tatil-sepeti
Uçan otomobiller gerçek oluyor

HABER: AYŞE BAŞAK Geleceğin gökyüzünü özel hava araçları mı dolduracak? Sokakta yürürken üzerimizden mütemadiyen uçan otomobiller mi geçiyor olacak? Bu soruların cevabı evet olacak gibi. Zira şehirlerin trafik sorunu içinden çıkılmaz bir hal aldıktan sonra insanları hem trafikten hem de coğrafi engellerden kurtaracak olan hava yolculuğu, bir alternatif olarak öne çıkıyor. HERKES KULLANABİLİR Herkesin kullanabileceği, basit hava araçları düşünülüyor. Hatta kaptansız olan araçlara tıpkı taksiye biner gibi binmek de üzerinde çalışılan bir plan. Geleceğin dünyasına ışık tutan bu hava araçları, içinde bulunduğumuz yıllarda deneme seferleri yapmaya ve geliştirilmeye devam ediyor. Bazıları üretiliyor ve satılıyor. Az da olsa kullanılıyor. İşte geçtiğimiz günlerde tanıtımı yapılan BlackFly da bu tip araçlara güzel bir örnek. LİSANSA GEREK YOK Kanadalı firma Opener, hava araçları üretiyor. Kişisel Hava Aracı (PAV) statüsünde olan, kullanım kolaylığı ve lisans gerektirmemesi ile dikkat çeken BlackFly hava aracını dünyaya tanıttı. Dikey olarak iniş-kalkış yapabilen Blackfly, uzun bir piste ihtiyaç duymuyor. SAATTE 10 KM HIZ 8 elektrik motoru ile uçuyor. 40 km menzile sahip. Eve dönüş butonu da mevcut. Saatte 100 kilometre hıza çıkabiliyor. Eğitim gerektirmeyen ve küçük çim alanları iniş-kalkış için kullanabilen araç yüzlerce test sürüşünün, uzun yılların Ar-Geçalışmalarının ürünü. Şirketin belirttiğine göre 30 dakikadan az bir sürede şarj olabiliyor. Gürültülü çalışmıyor. ŞİRKET EĞİTİM VERECEK Şirketin CEO’su Marcus Leng, amaçlarının müşterilerine kısıtlamalardan, kara yolculuğunun sıkıntılarından kurtulmuş bir alternatif sunmak olduğunu belirtiyor. Çok uygun bir fiyatı olacağını da ekliyor. Her ne kadar Amerikan Havacılık Birliğince istenmiyor olsa da Opener, bu aracı kullanmayı planlayanlara özel uçak pilotu olmak için gerekli yazılı sınavı geçme şartını öne sürecek. Ayrıca şirketi aracı kullanmak isteyenlere pratik eğitim verecek. 30 saniyede dişler tertemiz Diş temizliğinin ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. Ancak fırçalama süresi insanlara uzun gelebiliyor ve dişler çoğu zaman gerektiğinden daha kısa bir süre fırçalanmış oluyor. İşte bu gibi zorlukların üstesinden gelmek için çare arayan mucitler, dişlerin otomatik olarak kısa sürede fırçalanması için farklı cihazlar geliştiriyorlar. Chiiz de böyle bir cihaz. DAKİKADA 25 BİN FIRÇA Sonik titreşimlerle çalışan cihaz, dişlerinizi 30 saniye içinde temizlemeyi vaat ediyor. Geçtiğimiz sene Chiiz benzeri birkaç fırçalama cihazı gündeme gelmişti. Bu cihazlar diş fırçalama işlemini zaman almadan, kolayca gerçekleştirmeyi amaçlıyor. Chiiz, piyasadaki diğer cihazlara göre daha gerçekçi ve pragmatik gözüküyor. Oldukça basit bir tasarımı var. Ağzınızdaki tüm dişlere temas edecek şekilde tasarlanmış olan cihaz iki boyda üretilmiş. Tüm ağızlara uyumlu. Dişleri kavrayan fırçaların ortasında bir motor var. Motorun ürettiği sonik vibrasyonlar dakikada 25 bin fırça hareketini sağlıyor. TEK ŞARJLA 10 GÜN Cihaz kendi diş macunu ile birlikte satılıyor. Ancak üreticilerin beyanına göre piyasada satılan herhangi bir diş macunu da kullanılabiliyor. Bir kez şarj olduktan sonra 10 gün kullanılabiliyor. Kablosuz şarj eden bir ünitesi de ürünle birlikte satılıyor. Şu anda erken siparişler internet üzerinden 79 dolara kabul ediliyor. Eylül ayında ürün teslimatına başlanması düşünülüyor.

27 Ağustos 2018 Pazartesi

Bitki atığından koruyucu kaplama

HABER: AYŞE BAŞAK Gıdaların bozulması doğal bir sürecin sonucu. Ancak tabiatın bu doğal işleyiş biçimi, bizim değişen yaşam koşullarımıza uymuyor ve gıdaları daha uzun süre dayanır kılmak için soğutuculara hatta donduruculara koyuyoruz. Araştırmalara göre bozulan ve bu sebeple israf edilen gıdaların ev ve makro ölçekte dünya ekonomisine zararı küçümsenmeyecek boyutlarda. MALİYETLİ ÇÖZÜMLER Bilim insanları, sebze ve meyvelerin bozulmasını yavaşlatmak, daha sağlıklı ve daha düşük maliyetli çözümler bulmak için neler yapıyorlar? Bir süredir bozulmayı önlemenin iyi bir yolu olarak kaplama maddeleri kullanılır oldu. İpek, pektin gibi maddelerden yapılmış sebze/meyve kaplamalarını duyuyoruz. DOĞAL VE ORGANİK Bitki atıklarından yapılmış kaplama ise bir ilk ve bu buluşla kaplanmış avokadolar Amerika’da satışa sunuldu. Apeel Scienses isimli California’lı Ar-Ge şirketi, Apeel kaplama adını verdikleri bu kaplamayı uzun araştırmalar neticesinde geliştirdi. Tamamen doğal ve organik olan bu kaplama toksik madde içermiyor. Yenilebilen bir ürün. Lipit ve glikolipitten üretilmiş. Bu bileşenler tamamen atık bitki ürünlerinden elde ediliyor. Örneğin meyve çekirdekleri, kabukları veya posaları gibi. Kokusuz, tatsız ve renksiz olarak tarif edilen bu kaplama sebze ve meyvenin oksijen ile temas etmesine engel oluyor. Firmanın bildirdiğine göre bu kaplama ile sebze ve meyveler iki veya üç kat daha uzun ömürlü oluyor. AVANTAJI VAR Bu kaplamanın ağzının tadını bilenler için bir avantajı var. O da ürünlerin olgunlaşmadan evvel değil, tam olgunlaştığı anda toplanıp gönderilmesine imkan vermesi. Bilindiği gibi tarım ürünlerinin bazıları olgunlaşmadan toplanıp paketleniyor çünkü ancak bu şekilde taşıma koşullarına dayanabiliyorlar. Apeel kaplamasının tamamen organik olması, organik tarım ürünlerinin Apeel ile kaplanmasına olanak sağlıyor. Yani ürünler Apeel ile kaplandığında organik unvanlarını kaybetmiyorlar. Engelliler için sesi metne dönüştürüyor İşitme cihazları, duyma güçlüğü çekenler, işitme kaybı olanlar için hayatı kolaylaştırıyor. Yeni bir buluş olan SpeakSee, çok mikrofonlu bir sistem olarak tasarlanmış. Ürünün kablosuz internet üzerinden sisteme bağlı mikrofonu mevcut. Wi-Fi üzerinden aktarılan sesler, telefon apLikasyonu ile yazılı metne dönüşüyor. Böylece duyma engelli kişi tüm konuşmaları takip edebiliyor. Mikrofonlar şarj olduktan sonra iki ilâ dört saat boyunca çalışabiliyor. 120 farklı dili algılayabilen cihazın piyasaya sürülmesi durumunda fiyatının 699 dolar olması bekleniyor.

14 Ağustos 2018 Salı

Eğitim reformuna ve Türkiye’nin geleceğine olumlu bir bakış

HABER: ZEYNEP DERELİ Prof. Dr. Ziya Selçuk’un Milli Eğitim Bakanlığı göreve getirilmesi, Türkiye’de her kesimin büyük bir heyecan duymasına yol açtı. Türkiye’nin eğitim politikalarının oluşturulması, yürütülmesi ve bu sayede gençlerimizin ülkemizi ekonomik, sosyal ve teknolojik anlamda ‘muassır medeniyet’ seviyesine çıkarması için ‘eğitimciliği ile öne çıkan’ teknokrat bir Milli Eğitim Bakanı’na ihtiyaç duyduğumuz ortadaydı. Prof. Selçuk eğitim alanında Türkiye’nin önde gelen isimlerinden biri ve ‘akademisyen, girişimci ve düşünür’ rolleri ile öne çıkıyor. Bir akademisyen olarak Ziya Selçuk, Gazi Üniversitesi gibi Türkiye’nin eğitim enstitüsü niteliğinde bir kurumda yetişmiş ve burada eğitim alanında akademik kariyer yapmış bir öğretim üyesi. Bu anlamda modern eğitimin gereklerini bilimsel olarak özümsemiş bir akademisyen. Selçuk’un bir eğitim girişimcisi olması da çok önemli. Eğitim ile ilgili dinamikleri anlamanın en iyi yolu bu alanda bir girişimci olarak görev yapmaktan geçiyor. Öğrencilerin, velililerin, öğretmenlerin ve sektördeki diğer tüm paydaşların nabzını tutmak için en uygun yöntem belki de bir özel okul açmak, bu özel okulu kurumlaştırmak ve yaşatmaktan geçiyor. İnovasyon kapasitesi çok daha yüksek olan özel okullar; büyük bir reform ihtiyacı olan Türk milli eğitimi için stratejik nitelikte. Çünkü yeni eğitim anlayışlarının öğrencileri denemeden, nesilleri harcamadan adapte edilmesi için çok iyi bir fırsat oluşturuyorlar. Ziya Selçuk’un öne çıkan bir diğer özelliği ise toplumda eğitim kuramı muamelesi gören görüşlere sahip bir eğitim düşünürü olması. Selçuk, ‘zihniyet devrimi seviyesinde’ çözüm önerileri sunuyor. Bu fikirler arasında eğitim modeli ile benzer bir mantığa sahip olan ve öğrencilerin ‘kendine özgü niteliklerini’ ortaya koymak için geliştirilen ‘Dokuz Tip Mizaç Modeli’ öne çıkıyor. Öğrencilerin hangi tarz mizaca sahip olduklarının tespiti, ‘mizaç yapılarına’ uygun eğitim yaklaşımının belirlenmesi, bireysel potansiyelin ortaya çıkarılması ve öğretmen, çocuk karşısında doğru yaklaşım ile çıkması aşamalarına sahip olan bu anlayışı, Prof. Dr. Selçuk kurucusu olduğu Dokuz Tip Mizaç Modeli Derneği ile de savunuyor. Önümüzdeki dönemde ihtiyaç duyduğumuz kapsamlı reformların gerçekleşmesi yolunda büyük bir umut içindeyiz. Bu değişim sürecinde, beceri ve sosyal kazanımların diplomadan ve sınavlarından daha önemli olduğu, bununla bu iki alanda kazanım sağlayan gençlerin de doğru sınav sistemleri ile en iyi diplomalara ulaşabileceklerini biliyoruz. Böyle bir anlayışla yapılacak milli eğitim reformu, okulları ve sınavları aynı anda ve aynı zihniyetle dönüştürmeli. Geleceği eğitim var edecek, bu yüzden eğitimin piyasanın ihtiyaçları seviyesinde değil, gelecekte bu ihtiyaçları yeniden şekillendirecek seviyede becerilere sahip nesiller yetiştirmesi gerekiyor.

10 Ağustos 2018 Cuma

Siparişleri eve sürücüsüz arabalar taşıyacak

HABER: AYŞE BAŞAK Marketten alışveriş yaptıktan sonra, kasada ödeme yapıp, aldıklarımızı torbalara koyuyoruz. İşte o torbaları kaldırıp elimize alınca taşımamız gereken yükün farkına varıyoruz. Neyse ki günümüzde pek çok market müşteri çekmek için servis çalıştırıyor. Bazen de mahallemizdeki marketin bir elemanı eve taşımamıza yardım ediyor. Yani alışveriş yapmak rahat ama torbaları eve taşımak bir mesele! Peki teknoloji bize bu alanda yeni imkanlar sunabilecek mi? DENEME SEFERLERİ Gelecekte sokaklarda sürücüsüz araçlar cirit atıyor olacaklar. Süpermarket sektörü de bu konuda geri kalmayıp müşterilerine paketlerini eve taşımak konusunda yardımcı olacak gibi görünüyor. Süpermarket zinciri Kroger, perakende satışta lider firmalardan biri. ABD’de 2 bin 800 marketi var. Kroger de kendi sektöründe alışverişin geleceğini tasarlamaya çalışıyor. Nuro isimli firma ile geliştirdikleri sürücüsüz paket servis araçları da bu alandaki gelişmelerden biri. Önümüzdeki aylarda deneme seferlerine başlayacak olan sürücüsüz araçlar normal bir otomobilin yarısı büyüklüğünde. HENÜZ PROJE GİZLİ Yeni araçlar meskun bir mahalde sessizce, rahatça çalışabilecek, insanlara siparişlerini ulaştıracak şekilde tasarlanmış. Henüz proje gizli tutuluyor ve detaylar açıklanmıyor. Bildiğimiz kadarıyla müşteri internet üzerinden sipariş verecek ve sürücüsüz araçlara siparişleri markette yüklenecek. Marketten ayrılan bu araçlar kendi kendilerine yollarını bulup müşterinin adresine gidecekler. Nuro’nun kurucularından Dave Ferguson, sürücüsüz araçla sipariş teslimlerinin süpermarket sektöründe bir çığır açacağını, müşteriler için yepyeni bir değer ve uygunluk seviyesi getireceğini söylüyor. İstenmeyen dronelara karşı ‘avcı’ dronelar İstenmeyen dronelar ile mücadele için avcı dronelar bir çözüm olarak öne çıkıyor. Hollandalı firma Delft Dynamics’in geliştirdiği DroneCathcer dört pervaneli bir avcı drone. 2015’ten beri prototipi olan bu tasarım nihayet ticari olarak üretime geçiyor. DroneCatcher avını otomatik tespit edip takibe alıyor. Bir ağ fırlatan DroneCatcher, avını yakalayıp başka yere götürüyor. Avlanan drone bir paraşüt ile yere bırakılıyor. Bu modele bir de yer kablosu eklenmiş. Yere bir elektrik kablosu ile bağlı olan drone buradan enerjisini alıyor. Bu sayede sürekli havada kalabiliyor. Avlanmak için serbest hareket etmesi gerekirse bu kabloyu bırakarak pil gücü ile devam ediyor. DroneCatcher’in fırlattığı ağın menzili ise 20 metre.

08 Ağustos 2018 Çarşamba

2024’te hava taksi trafiği başlayacak

HABER: AYŞE BAŞAK Hava araçları ile ​adrese, kapıya paket teslimi için çalışmalar devam ederken, insan taşımacılığına yönelik çalışmalar da gündemde kalmayı sürdürüyor. Koli taşımanın güvenlik kriterleri, haliyle insan taşımakla aynı değil. Üstelik hava taşımacılığı söz konusu olduğunda insan vücudunun ağırlığı, mühendisler için ​aşılması gereken ciddi bir probleme dönüşüyor. Ancak yeni malzemeler, gelişen teknoloji ve değişen maliyet hesapları her zaman bir sürprize gebe olabilir ve önceden mümkün olmayan şeyleri fiziksel olarak veya ticari açıdan mümkün kılabilir. Bu da bizlere hayatımızı değiştirecek yeniliklere açık ​olmamızı söylüyor. ÇOK DAHA HIZLI Transcend Air, yeni bir hava aracı projesini açıkladı. 2024’te havalanması planlanan Vy isimli hava aracı, altı kişiyi taşıyabiliyor. Olduğu yerden havalanabiliyor, uzun bir piste ihtiyaç duymuyor. Yere inerken de yine helikopter gibi olduğu yere iniyor. Dikey iniş kalkış yapabilen bu araçlara kısaca VTOL (Vertical Take off and Landing) deniyor. Saatte 652 kilometre hıza çıkabilen bu araç, bir ‘hava taksi’ olarak düşünülmüş. Karbon fiber tasarımı hafif olmasını sağlıyor. Bu hafif tasarım sayesinde acil durumlarda paraşütle iniş yapabiliyor. Pervanelerinin hareketli olması sayesinde dikey olarak küçük bir alanda iniş-kalkış yapabilen Vy, giderken bir uçak gibi yol alacağından helikopterlere göre çok daha hızlı bir araç olacak. ALTI YIL SONRA Bu proje 2024’te gerçek olabilecek mi? Vy adı verilen bu hava aracı, gerçekten de yolcu taşımaya başlayabilecek mi? Bu soruların kesin bir cevabı yok. Çoğu zaman bu tip tasarımlar seri üretim sürecine girmeden geliştirme amacıyla bir sonraki model için temel teşkil ediyor. Şirketin internet sayfasındaki ‘bilet satın al’ yazısına tıkladığınızda size bilet satmıyor elbette. Ancak gerçek mesafeler ve fiyatları görebileceğiniz bir arayüze yönlendiriliyorsunuz. New York ile Boston arası 36 dakika sürüyor ve ücreti 283 dolar, Los Angeles ile San Francisco arası 55 dakika ve 315 dolar gibi. ​Bakalım önümüzdeki altı yıl içinde bu proje hayata geçirilebilecek mi? Karbondioksiti çekip azaltıyor Hava kirliliği, küresel ısınma gibi sorunlar gelecek nesilleri bekleyen büyük tehlikeler. Atmosferdeki karbondioksit miktarının azaltılması, geleceğimiz için çok büyük önem arz ediyor. Bir taraftan zararlı gazların salınımını düşürmek için çalışmalar sürdürülürken, bir yandan da mevcut karbondioksit ile mücadele yöntemleri araştırılıyor. DAC (Direct Air Capture) adı verilen bir sistem, ‘hava hapsedici’ özelliği ile atmosferdeki karbondioksiti çekip azaltıyor. Bu sistem çok uzun zamandır biliniyor olsa da çok pahalı olduğundan bugüne kadar uygulanabilir görülmüyordu. Kanadalı Carbon Engineering firması ise bu tekniği kullanmanın maliyet açısından mümkün olan bir yolunu bulmuşa benziyor. Firma yaptıkları açıklamada, bu alanda çalışan diğer firmalara örnek olarak geçen yıl DAC teknolojisi kullanan İsviçreli Climeworks kuruluşunu da ​hatırlatıyor​. Karbondioksiti bir camekana hapseden firma, bir geotermal enerji santralinin yardımıyla gazı taşa hapsetmeyi başarmış. Atmosferi temizlemek adına çok önemli bir başarı olarak kaydedilse de bu gazın farklı değerlendirilmesi mümkün. Zira karbondioksit, metanol, karbon nano fiber veya dizel yakıtı gibi şeyleri üretmede kullanılabiliyor. Kanadalı firmanın açıklamasına göre, karbondioksit hapsedici ve dönüştürücü sistemler çok pahalı olabiliyor. Önceki tahminlere göre karbondioksit için ton başına 500 ile 1000 dolar maliyet düşünülürken, yaptıkları araştırmalar bunun 94 ile 232 dolara indirmenin mümkün olduğunu göstermiş. İnşa edilen pilot tesiste ise karbondioksit gaz olarak atmosferden alınıp katıya dönüştürülmüş, daha sonra da saflaştırılmış karbondioksit elde edilmiş. Bu forma girdikten sonra karbondioksit sentetik yakıt üretimi için müsait hale geliyor. Elektroliz ve yakıt sentezi teknikleri ile karbondioksit gazı sıvı hidrokarbon yakıtlara dönüştürülüyor. Bu yakıt hem diğer yakıtlarla karıştırılarak hem de saf olarak kullanmaya uygun.

31 Temmuz 2018 Salı