Dr. Can GÜRLESEL

Dr. Can GÜRLESEL

Diğer Yazıları


gurlesel@superonline.com

 

Türkiye yapısal olarak cari işlemler dengesinde açık veriyor. Mal ve hizmetler ihracatı, ithalatın altında kalmaya devam ediyor. Türkiye ekonomisinin sağlıklı ve istikrarlı bir yapıya kavuşması için cari işlemler dengesinde fazla vermesi veya en azından kalıcı olarak denge sağlaması gerekiyor. Bu çerçevede mal ve hizmet ihracatı, seçim sonrası ekonominin en öncelikli gündem maddelerinden biri olacak. 

 

1. İHRACATTA MİKTAR KADAR DEĞER ARTIŞI DA ÖZENDİRİLMELİ 

 

İhracatın artırılması için birçok yapısal iyileşmeye ve gelişmeye ihtiyaç devam ediyor. Katma değeri yüksek ürünlerin üretimi ve ihracatı bunun başında geliyor. İhracatta miktar/adet yerine değer artışı sağlanması, bunun için de ihracat birim fiyatlarının artırılması kaçınılmazdır. Bu tespitler iktisadi olarak genellenebilecek doğrulardır. Tüm ülkeler aynı hedeflere sahip olabiliyor. Ülkeler arasında farklılık yaratan ise hedeflere ulaşılırken uygulanan politikalardır. Bu nedenle Türkiye ihracatta değer artışına daha çok destek vermeli.     

 

2. TL’NİN DEĞERİ İHRACATI ETKİLİYOR 

 

Liralaşma politikası veya ekonomide dolarizasyonun en aza indirilmesi doğru bir hedeftir. Ekonomide liralaşma, ancak TL’ye kalıcı güven sağlanması ile mümkün olacak. Liralaşma, hane halkları ve firmaların tasarruflarını, ödemelerini ve finansmanlarını TL cinsinden yapmayı kendilerinin tercih eder hale gelmeleri ile sağlanacak. Bunun için de TL’ye güven duyulması gerekiyor. Kalıcı fiyat istikrarı ve yüzde 4-5 arasında bir enflasyon, TL’ye güveni temin edecek. 2021 yılı başından beri uygulanan liralaşma politikaları ise TL’ye güveni sağlayamadı. TL’nin değeri, aşırı düzenlemelerle korunmaya çalışılıyor. Bu nedenle TL’de değer kaybı beklentisi ve kaçış yükseliyor. Dövize olan talep en yüksek seviyeye çıktı. 

 

3. TL DEĞERLENİNCE İHRACAT YERİNE İTHALAT TERCİH EDİLİYOR  

 

Liralaşma politikaları enflasyon yaratarak TL’nin değer ve güven kaybına da neden oluyor. Negatif ve düşük faizler ile yatırım ve üretim desteklenmeye çalışılıyor. Ancak negatif ve düşük faizler, diğer yandan tüketimi ve ithalatı hızlandırarak enflasyona neden oluyor. Enflasyondaki yükseliş aynı anda TL’de de güven kaybına neden oluyor ve TL tutmak yerine dövize veya mallara talep oluşuyor.

 

Diğer yandan, TL’nin değerinin aşırı düzenlemelerle baskı altına alınması en çok da ihracatı olumsuz etkiliyor ve dış ticaret açığı hızla yükseliyor. Bir yandan düşük faizler, diğer yandan enflasyonist beklentiler ve baskı altındaki döviz kurları nedeniyle ithalat da sıçrama gösteriyor. Yıllık dış ticaret açığı 130 milyar dolara doğru gidiyor. 

 

4. İHRACATÇILAR ÜZERİNDEKİ AŞIRI DÜZENLEMELER AZALTILMALI

 

Türkiye’nin temel ihtiyacı, ihracatın artırılması ve desteklenmesidir. Ancak liralaşma politikaları çerçevesindeki düzenlemeler doğrudan ihracatçıları kapsayarak ihracatı zorlaştırıyor. Bunların başında TL’nin baskı altında tutulması geliyor. İkinci olarak ihracat dövizlerinin bozdurulması zorunlulukları ve yeniden döviz alımına getirilen sınırlamalar, ihracatçıların finansman yönetimini zorlaştırıyor ve kârlılıklarını olumsuz etkiliyor. Yine ihracatın finansmanında kredi kullanımlarına getirilen koşullar finansmana erişimi zorlaştırıyor. 

 

5. ÇOKLU DÖVİZ KURLARINDAN KURTULMALIYIZ

 

Liralaşma politikaları ile baskılanan döviz kurları veya TL çoklu kurların oluşmasına neden oldu. Merkez bankasının kurları, bankaların alım-satım kurları, serbest piyasa kurları ve ticari ödemelerdeki kurlar olmak üzere TL’nin birbirinden çok farklı değerleri oluşmaya başladı. Mevcut zorunlu düzenlemeler çerçevesinde çoklu döviz kurlarından en çok zararı da dövizi kazandıran ihracatçılar görüyor. Seçim sonrasında ihracat ve ihracatçılar için yeni bir başlangıca ihtiyaç var. Bu başlangıcın ilk adımı da liralaşma hedefinin korunması, ancak bunun için geleneksel iktisadi politikalara dönülerek fiyat istikrarının ve TL’ye güvenin sağlanmasının tercih edilmesi olmalı. İlk aşamada TL’nin gerçek değerinde dengelenmesine izin verilmeli. 

 

SON SÖZ

 

TL’nin düzenlemelerle baskılanması politikası sürdürülürse ve daha da kısıtlayıcı düzenlemeler tercih edilirse ihracatta rekabet gücü azalmaya devam edecek. 

29 Mayıs 2023 Pazartesi