DOÇ. DR. ADNAN VEYSEL ERTEMEL
Geçtiğimiz yazıda, dijitalleşen dünyada tüketicileri etkileşime ikna etmek için bilinç dışına ve davranışsal psikolojiye dair kanca gibi tekniklerin gittikçe daha sık biçimde kullanılmaya başlandığına değinmiştik. Söz konusu teknikler, çok güçlü teknikler ve daha yeni yeni markalar bunları keşfetmeye başladı. İşletmeler bu tekniklerin işe yaradığını gördükçe vahşi kapitalist bakış açısıyla, daha sistematik biçimde mekanizmalar tasarlamaya başladı.
“Dünyada müşteriye müşteri değil, kullanıcı diye hitap eden sadece iki kesim var; biri uyuşturucu tacirleri, diğeri teknoloji üreticileri…”
Teknoloji üreticileri, gerçekten de müşterilerine bu gözle, kullanıcı olarak bakıyor, daha çok kullanması için ne gerekiyorsa yapıyor; müşteri diye hitap etmiyor, kullanıcı bu diyor. Silikon Vadisi, bu işlerin, yani alışkanlık yapan ama bir tık ötesinde bağımlılık yapan o çok ince bir çizgi- teknoloji üreticilerinin merkezi. Ve bu konuda, davranışsal psikoloji konusunda gerçekten çok sağlam hocalar var.
Evet, burada eğer insani bir bakış açısıyla bir mekanizma tasarlanmadıysa, YouTube gibi, Facebook gibi, Twitter gibi mecralar, tüketicilerden hiç para istemiyor; çünkü bizim dikkatimizi paraya çevirmesini biliyor. Ancak bunu paraya çevirmede çok maharetli oldukları için o ayırdığımız zamanı daha da artırarak maksimize etmesini de biliyorlar ve bunun sonucu da doğal olarak teknoloji bağımlılığı oluyor. Netflix firmasının tepe yöneticisi, bir süre önce itiraf gibi bir açıklamada bulundu, dedi ki: “Bizim iki tane büyük rakibimiz var; biri YouTube, diğeri uyku…” Yani bizim daha az uyumamız onların işine geliyor.
Bağımlılık yapıcı tekniklerden kendimizi alıkoyabilir miyiz?
Söz konusu tuzağa düşürücü tekniklerden kendimizi alıkoymamız için bunların içyüzünü, nasıl çalıştığını bilmeliyiz. Dünya daha yeni yeni bu duruma uyanıyor. Bu durumun olumsuzluğu, bir şeylerin köklü biçimde değiştirilmesi gerektiği konusuna son yıllarda ABD’den başlayarak bir uyanış söz konusu. Örneğin ‘Hook’ kitabının yazarı Eyal, eğer insani bir mantıkla tasarlanmadıysa, kancadan kendinizi nasıl kurtarırsınız, bunu anlatmaya başladı. Çünkü bu teknikler keskin bıçak misali çok güçlü ve olumsuz bir amaç için kullanıldığı takdirde yine işe yarıyor. Ve bundan kurtulmak için ilk adım da şu aslında: Bu tekniklerin gücünü kanıksamak ve bunu kabul etmek. Evet, hiçbir insan evladı bu tarz tekniklerden kendini kolayca alıkoyamaz. World of Warcraft adında bir oyun var, milyonlarca, yüz milyonlarca kullanıcısının olduğu söyleniyor; bunun tasarımcısı, “Ben şahsen oynamıyorum; çünkü bağımlılık yapıyor” diyor. Nasıl yapmasın ki? Örneğin, kancadaki ödülün değişken oluşu bile başlı başına bağımlılık yapıcı bir unsur… Bu durumu 1950’lerde hayvanlar üzerinde gerçekleştirilen meşhur Skinner deneyleriyle açıklamak mümkün. Bu deneylerde güvercinler bir düzeneğin içine konulmuş. Orada bir düğme var, hayvan gagaladığı zaman yem geliyor. Gagalıyor, yem geliyor; gagalıyor, yem geliyor; hep aynı miktarda. Deneyi değiştiriyorlar, yem değişken miktarda geliyor. Hayvan doysa bile gagalamayı sürdürüyor: “Acaba şimdi ne gelecek? Acaba şimdi ne gelecek?”
Buradaki mekanizma kumarhanelerdeki slot makinalarıyla aynı mekanizmaya dayalı. “Acaba şimdi ne gelecek? Kaç bin dolar gelebilir, yani bir servet kazanabilir miyim?” Teknoloji tasarımında da, Facebook’ta ya da başka bir şeyde şunu yapıyoruz ya hep. Yahu, 10 saniye önce aynı hareketi yapmıştın. “Acaba şimdi ne gelecek?”
Peki, kancadan kendimizi nasıl kurtaracağız?
İngilizce ‘mindfulness’ olarak ifade edilen, ‘bilinçli farkındalık’ denilen bir kavram öne çıkmaya başladı. Bağımlılık yapan söz konusu teknikler bilinç dışının egemenliğinde olduğu için bilincin yerine gelmesini amaçlayan bilinçli farkındalık yöntemleri, bilinci yerine getirdiği için etkili oluyor.
09 Temmuz 2021 Cuma