tatil-sepeti
Yer kabuğunun altında katrilyonlarca ton elmas bekliyor

HABER: AYŞE BAŞAK Bir taşın, maddenin değerini ne belirler? Ne kadar nadir olduğu... Üretmenin zorlukları, maliyeti, ona duyulan ihtiyaç… Fiyat piyasada doğal olarak şekillenirken, talep edilenin miktarına, talep edenin sayısına bağlı olarak bir şeyin fiyatını çok yukarılara çıkabilir. Elmas, gezegenimizde çok nadir görülen, oldukça değerli bir taş. Bilim insanları ise kadınların hayallerini süsleyen bu taşın sanıldığı kadar nadir olmadığını, yer kabuğunun altında katrilyon tonlarca elmasın beklediğini keşfettiler. EN ESKİ OLUŞUMLU TAŞ Sismik hareketlilik üzerinde çalışarak dünyanın neresinde ne tür kayalaşmaların olduğunu anlamaya çalışan bilim insanları, değişik yapıdaki zeminlerde ses dalgaları ya da deprem dalgalarının hızlarının farklı olmasından yararlanıyorlar. Ancak yer kabuğunda bir bölüm var ki, bilim insanlarının tahminlerini boşa çıkarıyor. Kraton isimli bu kayalar dünyanın en eski oluşumlu taşları. Tektonik tabakaların merkezinde yerden 320 km aşağıda yer alıyorlar. 3D MODELLERLE ÇALIŞMA Bilim insanları ses dalgalarını daha hızlı iletmesi beklenen bu kayaların deneylerde beklenen sonuçları vermemesi üzerine çalışmalarını başlatmışlar. Ses dalgaları iletiminin ölçülmesi ile zeminin özellikleri konusunda gerçekçi tahminler yapılabildiğini belirtiyorlar. Hazırlanan 3D modeller üzerinde çalışmaya devam eden bilim insanları, kratonların yüzde 1 ilâ 2 oranında elmas içerdiği sonucuna varıyorlar. Geri kalan ise peridotit ve az miktarda eklojitmiş. ULAŞMAK MÜMKÜN DEĞİL Bu oran size fazla gibi gelmeyebilir ancak kratonların miktarı göz önüne alındığında yerin altındaki elmas şimdiye kadar çıkarılmış-çıkarılmamış, bilinen tüm elmas miktarının bin katı oluyor! Katrilyonlarca ton! ​Her ne kadar bu elmaslara ulaşmak şimdilik mümkün olmasa da aslında bu durum değerli taşların sanıldığı kadar nadir olmadıklarını gösteriyor ve bize bu kaynakları çıkarmak için yapılacak araştırmaların ve teknolojik buluşların yakın olduğunu söylüyor. 241 KİLOMETRE DERİNLİKTE 10 KATRİLYON TON KEŞFEDİLDİ Araştırmacılar, yerin içinde, en çok aranan ve en sert doğal materyal olan 10 katrilyon ton elmas keşfetti. Birkaç ay önce Afrika’nın güneyinde bir ülke olan Lesotho’da bulunan dev bir elmas parçası, açık artırmada 40 milyon dolara alıcı bulmuştu. Şimdi araştırmacılar, değerli bir madde olan elmasın yeraltında, yer kabuğunda bulunan bin kat daha fazla elmas olduğunu belirledi. Araştırmacılar, sismik dalgaların analizinden yerin 145 ila 241 kilometre derinliğinde gizlenmiş 10 katrilyon ton ağırlığında elmas bulunduğunu keşfetti. Bilim adamları, elmasın yer kabuğunun yüzlerce mil derinliğinde ters dönmüş dağlar gibi elmas dağlarının bulunduğunu tespit etti. Bilim adamları yer çekirdeğinin yaklaşık yüzde 2’sinin elmastan oluştuğunu düşünüyor. Kızılötesi ışık ile daha hızlı pişirme imkanı Brava isimli firmanın çıkardığı bu yeni fırın modeli, mutfaklara yeni bir teknolojiyi getiriyor. Üretici firma ile aynı isimde olan Brava, 28,8x35,8x42,5 cm ölçülerinde bir mini fırın. Bildiğimiz fırınlardan ilk bakışta hiçbir farkı yok. İçine yiyecek koyuyorsunuz ve kısa bir sürede pişiriyor. Ancak Brava, bir fırından beklediklerimizin çok ötesine geçiyor! Pişirme süresini normal fırına göre yarıya indiren bu fırın, pişirme işlemi için mikrodalga teknolojisini kullanmıyor. Mikrodalga yerine görünür ışık ve kızılötesi ışık ile pişiriyor. Altı adet kristal ampül ile saf ışık teknolojisi adını verdikleri bir teknik ile pişiriyor. 260 dereceye bir saniyenin altında ulaşan fırın önceden ısıtma işlemi gerektirmiyor. Hem enerjiden hem zamandan tasarruf sağlıyor. Brava’nın mikrodalgaya göre en önemli avantajı ise yiyeceklerin dışını tıpkı normal elektrikli fırında olduğu gibi mühürleyebilmesi. Yani mikrodalga yiyeceği içinden pişirip dış yüzeyi yumuşak bırakırken Brava hem mikrodalga gibi direkt içini pişiriyor hem de dış yüzeyini kıtırlaştırıyor. Cep telefonuna bir aplikasyon ile bağlanan fırın, içindeki kameranın görüntüsünü telefondan canlı izletiyor. Telefondaki aplikasyonda türlü türlü yemekleri nasıl yapacağınıza dair hazır programlar mevcut. Brava’nın çok önemli bir başka özelliği ise aynı tepsideki farklı yiyeceklerin farklı ısılara maruz bırakılarak aynı anda tam pişmelerini sağlaması! Yani kimi az pişti, kimi çok pişti derdi de kalmıyor! Önümüzdeki kasım ayında piyasaya sürülmesi beklenen cihaz için şimdiden 995 dolara erken siparişler alınıyor.

26 Temmuz 2018 Perşembe

Bu valiz kendisi gidiyor

HABER: AYŞE BAŞAK Çok seyahat ediyorsanız, valizinizi sağa sola çekiştirmekten bıkmış olabilirsiniz. Peki bavulunuz sizi takip etse iyi olmaz mı? Çinli bir firmanın bu fikirle geliştirdiği Ovis, sizi takip eden bir valiz. Pekinli ForwardX Robotics firması aralık ayında ürünün seri üretimine geçmeyi planlıyor. Ovis adlı bu valizin arka ayaklarında birbirinden bağımsız çalışan ve iki arka tekeri hareket ettiren elektrik motorları bulunuyor. Yapay zeka çipiyle donatılmış olan bavul, farklı açılara yönelmiş kameralarından gelen görüntülerle yolunu buluyor. Tespit ettiği engellerin etrafından ilerleyen valiz, saatte 10 kilometre hızla ilerleyebiliyor. Normal seyrinde, sahibinin sağ tarafında ilerlemeye programlanan valiz, önüne çıkan insanların, hayvanların, duvarların arasından yolunu bulabiliyor. ÇIKARILABİLİR BATARYA Valizde hareket için 96 Wh enerji sağlayan pil bulunuyor. Bu batarya güvenlik kontrollerinde kolaylık sağlamak için bir hamleyle çıkarılabiliyor. Eğer bavulu normal bir bavulda olduğu gibi kendiniz tutmak isterseniz, sadece tutacağını kavrayıp çekmeniz yeterli. Bütün bu özelliklere sahip olan ürünün aslında bir valiz olduğunu, içine kıyafetlerinizi koyabildiğinizi ve 45 litre hacme sahip olduğunu da belirtelim. Şu anda alınan erken siparişlerde fiyatı 329 dolar olan ürünün üretime geçtikten sonra 799 dolara satılması bekleniyor. UZAKTAN YERİNİ BİLDİRİYOR Ovis adlı valiz, iki metreden fazla uzaklaşırsanız bluetooth bağlantılı bileklik ile size uyarı veriyor. Hatta valizi bir yerde unutursanız veya çalınırsa GPS ile size nerede olduğunu bildiriyor. Ayrıca valiz üzerindeki USB çıkışlarından elektrikli cihazlarınızı şarj etmek mümkün. Kokuyla uyandıran alarm Bazı kişiler uyanmak konusunda hassas. Özellikle yüksek ses çok rahatsız eder. Adım adım artan ses ve ışık seviyesiyle uyandıran farklı alarmlı saatleri piyasada bulabilirsiniz. Ancak bu saat başka.Fransız bir şirketin ürettiği SensorWake isimli ürün, 2015’te büyük gördü. Ürünü geliştirmesi ve seri üretime geçmesi için şirkete Google yardımcı oldu. Üründen dünyanın en ünlü televizyon şovlarında bahsedildi. SensorWake’ın farkı koku da yayması. Sizi isterseniz kahve kokusu ile uyandırıyor. Piyasaya çıktıktan sonra ürün hakkında geri bildirimleri değerlendiren firma, SensorWake Trio ismiyle yeni modeli geliştirdi. Yeni model, çok daha fazla alternatif koku içeriyor. Doğal maddeler kullanılarak üretilmiş olan bu kokuların insan sağlığına bir zararının olmadığı vurgulanıyor. Portakal suyundan, çam ormanına, çikolatadan cappuccino kokusuna kadar birçok seçenek mevcut. 79 dolara bir cihaz ve iki koku kapsülü satılıyor. 99 dolara ise cihazın yanında 12 koku kapsülü almak mümkün. Koku kapsülleri bittikçe iki tanesi 5 dolardan sipariş verilebiliyor.

02 Temmuz 2018 Pazartesi

Alternatif enerjiye ‘robot cırcır böceği’

Kastamonu’da iki ortaokul öğrencisi, alternatif enerjinin önemini anlatabilmek için güneş enerjisiyle çalışan ‘robot cırcır böceği’ tasarladı.Kuzeykent Ortaokulu 7. sınıf öğrencileri Barış Avşar ve Nail Maçgüler’in, teknoloji tasarım öğretmeni Rabia Uyanık öncülüğünde geliştirdiği robot cırcır böceği, yaklaşık 3 santimetre uzunluğunda, 2 santimetre genişliğinde. Plastikten yapılan robot böceğin sırtında ise mini bir güneş paneli bulunuyor. Robot cırcır böceği, güneş enerjisi aldığında titremeye başlıyor. Alternatif enerji kaynaklarını arkadaşlarına daha iyi anlatmak istediklerini belirten Avşar, “Büyükler bu enerji kaynaklarının farkındalar. Biz küçüklerin de farkına varıp bu kaynakları ileride daha fazla kullanmamız gerekiyor” dedi.

29 Haziran 2018 Cuma

Şarj kabloları tarihe karışıyor

HABER: AYŞE BAŞAK Kablosuz telefon şarjları bir süredir gündemde. Şimdilik yaygın olmasa da kablosuz şarj sistemlerinin kullanımına ilişkin haberler görmeye başladık. Telefon şarjlarının bir gün bile dayanmadığından şikayet edenler çareyi yedek akü taşımakta buluyorlar. Çoğu telefon-tablet kullanıcısı gittiği her yere şarj aleti, kablosu taşımak zorunda kalıyor. Kablosuz şarj teknolojisi bu ihtiyaçlara binaen gelişti, gelişiyor. Sadece telefon, tablet gibi cihazlarda değil, diğer elektrikli aletler için de kablosuz enerji aktarımının çok işe yarayacağı bir gerçek. Yakın bir gelecekte şarj kablolarının tarihe karışacağını söylemek hayalperestlik olmaz. SERİ ÜRETİM TEMMUZ’DA Elektrikli otomobiller yavaş yavaş fosil yakıtlı olanların yerini alırken, karşılaşılan en büyük problem, bu araçların şarj işlemlerinin nerede, nasıl yapılacağı. Bu alanda çalışmalarını sürdüren BMW, hibrit araçları için kablosuz şarj sistemi geliştirdi. Fabrika çıkışı bu şekilde yapılmış olan sistem, dünyada bir ilk olma özelliği taşıyor. Temmuz ayı itibariyle seri üretime geçecek olan sistem için 530e iPerformance modeli için şimdiden sipariş vermek mümkün. İlk olarak Almanya’da kullanılacak olan sistem İngiltere, ABD, Japonya ve Çin’de hizmete girecek. SU GEÇİRMEZ TABAN Bir şarj tabanı fişe takılarak aracın park ettiği yere konuyor. Araç üzerine gelince kablosuz olarak şarj olmaya başlıyor. Araç sahibi istediği zaman aracına atlayıp gidebiliyor. Kablo ile uğraşmaya hiç gerek olmadan. Bu sistemi fişe takılarak şarj edilen elektrikli araçlar için bir alternatif model olarak geliştiren BMW, sistemin su geçirmez olduğunu ve her türlü hava koşulunda kullanmaya uygun olduğunu belirtiyor. 3.5 SAATTE ŞARJ BMW’nin geliştirdiği sistemle araç, 3.2 kW şarj gücü ile 3.5 saat içinde şarj edilebiliyor. Sistem yüzde 85 verim ile çalışıyor. Şarj tabanı ile otomobil arasında Wi-Fi üzerinden bir iletişim sağlanıyor. Araç sahibi, aracın ön kısmını doğru konumlandırması amacıyla otomobilin içinde bulunan bir ekran ile yönlendiriliyor. Sizi ‘ayak sesi’nizden tanıyacak “Ben onu ayak sesinden tanırım” dediğimizde birini çok iyi tanıdığımızı kastederiz. Deyim olarak kullanmak bir yana, gerçek anlamıyla da birini ayak sesinden tanımak mümkün. Aile fertlerinin ayak seslerini birbirlerinden ayırt edebiliriz. Sevdiğimiz birinin ayak sesini, yürüyüş ritmini tanıyabiliriz. Bu yüzden Manchester Üniversitesi araştırmacılarının, insanları ayak seslerine göre ayırt eden, yapay zeka tabanlı bir sistem geliştirmeleri bizleri şaşırtmadı. LİSTEYE DAHİL OLDU Polisin parmak izi ile suçluları bulduğu dönem gerilerde kaldı. Artık sadece parmak izi ile insanlar tanımlanmıyor. Gözün retina tabakasından avuç içine, damar sistemlerine kadar türlü yöntemler kullanılıyor. Elbette DNA analizleri de var. Bu liste zaman geçtikçe uzuyor. Şimdi de ayak sesinden insanları ayırt etmek listeye eklenmek üzere. ÖZEL PASPAS Yürüyüşlerinden ayırt edilebilmeleri için insanların özel bir paspasın üzerinden geçmeleri gerekiyor. Yürüyüşlerin 24 farklı faktör üzerinden değerlendirildiğini belirten araştırmacılar, bu yöntemin de güvenlik gerektiren yerlerde kullanılabileceğine dikkat çekiyorlar. Ayakkabı giymek ya da giymemek fark etmiyor. Bilim insanları bu yöntemi geliştirmek için bir yürüyüş veri tabanı oluşturmuş. 20’den fazla ayak basış burada kayıtlıymış.

28 Haziran 2018 Perşembe

Dijital çağda bireyler ve şirketler için yeni bir dinamik: DQ

HABER: ZEYNEP DERELİ Dijitalleşme ve Endüstri 4.0 devrimleri, beraberinde birçok yeni dinamik getiriyor. Bu yeni dinamikler içinde Türkçe’ye ‘dijital zekâ’ olarak aktarabileceğimiz DQ önemli bir yer tutuyor. Yeni dönemde dikkate alacağımız bir zekâ yapısı olarak DQ, sadece çocukların veya bireylerin yeterliliklerini ve becerilerini ölçmekte kullanılmıyor. Aynı kavram, işletmelerin seviyesini ölçmek için de geçerli. Bu durum bizi çok ilginç bir noktaya getiriyor. Çocuklarımızı eğitirken veya kendi kişisel gelişimimizi sağlarken dikkate aldığımız unsurlar, kurumlarımızı geliştirirken de önemli hale geliyor. 11 yaşında bir ortaokul öğrencisi de, çok uluslu dev bir şirket de dijital dünya karşısındaki kontrolü benzer şekilde üst düzeyde, hatta mutlak şekilde kurmak zorunda. Buna DQ’nun evrensel (universal) niteliği diyoruz. DQ GELİŞİM SEVİYELERİ DQ’nun farklılığını ortaya çıkaran bir diğer niteliği ise geliştirilebilir olması. IQ ve EQ ölçüm sonuçları daha çok veri olarak alınır. Yüksek ise bir avantaj olarak görülür, düşük ise de artırma çabası içine pek girilmez. DQ ise her birey için hatta her yaştaki her birey için artırılması mümkün bir seviyedir. DQ gelişim seviyeleri ‘dijital vatandaşlık’, ‘dijital yaratıcılık’ ve ‘dijital girişimcilik’ olarak sıralanır. Yeni dönemde, “Bu çocuk oyuncaklarını sökmeye meraklı, demek ki teknolojiye yatkın” mitini bir kenara bırakmalıyız. Herkes, doğru bir DQ gelişim programı ile teknoloji üzerinde kontrol sahibi olabilir. Doğru bir STEM (Bilim, Teknoloji, Mühendislik, Matematik) bazlı eğitim sonucunda hangi işi yaparsa yapsın, teknolojiyi işine doğru şekilde adapte edebilir. DAHA REKABETÇİ ŞİRKETLER Aynı durum yine şirketler için de geçerli, en geleneksel yöntemlerle çalışan şirketler dahi süreçlerini başarıyla dijital ortama aktarabilir. Hatta geleneksel niteliklerini korurken, teknolojiyi kullanarak rekabet gücünü artırabilir. Bu noktada eğitimin önemi ön plana çıkıyor. Özellikle ortaöğretim seviyesinde DQ seviyesini artıracak programlara dahil olarak yetişmiş gençlerin, gelecekte DQ seviyesi yüksek girişimleri kurmaları veya bu tür girişimlerde yer almaları beklenen bir sonuçtur. Dijitalleşme ile eğitim ve girişimcilik alanları bu şekilde birbirine yaklaşmış oluyor. Dijital Eğitim Dijital Girişim köşesinde de artık ortak dinamiklerle hareket eden bu iki alan ile ilgili en güncel bilgileri sunmaya ve sağladığımız deneyimleri aktarmaya çalışacağız. ŞİRKETLER AVANTAJLI ÇIKACAK DQ seviyesi yüksek çalışanları istihdam etmek ve çalışanların bu anlamda gelişimini sağlayacak iş başında eğitim programları uygulamak da şirketlerin avantajına olacak. Gerekli insan kaynağını bu şekilde sağlamış şirketler ‘kurumsal öğrenme’ sürecinde şirketin DQ seviyesini de yükseltebilecek.

28 Haziran 2018 Perşembe