tatil-sepeti
Osman ARIOĞLU

Osman ARIOĞLU

Diğer Yazıları

Osman Arıoğlu

Dünyada 2008 yılında yaşanan ekonomik kriz ekonomi kitaplarında yazılı bulunan ekonomi bilgilerini de tartışılır hale getirdi. Bilinen ekonomi kurallarına göre piyasaya karşılıksız para verilmesi enflasyona neden olurdu. Oysa, 2008 dünya ekonomik krizinde hem ABD hem de AB merkez bankaları çok ciddi parasal genişlemeye gitti. Ancak buna rağmen ekonomilerde herhangi bir kayda değer enflasyon gerçekleşmediği gibi koronalı günler başlamadan önce dahi dünyada negatif faizlerden bahsedilir hale gelmişti. 2019 yılına girilirken yıl içerisinde kaç faiz artırımı yapılacağı tartışılan ABD Merkez Bankası (Fed) dahil birçok merkez bankası faiz indirimleri yoluna gitti. Gelinen noktada Euribor negatif olmaya devam ederken, Fed en son 16 Mart 2020’de faiz oranını 100 baz puan indirerek 0-0.25 puana çekmiş oldu.

Korona günleri ile beraber başta ABD olmak üzere gelişmiş ülke merkez bankaları tekrar parasal genişleme kararları almaya başladı. Mart başında sınırsız parasal genişleme kararı alan Fed, bir günde 75 milyar dolara kadar yükselen tahvil alımlarını nisan sonlarından itibaren kısmen yavaşlatmaya başladı. Benzer uygulama AB Merkez Bankası’ndan da geldi.

TÜRKİYE’DE DURUM

Türkiye, korona ile mücadele konusunda işi baştan sıkı tutma noktasında dünyaya örnek bir konumda hareket etti. Bu sayede vaka sayısında kısa bir sürede azalış trendine girilmesi sağlandı. Şimdi yeni bir döneme giriliyor. Şayet bu dönemde de kontrol elden bırakılmazsa inşallah bu illetten kısa sürede kurtulunmuş olur ve ekonominin alacağı tahribat daha fazla ilerlemez. Bu süreçte birçok işletme faaliyetini tamamen durdururken birçok işletmede de faaliyetler durma noktasına geldi. Özellikle hizmet işletmelerinde ve AVM gibi genel kullanım alanlarında faaliyette bulunan işletmelerin koronalı günler öncesi hacimlerine ulaşmaları için iyimser bir ihtimalle 3-6 ay zaman gerekecek. Bu noktada devlet hem çalışanlara sağladığı destek ödemeleri hem de vergi beyanları ve ödemeleri ile işletmelerin kredilerinde faizsiz erteleme imkanlarıyla aktif tedbir alma konumunda oldu.

Muhtemelen sürecin devamına göre yeni ertelemeler de gerekli olabilecek. Bunu zaman gösterecek. Bu dönemde döviz kurları bir hayli hareketli oldu. İhracatta yüzde 40’ları aşan daralma ve cari açıkta tekrar başlayan artış trendine rağmen kur hareketinin tahribatının sınırlı kalmasında, yıllar öncesi kademe kademe uygulamaya konulan; önce bireysel kesimin, daha sonra da döviz geliri olmayan işletmelerin dövizle borçlanmalarını engelleyen düzenlemeler son derece yararlı oldu.

Yapılabilecek bir repo anlaşması ile birlikte de kurlarda hızla bir geriye gelişi izleyebileceğiz.

Bu günlerde işletmelerin faaliyetlerindeki daralmalar doğal olarak vergi gelirlerinde olumsuz etkilenmeye neden olacak. Bu noktada elbette paramız dolar veya Euro değil, ancak ekonomi normale dönesiye kadar kontrollü bir parasal genişleme ile bu sürecin geçilmesi, Hazinenin finansmanında ek vergi getirilmesi gibi bu dönem için son derece sıkıntılı olacak tedbirlere göre çok daha doğru olacak. Bu parasal genişlemenin dünya krizinde gelişmiş merkez bankalarının yaptığı gibi ekonomi canlanmasına bağlı olarak kontrollü bir şekilde geri çekilmek suretiyle daha az bir ekonomik tahribatla bu sürecin atlatılması mümkün olabilecek. Ayrıca bu konuda en son Varlık Fonu’nun kamu bankalarının çekirdek sermayesini 21 milyar dolar artırması ve böylece Vakıflar Bankası’na da sermaye artırımı ile ortak olması, sürecin yükünü taşıyan kamu bankalarına ve dolayısıyla da bankacılık kesimine verilen kayda değer bir destek olmuştur.

Kriz yönetiminde dünyada artık ciddi tecrübe birikimi oldu. Aynı durumu Türkiye için de söyleyebiliriz. Bu dönemde önemli olan soğukkanlılığı elden bırakmadan, minimum maliyetle sürecin atlatılmasıdır. Klasik yöntemlerden ziyade krize özel tedbirlerle gidilmesi önemli. Dünyada süregelen negatif faiz, düşük enflasyon ve düşük petrol fiyatlarının lehimize oluşturduğu fırsatları en iyi şekilde değerlendirmeliyiz.

15 Mayıs 2020 Cuma