Ağustos ayının ikinci haftasından itibaren başlayan ve hızla yükselen kur atağı sonrasında, en önemli ve kapsamlı açıklamayı yapması bakımından İş Bankası Genel Müdürü sayın Adnan Bali’nin tarihi bir misyon yerine getirdiği bu köşede de belirtilmişti. Türkiye’deki bu kur atağının ekonomi üzerinde başta enflasyon olmak üzere önemli tahribatlara yol açacağı kaçınılmazdır. Eylül ayı enflasyon rakamları bu kur atağının tüm vatandaşlar üzerindeki yıkıcı etkilerinin bir göstergesi mahiyetindedir. Özellikle Brunson meselesi ve Halk Bankası’na ilişkin haksız durumun çözümleneceğine yönelik beklentiler piyasalarda oluşan bu iyimser havanın en önemli göstergeleri olmuştur. Ayrıca, Suriye’de bir insanlık dramı yaşanmaması noktasında Cumhurbaşkanı sayın Erdoğan’ın büyük çabaları ile sonuç alınması ve bunun ABD Başkanı tarafından da takdirle ve hakkın teslimi anlamında dile getirilmesi, piyasalardaki bu iyimser havanın en önemli destekleyici unsurları olmuştur.
EKONOMİYE YENİDEN GÜVEN
Bu arada özellikle hükümet düzeyinde, zaman zaman yanlış anlaşılmalara neden olsa da, piyasada bir karambol havası oluşmamasının engellenmesi anlamında ciddi bir gayret ve çalışmanın olduğu inkar edilemez. Böylesi dönemlerde beklenti yönetimi ve hem ulusal hem de uluslararası kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi, özellikle de Türkiye ekonomisi ve finans piyasalarına yönelik güvenin yeniden tesisi önemli gündem olmak durumundadır. Bu bakımdan, her ne kadar ilk anda yanlış anlaşılmaya neden olan bir şekilde algılanmış olsa da, uluslararası bir danışmanlık kurumu McKinsey ile çalışılması bize göre olumlu bir adım olmuştur. Bununla Türkiye, “Ben ekonomik programda söylediklerime uygun hareket edeceğim ve kamunun yeniden yapılandırılmasında da uluslararası tecrübeden istifade edeceğim” demiş olmaktadır. Elbette ki, kamunun yeniden yapılandırılması konusu ülke şartları ve bürokrasi birikimi ile birlikte çözüme kavuşturulması gereken bir durumdur. Bu konuda uygulama tecrübesi sahibi biri olarak, şayet iyi uygulama örnekleri içesinden doğru olanı siz seçmezseniz sonuç verimli olmaz.
Bu konuda Türk bürokrasisinde yeterli birikim ve becerinin olduğuna, bunun doğru bir danışmanlıkla birleştirilmesi ile de en iyi sonucun alınabileceğine inanıyorum.
KAMU VE ÖZEL SEKTÖR UYUMU
Bu arada son günlerde, özellikle özel bankalar başta olmak üzere bankacılık sektöründe yeni kredi açılmasında isteksizlik veya şartların biraz daha ağırlaştırılması gibi durumlar olduğu duyumları ise piyasaları olumsuz yönde etkileme ihtimali olan en önemli fiiliyat olur. Zira, bir kur atağı ve bunun oluşturduğu yüksek ÜFE ve TÜFE oranları ile piyasalardaki uzun zamandır alışılanın ötesinde bir durumun oluştuğu ortadadır. Ancak bu durumdan çıkmak yine hep beraber bu ülkenin kamu ve özel sektörü ile finans sektörünün uyum içerisinde çalışmasına bağlıdır. Ahengin aksadığı noktalar problemi büyütür ve kriz boyutuna gelmesine neden olabilir. Bundan da herkes daha çok zarar görecektir. Elbette kimse bankacılık kesimine yeterli garantiyi almadan finansman sağlayın diyemez.
Ancak, mevcuttaki şartların daha ağırlaştırılması zaten daralan uluslararası finans imkanları nedeniyle piyasada yükümlülüklerini yerine getirememe durumunu artırıcı ve dolayısıyla işin içinden çıkılması daha zaman alır bir hale getirebilecektir.
Mevcut koşullarda beklentilerin iyi yönetilmesi için her zamankinden daha hassas olunması son derece önem arz etmektedir.
08 Ekim 2018 Pazartesi