tatil-sepeti
2023’te çevreye duyarlı serinlik

Hava ısıtma ve soğutma ürünleri gibi bazı ürünlerde 2023’te çevreye duyarlı tasarıma geçiş yapılacak. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın ‘Hava Isıtma Ürünleri, Soğutma Ürünleri, Yüksek Sıcaklık Proses Çillerleri ve Fankoil Üniteleri ile İlgili Çevreye Duyarlı Tasarım Gerekliliklerine Dair Tebliği’, Resmi Gazete’de yayımlandı. Tebliğ, Enerji ile İlgili Ürünlerin Çevreye Duyarlı Tasarımına İlişkin Yönetmeliğin uygulanmasına yönelik olarak, hava ısıtma ürünleri, soğutma ürünleri, yüksek sıcaklık proses çillerleri ve fankoil ünitelerinin piyasaya arz edilmesi ve/veya hizmete sunulmasıyla ilgili çevreye duyarlı tasarım gerekliliklerini belirliyor. Düzenleme, nominal ısıtma kapasitesi 1 megavatı aşmayan hava ısıtma ürünlerinin, nominal soğutma kapasitesi 2 megavatı aşmayan soğutma ürünlerinin ve yüksek sıcaklık proses çillerlerinin, fankoil ünitelerinin piyasaya arz edilmesi ve/veya hizmete sunulmasına ilişkin hükümleri kapsıyor. Düzenlemeyle istisnalar dışında tebliğ kapsamında kalan ürünler için çevreye duyarlı tasarım gereklilikleri de tespit edildi. Tebliğ, 1 Ocak 2023’te yürürlüğe girecek. Öte yandan, ‘Havalandırma Ünitelerinin Çevreye Duyarlı Tasarım Gerekliliklerine Dair Tebliğ’ de Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.

02 Haziran 2021 Çarşamba

Tütün mamulleri ve içeceklerde ÖTV değişikliği

Tütün mamulleri ile alkollü ve alkolsüz içeceklerin komisyoncu veya konsinyi işletmeye tesliminde Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) doğacak. Hazine ve Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığının Özel Tüketim Vergisi (III) Sayılı Liste Uygulama Genel Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ’i, Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Buna göre, (III) Sayılı Liste kapsamındaki tütün mamulleri, alkollü ve alkolsüz içecek gibi ürünlerin komisyoncular vasıtasıyla veya konsinyasyon suretiyle satışında vergiyi doğuran olay, bu malların komisyoncular veya konsinyi işletmelere teslimi anında meydana gelecek. Mükelleflerin, komisyoncular vasıtasıyla veya konsinyasyon suretiyle mal satışında, bu malların komisyoncular veya konsinyi işletmelere tesliminde vergiyi doğuran olay gerçekleştiğinden, söz konusu teslime ilişkin hesaplanan ÖTV ve KDV, fatura veya benzeri belgelerde ayrıca gösterilecek.

02 Haziran 2021 Çarşamba

Nükleer enerji iklim değişikliğiyle mücadelede ve istihdamda kilit rol oynuyor

Nükleer Sanayi Derneği (NSD) Başkanı Alikaan Çiftçi, nükleer enerji santrallerinin güvenilir ve düşük karbonlu elektrik kaynağı olmalarının yanı sıra sürdürülebilir kalkınmayı da desteklediğini belirterek, "Yeni bir nükleer enerji santrali, inşaat dönemi ve sonrasındaki yaklaşık 60 yıllık işletme ömrü boyunca birçok sosyal ve ekonomik fayda sağlıyor. Bunun en somut göstergelerinden biri istihdam ayağı." dedi. Çiftçi, Türkiye için bir sanayi hamlesi olan nükleer enerji yatırımlarının, sürdürülebilir gelecek için şart olduğunu ifade etti. Paris İklim Anlaşması'na göre karbon salımının 2050'ye kadar sıfıra indirilmesinin hedeflendiğine, bu nedenle enerji sisteminin karbonsuz kaynaklarla yeniden şekillendirilmesi gerektiğine işaret eden Çiftçi, "İklim taahhütlerinin gerçekleşmesi için ihtiyaç duyulan anahtarı nükleer enerji elinde tutuyor. Bu hedefe ulaşmak için bugünden enerji karmamızın ağırlığını nükleer enerji ve yenilenebilir enerji kaynakları gibi karbonsuz üretim seçeneklerine vermeliyiz." diye konuştu. Nükleer enerji yatırımlarına başlayan Türkiye'yi, karbonsuz enerji üretimi ve dünyada bu hedefle paralel artması öngörülen yatırımlar açısından çok önemli fırsatların beklediğini vurgulayan Çiftçi, "Dünyanın sürekli artan enerji ihtiyacını sıfır karbon hedefiyle uyumlu bir şekilde karşılamada kilit rol üstlenecek olan nükleer enerjide, yerli ve milli teknolojimizi geliştirmemiz halinde Türkiye'nin cari fazla vermesi hedefine çok önemli bir katkı sağlanmış olacak." değerlendirmesinde bulundu. "NÜKLEER ENERJİ TÜRKİYE'DE İSTİHDAMDA İTİCİ GÜÇ OLACAK" Çiftçi, nükleer enerji santrallerinin yalnızca güvenilir ve düşük karbonlu elektrik sağlamakla kalmadığını, aynı zamanda sürdürülebilir kalkınmayı da desteklediğini belirterek, "Yeni bir nükleer enerji santrali, inşaat dönemi ve sonrasındaki yaklaşık 60 yıllık işletme ömrü boyunca birçok sosyal ve ekonomik fayda sağlıyor. Bunun en somut göstergelerinden biri istihdam ayağı." ifadelerini kullandı. Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını döneminde sektörün istihdam sağlamaya devam ettiğine dikkati çeken Çiftçi, şöyle devam etti: "Türkiye'de istihdamda nükleer enerji itici güç olacak. Akkuyu Nükleer Güç Santrali'nde (NGS) şu an yaklaşık 8 binin üzerinde Türk vatandaşı çalışıyor. Rusya'da nükleer mühendisliği eğitimi alıp Akkuyu NGS'de göreve başlayan yaklaşık 200 Türk mühendis de ülkemizin nükleer enerji geleceğinde çok önemli yer tutacak. Nükleer enerji santralleri, diğer enerji üretim tesislerine kıyasla daha fazla istihdam olanağı sunuyor. Sağlanan istihdamın kalıcı ve yüksek maaşlı olmasının yanı sıra nükleer enerji alanında çalışma deneyimi kazanmak da önemli. İleride gerek mühendis kadromuz gerekse çalışanlarımız bu alanda kazandıkları deneyimlerle yurt dışındaki projelerde de istihdam olanağı bulacak." Akkuyu NGS'nin işletme dönemine geçildiğinde, yaklaşık 4 bin kişiye iş imkanı sağlamasının öngörüldüğünü aktaran Çiftçi, şunları kaydetti: "Washington merkezli Nükleer Enerji Enstitüsünün yaptığı bir çalışmaya göre, nükleer santrallerde çalışan her 100 kişi için ekstra yaklaşık 66 kişilik istihdam imkanı doğuyor. Bu açıdan nükleer enerji santrallerinin direkt sağladığı istihdama ek olarak dolaylı sağladığı istihdam da çok yüksek. İstihdam halkasına nükleer santrallere yönelik mal ve hizmet sağlayan Türk firmalarını da eklediğimizde çok anlamlı bir büyüklüğe ulaşılıyor. Ayrıca küçük modüler reaktörler gibi yenilikçi nükleer teknolojiler ile bu yolda devam ettikçe, nükleer enerji alanından ekonomimize önemli bir katma değer gelecektir." "TÜRK SANAYİCİLERİ SANTRALLERİN YAPIMINDA ÖNEMLİ KATKI SUNABİLECEK KAPASİTEDE" Çiftçi, nükleerde yerlileştirme çalışmalarında Türk sanayicisinin önemli başarılar kazandığını belirterek, "400'den fazla yerli firmamız şu an Akkuyu NGS için çalışıyor. Yaklaşık 6-7 milyar dolarlık mal ve hizmet ihtiyacının da Türk firmaları tarafından karşılanması planlanıyor." dedi. Yeni nesil santrallerde kullanılan parçaların sayısının yaklaşık 500 bini bulduğuna işaret eden Çiftçi, "Ülkemizdeki mühendislik altyapısı ve üretim kabiliyeti son derece gelişmiş durumda. Oldukça yetkin bir yan sanayi ağımız da bulunuyor. Bu sanayicilerimiz nükleer enerji santrallerinin yapım aşamasında önemli katkı sunabilecek kapasiteye sahip. Türk sanayicisinin bu noktada uluslararası güvenlik standartları ve kalite yönetim sistemlerine uygun çalışma disiplini kazanmasıyla katma değeri çok yüksek olan nükleer enerji endüstrisinde kendileri için önemli kapılar açılacak." değerlendirmesinde bulundu. Çiftçi, dünya genelinde Akkuyu NGS'nin de içinde olduğu 52 reaktörün yapım aşamasında olduğuna dikkati çekerek, "Özellikle Türk firmalarının Akkuyu NGS projesinde kazandıkları tecrübeyi Rosatom'un yurt dışında yürüttüğü diğer 36 reaktörün yapım sürecine aktarmaları mümkün. Türkiye önemli bir lojistik ve bundan kaynaklı maliyet avantajına sahip. Bu durum yabancı yatırımcılara elverişli bir ortam sunuyor." ifadelerini kullandı. Salgın döneminde nükleer enerji yatırımlarının hız kesmeden devam ettiğini vurgulayan Çiftçi, sözlerini şöyle tamamladı: "Türk firmalarını uluslararası oyuncularla buluşturmak, iş birliği ortamını tesis etmek ve yerli firmalarımızı nükleer enerjinin önde gelen firmalarının tedarik zincirinin bir parçası haline getirmek için yoğun bir çaba içindeyiz. Nükleer enerji yatırımlarının Türkiye ekonomisine sağlayacağı katma değeri, Türkiye'nin nükleer teknoloji alanındaki hamleleri ve stratejilerini ele alacağımız 4. Nükleer Santraller Fuarı ve 8. Nükleer Santraller Zirvesi'ni bu yıl sanal ortama taşıyarak salgın kaynaklı ulaşım dezavantajını bertaraf ettik. Böylelikle katılımcılarımızın ticari görüşmeler yapabilecekleri uluslararası bir sanal iş ağı platformuna dönüştürdük."

02 Haziran 2021 Çarşamba

Türkiye'nin ham çelik üretimi nisanda 3,3 milyon tona ulaştı

Türkiye Çelik Üreticileri Derneği (TÇÜD), nisan ayına ilişkin üretim, tüketim ve dış ticaret verilerini açıkladı. Buna göre, Türkiye'nin ham çelik üretimi, nisanda geçen yılın aynı ayına göre yüzde 46,6 artarak 3,3 milyon ton, ocak-nisan döneminde ise yüzde 16,9 yükselerek 13,1 milyon ton seviyesinde gerçekleşti. Nihai mamul çelik tüketimi ise nisanda yıllık bazda yüzde 111,5 artışla 3 milyon ton, yılın ilk 4 aylık döneminde yüzde 30,8 yükselişle 12 milyon ton oldu. Nisan ayında üretim ve tüketimde gözlenen yüksek oranlı artışlar, geçen yılın nisan ayındaki yüksek oranlı düşüşlerin yol açtığı baz etkisinden kaynaklandı. DIŞ TİCARET VERİLERİ Çelik ürünleri ihracatı, nisanda miktar yönünden yüzde 35,4 artışla 1,6 milyon ton, değer yönünden yüzde 91,4 yükselişle 1,2 milyar dolar olarak hesaplandı. İhracat, ocak-nisan döneminde, 2020 yılının aynı dönemine kıyasla, miktar itibarıyla yüzde 10,1 artışla 5,8 milyon ton, değer itibarıyla yüzde 43,3 yükselişle 3,9 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti. İthalat ise nisan ayında, geçen yılın aynı ayına göre, miktar yönünden yüzde 200,8 artarak 1,6 milyon ton, değer itibarıyla yüzde 234,6 yükselerek 1,3 milyar dolar seviyesine çıktı. İthalat, ocak-nisan döneminde ise 2020 yılının aynı dönemine kıyasla, miktar itibarıyla yüzde 40,5 artışla 5,5 milyon ton, değer itibarıyla yüzde 73 yükselişle 4,2 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti. Geçen yılın ilk 4 ayında yüzde 112 olan ihracatın ithalatı karşılama oranı, bu yılın aynı döneminde yüzde 92,9 seviyesine geriledi. AĞIRLIK İÇ PİYASAYA VERİLDİ Açıklamada yer alan değerlendirmeye göre, 2020'nin nisan ve mayıs ayları, salgının etkilerinin en fazla hissedildiği dönem olurken, ham çelik üretimi aylık ortalama yüzde 26 azaldı. Üretim nisanda yüzde 46,6 artarken, ihracattaki artışın yüzde 35,4 seviyesinde kalması, ağırlığın iç piyasaya verildiğini gösterdi. Ancak, salgın dönemindeki ertelenmiş ihtiyaçlar sebebiyle, geçen yıl nisanda tüketimin yüzde 43,9 gerilemesi, son 3 yıldır baskı altında bulunan talebin serbest kalması ve fiyatlardaki belirsizliğin etkisiyle stok artış eğilimlerinin hız kazanması sonrasında, tüketimdeki artışın yüzde 111,5 seviyesine ulaşması, bazı ürünlerde sıkıntıyla karşılaşılmasına yol açtı ve bu durum ithalatta olağanüstü artışa sebep oldu. Benzer durumun, kısmen yumuşayarak, mayısta da devam etmesi ve hazirandan itibaren piyasalarda makul dengelerin oluşacağı bir sürece girilmesi bekleniyor. Söz konusu dengelerin daha hızlı oluşturulmasını teminen, çelik sektörünün kapasite artırımına yönelik çalışmaların önündeki bürokratik engellerin kaldırılması ve sektörün tekrar net ihracatçı pozisyonuna geçmesini mümkün kılacak tedbirlerin alınması önem taşıyor.

02 Haziran 2021 Çarşamba

2030’da satılacak araçların yarısı elektrikli olacak

Dünyada, 2020 sonu itibariyle 78 milyon motorlu araç üretildi ve bunun yüzde 4,2’ni elektrikli araçlar oluşturdu. Avrupa pazarında elektrikli araçların payı hızla artıyor ve geçtiğimiz yıl Avrupa’da 1 milyonun üzerinde elektrikli araç satıldı. Norveç’te 2020’de satılan araçların, yüzde 74,7’si elektrikli araçlar oldu. 2020’de Almanya’da elektrikli araç satışları, bir önceki yıla oranla %254 artışla 398 bini buldu. Almanya, Çin’den sonra dünyada en büyük pazar haline geldi. Bu verilerin elektrikli araçlara olan talebin habercisi olduğunu anlatan TTT Global Group Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Akın Arslan, şunları söyledi:“Bu oranlar, dünyada elektrikli araçların çok önemli bir eşikte olduğunun habercisidir. Morgan Stanley analizlerine göre, 2021’de globaldeki elektrikli araç pazarının yüzde 50 büyümesi bekleniyor. 2030’da ise dünyada satılan araçlarının yüzde 50’nin elektrikli araçlardan oluşacağı ve yollardaki araçlarda elektrikli oranının yüzde 31’i geçeceği öngörülüyor.” TESLA’NIN DEĞERİ Tesla’nın yaklaşık 700 milyar dolarlık değeriyle, dünyanın en değerli 7 otomobil üreticisinin toplamından daha değerli olduğunu kaydeden TTT Global Group Başkanı Dr. Akın Arslan, şunları anlattı:“2012 yılında yüzde yüz elektrikli aracı Tesla S ile seri üretime başlayan Tesla, 9 yıl içinde dünyanın en değerli otomobil şirketi Toyota’nın üç katından fazla bir değere ulaştı. 2021 Mayıs başı itibariyle 700 milyar dolar pazar değerine sahip olarak, dünyanın en değerli 7 otomobil üreticisinin toplamından daha değerli oldu. Oysaki, dünyanın Tesla’dan sonraki en değerli küresel otomobil üreticisi Toyota, 2020 yılında yaklaşık 500 bin araç satan Tesla’dan tam 19 kat fazla satış yapmıştı. Tesla’nın bu gücü, klasik otomobil üreticilerini ürkütüyor. Ford gibi firmalar, geriden gelseler de önemli yatırımlar yapmaya ve gelecekte hızla dönüşecek pazardaki pozisyonlarını geliştirmeye çalışıyorlar.” OTONOM ARAÇLARA YATIRIM Son yıllarda teknoloji firmalarının elektrikli ve otonom araç startuplarına yatırım yaptığına işaret eden TTT Global Group Başkanı Dr. Akın Arslan, konuşmasına şöyle devam etti:“Düne kadar teknoloji firması olarak ön plana çıkan Huawei, Xiaomi, Didi, Apple, Tencent, Alibaba and Baidu gibi firmalar, geleceğin elektrikli araçlar pazarında var olmak için çalışmalarını hızlandırdılar. Yine elektrikli araç unicron’ları arasında yer alan Nio, Xpeng and Li Auto 2019’dan bu tarafa 4 milyar doların üzerinde fon toplamayı başardılar. Amazon ve Google gibi teknoloji devleri de, otonom sürüşe 2015’ten bu tarafa ciddi yatırım yapıyorlar. Bu konuda, rakiplerinin gerisinde kaldığını düşünen Microsoft geçtiğimiz günlerde önemli bir atak yaptı ve General Motors'un otonom sürüş firması olan Cruise'a bir grup yatırımcıyla birlikte 2 milyar dolarlık yatırım gerçekleştirdi. Bu yatırımla birlikte Cruise'nin değeri 30 milyar doları geçti. Bu yatırımla Microsoft, General Motors'un yeni bulut sağlayıcısı oldu ve Microsoft’un bulut hizmet sağlayıcısı Azure, Cruise’un depolama, yapay zeka ve makine öğrenimi yeteneklerini geliştirmesine yardımcı olacaktır. 2017’den bu tarafa otonom araç teknolojileri üzerine çalışan Çin’in en büyük arama motoru Baidu, kurduğu yapay zeka destekli otonom araç platformu Apollo.Auto ile dünyanın bu alandaki en büyük dijital platformunu oluşturdu. 100 Milyar doların üzerinde bir değere ulaşan Apollo, dünyanın önde gelen araç üreticilerine hizmet vermeye başladı.” BATARYA VE PİL TEKNOLOJİLERİ ÖNEM KAZANIYOR Elektrikli araçlarda batarya ve pil teknolojilerinin önemini anlatan TTT Global Group Başkanı Dr. Akın Arslan, “Bir elektrikli aracın maliyetinin yaklaşık %30-35’i, batarya sistemleri ve pil maliyetidir. Yaklaşık 60 bin dolara satılan bir Tesla S’ın 85 kWh güç üreten motoru, 16 modülden ve içindeki 7.104 silindirik lityum iyon pil hücresinden oluşuyor. Yaklaşık 540 kg ağırlığındaki batarya, tüm sisteminin adeta kalbi gibidir. Elektrikli araçlarının bataryalarının tamamı lityum-iyon pil teknolojilerinden oluşuyor. Tesla 135 kWh bataryalı araçlarında, tek şarjla menzili 670 km.’ye kadar çıkarmıştır. Yine Tesla “SuperCharger” adını verdiği yeni nesil hızlı şarj sistemleriyle 30 dk’da %80 şarj yetkinliğine ulaşmayı başarmıştır. ABD, Avrupa, Çin ve Avustralya’da binlerce şarj istasyonu açmıştır. 30 Nisan 2021 verisine göre; Tesla’nın dünya çapındaki 2.718 şarj istasyonunda 24.478 supercharger’ı bulunuyor. Kuzey Amerika’da 1.157, Asya-Pasifik’te 940, Avrupa’da 621 şarj istasyonu vardır. Özetle, batarya ve pil teknolojileri de hızla gelişiyor. 2010 yılında 1 kWh güç üretecek bataryanın maliyeti 1.100 dolar seviyesindeyken, 2021 başında bu maliyet 137 dolara düşmüştür. 2023 yılında 100 doların altına düşmesi bekleniyor. Kısaca, elektrikli araçlardaki gelişmeler ve maliyetlerindeki düşüş, global çapta talebi artırmaya devam edecektir” diye konuştu. 135 YILLIK FOSİL YAKITLI OTOMOBİL DEVRİ SONA YAKLAŞIYOR Dünyanın 135 yıllık fosil yakıtlı otomobil macerasında sona gelindiğini ifade eden TTT Global Group Başkanı Dr. Akın Arslan, “Alman Karl Benz, bildiğimiz anlamda ilk modern otomobili bundan tam 135 yıl önce, 1886’da üretti. Daha sonra Henry Ford, ABD’de “Model T” adını verdiği otomobili üretim hattından seri üretimle çıkaran ilk girişimci oldu. Tesla’nın kurucusu Elon Musk’ın ilk Tesla modeline 2012’de “Model S” demesi tesadüf olmasa gerek. Ford Model T, 1908’den 1927 yılına kadar kesintisiz üretildi. Üretim hattı kapasitesi yıllık 10 bin otomobile kadar çıktı. İlk piyasaya çıktığında 860 dolara satılan bu otomobil, 1925 yılında 250 dolardan satılmaya başlandı. 1927 yılında üretimi durdurulduğunda o zamana kadar 15 milyon adet üretilmişti. Bu rekor 1972 yılına kadar kırılamadı. 1972’de Volkswagen’in Beetle’sı bu sayısı geçebildi. Kısaca, dünyanın 135 yıllık fosil yakıtlı otomobil macerasında sona geliniyor. 2021’de globaldeki elektrikli araç pazarının %50 büyümesi bekleniyor. 2030’da ise dünyada yollardaki araçlarda elektrikli oranının %31’i geçmesi hedefleniyor. Mevcut gelişmeler gösteriyor ki, klasik otomobillerin 150 yılda aldığı yolu, elektrikli otomobiller önümüzdeki 20 yılda alacaktır” dedi. ELEKTRİKLİ ARAÇLARDA DÜNYADA ÖNDE GELEN ÜRETİCİ FİRMALAR Tesla (ABD), BYD (Çin), Toyota (Japonya), BMW (Almanya), Volkswagen (Almanya), Nissan (Japon), LG Chem (Güney Kore), BAIC (Çin), SAIC(Çin), Geely(Çin), Cheery(Çin), REVA (Hindistan), Ford (ABD), General Motors (ABD), Daimler (Almanya), Honda (Japonya) Panasonic (Güney Kore) ve Bosch (Almanya).

02 Haziran 2021 Çarşamba