öte yandan, alınan sıkılaştırma tedbirleri etkisi ile kredi faizleri yukarı doğru seyrederken, gecikme zammı oranının yıllık yüzde 30’a çıkarılması ile kamu kaynaklarının kullanma maliyeti yükseltiliyor. Bu tedbirlerin tümünü ekonomiyi kısmi bir soğutma önlemi çerçevesinde değerlendirebiliriz.

Elbette sıcak takip ve kontroller ile uzun süre devam edilmesi tercih edilecek bir durum değildir. Ancak, bugün için daha az hasar alma bakımından kaçınılmaz zorunluluk durumundadır. Önümüzdeki yılın ikinci çeyreğinden itibaren enflasyon sürecinde bir duraklama ve devamında da gerileme başlaması ile beraber bu politika önlemlerinin de kontrollü bir şekilde klasik yöntemler ile yer değiştirmesi değerlendirilebilecektir. Enflasyonist süreçlerin kısa vadeli sanal bir saadet zinciri oluşturan ancak günün sonunda bir fatura ödenmesi ile belli bir seviyeye getirilebilen süreçler olduğu unutulmamalıdır.

22 Temmuz 2022 Cuma